ADANA’NIN YOLLARI ARTIK TAŞTAN DEĞİL

ABONE OL
11:51 - 23/10/2020 11:51
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

ADANA’NIN YOLLARI ARTIK TAŞTAN DEĞİL

Kötü Kayseri tecrübesinden sonra Eskişehir mi Adana mı derken Adana’ya gitmeye karar verdik. Yıllardan beri Türkiye’de kesinlik otobüslere binmezdim. Malum otobüslerin uçak kazalarını artamayacak sayıda kurbanlı trafik kazaları beni ürkütürdü. Türkiye’ye her gelişimde havalimanında araba kiralar ve dönüşte yine hava limanına bırakıp uçağıma binerdim. 

Bu kez Nevşehir’de yaklaşık üç saat süren Adana’ya otobüs yolculuğuna ikna edildim. Bu yolcukta tüm ön yargılarımın ne kadar dayanaksız olduğunu gördüm. Bu kez, değişen Türkiye’nin olumlu yüzünü gördüm. Pırıl pırıl otobüste, neredeyse uçaktaki gibi konforu yaşadım. Ekranlı koltuklar, her koltukta emniyet kemeri, son derece kibar ve sürekli kahve çay ikram eden hostes. En önemlisi de saate 80-100 KM ile gayet sakin araç süren kaptan… „Hız sınırını iki üç kilometre aşsak, hemen radara yakalanıyoruz ve polis 199 liradan başlayan cezayı hiç acımadan kesiyor“ diyen kaptan… 

Hele ol otobanlar… Pırıl pırıl, hatta çoğu Avrupa ülkelerindekilerden çok daha modern ve bakımlı… Eski yolların da bakımlı olduğu gözümden kaçmadı. Adana’ya giderken geçtiğimiz Nevşehir ve Niğde’nin ilçeleri ve köylerinde de aynı temizlik ve düzeni gördüm. Bu beni çok mutlu etti. Bu açıdan gerçekten de Türkiye olumlu olarak değişmiş. „Adana’nın yolları taştan“ şarkısının sözlerini artık yeniden yazmak gerekecek..
Gelelim Adana’ya… Benim gördüğüm Adana son derece temiz, bakımlı ve insanları da sıcak kanlı moderndi… Tüm ön yargıların haksız olduğunu ben kendim açımdan yerinde gözlemledim. Ve en önemlisi… Oraya gitme sebebimin boşuna olmadığını yaşadım… 
Hayatımda yediğim en lezzetli Adana kebabı ve iskender kebabını yemek nasip oldu…   Tavsiye üzerine Büyük saat kulesi civarındaki basit esnaf lokantalarına gittik ve inanılmaz tatta Adanakebabı yedik. 

Aktarlar çarşısında gerçek Adanalılarla sohbet etme olanağı bulduk. Oldukça doğal ve sıcak kanlı insanlar… Hele o çarşıda en fazla satılanlar arasında erkeklere mahsus  özel karışımlar olduğunu görünce, bu yöre insanın yemek haricindeki tutkusunu da gözlemlemiş olduk… 

Kaldığım otelin karşısındaki  alış veriş merkezinde ise Avrupai bir çatı altında Adana’yı yaşadık. Ünlü markaların mağazalarının, sinemanın, cafelerin  yanı sıra yöresel lezzetleri sunan restoranlarda yemek yemenin tadını iyice çıkardık. Tabii bu tutku da bize şu vermeye çalıştığım iki kilo fazlalığa neden oldu… 

Burada kahve içtiğimiz bir yerde bizimle son derece kibar Türkçe konuşan gence „Adanalı olarak nasıl böyle kibar konuşabiliyorsun, şive konuşmuyor musun?  diye sorunca, yine kibar bir şekilde „hiç olur mu efendim, ben sadece iş yerinde bu şekilde konuşuyorum, evde böyle kibar olsam, şive konuşmasam annem benim cinsel tercih sorunum var diye endişelenir“ diye yanıt vererek bizi güldürdü. 

Son iki ayda Selimiye, Sultanhamet ve Süleymaniye camilerinden sonra Adana’daki Türkiye’nin en büyük camisi Sabancı Merkez Camisi’nde namaz kılmak ta nasip oldu. Muhteşem bir eser, emeği geçenlerden Allah razı oldu. Tarihi Ulu camiyi de çok beğendim, mimarisi harika. Ama gönlümden geçen, çok değerli bir tarihi bu camiye daha fazla yatırım yapılıp restore edilsin, yoksa yok olup gidecek…  

Kısacası, Adana benim için „Allah’ım inşallah tekrar gelip görmeyi nasip eder“ dediğim kentlerden biri oldu… 

Ahmet İNCEL

Inal

    En az 10 karakter gerekli
    Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.