ALEVİ İFTARI

ABONE OL
18:19 - 01/10/2020 18:19
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

ALEVİ İFTARI

Alevi iftarındaydık. Büyükelçiliğin davetlisi olarak gittik iftara. Kançılaryadaydık. Az sayıda insan davet edilmiş. Herkesin oturacağı masa belli. Bizim masada bir askeri ataşe, bir işadamı ve hanımı, iki ilahiyatçı ve Sefir çocuğu vardı. Program da bu sefer, geçen programdaki gibi unutmalar ve aksaklıklar olmadı. Sefir Hüseyin Avni Karslıoğlu’nun konuşmasıyla program başladı. Sonra bir alevi dedesi iftar duası yaptı. Uzunca bir dua. Diğer bir dedenin okuduğu kasideden hemen sonra yemeğe geçildi. Sonra Kur’an okundu, Türkçe meali de verildi. İlahilerden sonra, dua ile program sonlandırılmış oldu. Programda Alevi- Sünni dayanışması göze çarpıyordu. Anlamlı bir gelişme. Keşke bu gelişmeler sadece iftar sofralarında değil de diğer günlerde de olsa. Acılar dinse. 

Bizim masada konuşmalar hararetliydi. Biz, bizi konuştuk, birlik ve beraberlikten bahsettik. Ancak birlik ve beraberlikten bahseden bizler ayrı dünyaların insanlarıydık. Birliği, beraberliği, ortak çıkarlarımızı konuştuk ama bir ve beraber değildik. Ama konuştuk. Somurtmadık. Yalancıktan gülümsemedik, tebessüm ederek başımızla selamlaşmadık birbirimizle. Ne düşünüyorsak açık yüreklilikle masaya koyduk. Kavga etmedik. Bizim yaptığımızı, zaman zaman toplumun her kesimindeki insanlarımızın yapmasıdır dileğim. Konuşamadığımız için bir araya gelemiyoruz, anlaşamıyoruz. Konuşsak anlaşacağız. 

Sefirimiz Hüseyin Avni Karslıoğlu konuşmasında, bizim iftar masasında yaptığımızı tavsiye etti bizlere. Davete icabet ederek iftar sofrasında bulunmamızdan duyduğu memnuniyeti dile getirdikten sonra şunları söyledi: 

“Geçen yıl olduğu gibi, bu yıl da Alevi ve Sünni kardeşlerimizle birlikte Muharrem ayında, bir Muharrem iftarında ve aşure sofrasında biraya gelmenin hazzını yaşıyoruz. Almanya’nın dört bir köşesinden gelerek bizleri onurlandıran ve mutlu kılan tüm kardeşlerimize teşekkürlerimi sunuyorum.
Aşure soframız vesilesiyle bu yıl yapacağım konuşmamda esasen ne söyleyebilirim diye düşünürken, değerli bir insandan aldığım bir mektup beni o kadar etkiledi ki, kendim bir metin hazırlamak yerine Muharrem ayının anlamını en güzel şekilde özetleyen bu yazıyı sizlerle paylaşmaya karar verdim:”

“Bir insan ömrü sadece mutluluk veren olaylarla bezemediği gibi insanlık tarihi de sadece mutluluk veren olaylara sahne olmamıştır. Acı veren ve hüzünle andığımız birçok olayı bir ömürde yaşarken, insanlık tarihi de acılara neden olmuş, hüzünle andığımız birçok olayı tarih sayfalarına nakşetmiştir. Nasıl ki, hayatımızdaki hüzünlü ve acı veren olaylardan ders çıkarıp ileriki yaşantımızda bu tür olayların tekrarlanmasından kaçınıyorsak, insanlığın da tarihteki acılara neden olmuş, hüzünle hatırlanan olaylardan ders çıkarması ve tekrarlarından kaçınması beklenir. İşte özellikle Alevi-Bektaşi inancında, kısaca “Muharrem” olarak adlandırılan ve özünde “Kerbela acısı”nı barındıran olaydan, ders çıkarılıp, tekrarından kaçınılması beklenen tarihsel bir olgudur. Kerbela acısının her yıldönümünde bu olay hüzünle anılır, çıkarılacak ders çağdaş yorumuyla tazelenir ve bir daha böyle acı olayların yaşanmaması temenni edilir.

Muharrem’in ya da Kerbela Acısı’nın temel mesajı “Zalime, zulme, insafsızlığa, hoşgörüsüzlüğe, kötülüğe karşı direnmektir.” Alevi-Bektaşi geleneklerindeki deyişle “Zalimin zulmüne dur demektir.” Çünkü “Zalimin zulmüne dur dememek mazluma eziyettir.” Kerbela olayı bu anlayışın simgesi haline gelmiştir. Her yıl yapılan Muharrem erkânları ile tüm dünyadaki zalimler kınanır, zulüm görenlerin kurtulması dilenir. Dünyanın, acıların azaldığı, hüzünlerin yerini sevinçlerin aldığı, mutlu insanların kardeşçe yaşadığı bir “Cennet’e dönmesi temel dilektir. 

Kerbela, 680 yılında yaşanıp bitmiş bir olay değildir, bir simgedir. Acının, zulmün simgesidir. Bu olayın baş aktörleri olarak Yezid” Zalimlerin” simgesi imam Hüseyin ise “ Mazlum” ların simgesi haline gelmiştir. Elbette yaşamda iyiler ve kötüler, sevinçler ve acılar olacaktır. Ancak yaşanan acılardan ders çıkarmak ve yaşamdaki acıları azaltmak, kötüleri mümkün olduğunca iyiye çevirmek, yaşadığımız dünyamızı güzelleştirecektir. Muharrem mateminin de her yıl yaşanmasının amacı budur. Acıları hatırlamak, ders çıkarmak ve başka acıların yaşanmasını mümkün olduğunca engellemek, dünyamızı daha güzel daha mutlu bir yer haline getirebilmektir. 

Günümüzde maalesef dünyanın çeşitli yerlerinde birçok acı yaşanmaya ve yeni mazlumlar oluşmaya devam etmektedir. Tarihten ne kadar ders aldık bilinmez, ama bizler yılmadan, usanmadan her yıl olduğu gibi bu yıl da Muharrem törenlerimizi hüzünle gerçekleştirirken zalimlerin zulmünü durdurabilmeyi ve kötülüklere iyiliklerin üstün gelmesini yürekten istediğimizi tüm gücümüzle duyurmaya gayret edeceğiz.

Dünyamızı sevinçlerin ve mutlulukların arttığı, kardeşliğin ve hoşgörünün egemen olduğu, iyiliklerin kötülükleri yendiği, hizmetin hükmetmeye üstün görüldüğü, huzurun egemen olduğu ve aşure tadında birleşildiği günlerin özlemiyle Kerbela Şehitleri’ni anıyor ve bu yılki muharrem mateminin iyiliklere vesile olmasını diliyorum.” 
Aşk-u muhabbetlerimizle 

Alevi- Bektaşi Kültür Enstitüsü Yönetim Kurulu Adına 
Gülizar Cengiz


Not: 
1- Yemekler güzel değildi. Alevi iftarında konserve sarma olmamalı, taze sarılmış sarma olmalıydı sofrada. Aşureyi saymazsak, şu yemek güzeldi denebilecek bir yemekten söz edilemez. 

2- Daha güzel çalan ve söyleyen bir dededen kaside dinlemek geceye başka bir anlam kazandırırdı.


Rüştü Kam

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.