ADALET SOLDUĞU ZAMAN!

ABONE OL
19:03 - 01/10/2020 19:03
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

AKP’lilerin yargıya yönelik saldırılarını izledikçe, bunlar kim yahu, nerden geldiler, bu toplumun insanları değil mi diye sorası geliyor. Bir de demezler mi ki millet adına hareket ediyoruz, millet böyle istiyor, insan iyice şaşırıyor. Kendilerini milletin temsilcisi zannediyorlar. Doğru halk oyuyla iktidardalar. Ama ya oy vermeyenler onlar millet değil mi? Bugüne kadar ülkenin her şeyini yabancılara satarken millet adına mı sattılar?

Bir toplum ne zaman çürür, adaleti solduğu zaman.

Peki, adalet nereden solar? Pek çok yerden! Lakin adaletin bir de kurumu vardır, adına yargı denir, öncelikle ve özellikle oradan solar. Adaletin tecelli ettiği ve tevdi edildiği yerdir yargı. Adalet, yargının varlık nedenidir. Halk arasında, bu ikisi çoğu zaman eşanlamda kullanılır. Nitekim mahkemelerin bulunduğu binalar da, adalet sarayı olarak adlandırılır.

Adalet, yüce bir değer; adillik de, neredeyse kutsal bir haslettir. Türkiye’de hâkimleri peygamber postunda oturan insan olarak niteleyen özdeyiş, bunun apaçık göstergesidir.

Yargı’nın bu mertebeye layık görülmesi, tarafsızlığına duyulan inanca dayanır. Bu nedenle, tarafsızlık, yargının bir özelliği değil, adeta özüdür. Tarafsızlığını kaybetmiş bir makam, yargı olarak nitelenemez. Mesela yargı eleştirisinin keskin kalemi Kurt Tucholsky, mahkemenin açıkça taraflı davrandığı bir yargılama üzerine, şu satırları yazar: Bu, kötü bir yargı değil. Bu, eksik bir yargı da değil. Bu, kesinlikle yargı değil.

Yargı bağımsız olmalıdır elbette. Ancak bağımsızlık kendi başına bir amaç değil, tarafsızlığı sağlamak için bir araçtır. Bağımsız olmayan yargının tarafsızlığı her zaman şüphe altındadır. Bu nedenle; bağımsızlık, tarafsızlığı kendiliğinden sağlamaz, tek başına garanti etmez. Şu halde, tarafsızlık meselesini daha iyi tartışabilmek için, önce bağımsızlık sorununu çözmek lazım.

Türkiye’de yargı uzun süredir tartışmaların odağında yer alıyor. Bunun hayırlı bir şey olduğunu düşünüyorum. Her şeyden evvel bir tabu kırılıyor. Bunun sonucunda, yargıya dair pek çok sorun gündeme taşınıyor; bunların bir kısmını çözmek için adımlar atılıyor.

Askerî yargı’nın yapısı ve işlevi, bu tabunun en katı çekirdeğini oluşturuyordu; şimdi o da çatladı. Yapısı itibariyle bağımsız olmadığı gün gibi ortada duran ve bir demokratik hukuk devletinde düşünülemeyecek kadar geniş bir görev alanına sahip olan askerî yargıyla ilgili son düzenleme, kim ne derse desin, normalleşme yolunda geriye dönüşü olmayan bir adımdır. Anayasa Mahkemesi ne karar verirse versin, bu durum değişmeyecektir.

Bağımsızlık açısından sivil yargıda da büyük sıkıntılar olduğu, kimsenin meçhulü değil. Bu yönde evrensel demokratik normlara uygun düzenlemeler yapma mecburiyeti her geçen gün kendini biraz daha dayatıyor.

Lakin yargı tabusunun henüz yeterince tartışılmayan, hatta görmezden gelinen bir boyutu vardır, o da tarafsızlıktır. Fakat yargı içtihatlarında uzun bir geçmişi olan çelişkili kararlar, aynı hevesle sorgulanmıyor.

Yargı’da çelişkili zihniyetin yaygınlığını ve yerleşikliğini gösteren çok sayıda örnek var.

Kamuoyunda bilinen davaların seyriyle o kadar çok kişi ve çevre ilgileniyor ki! Hemen herkes hukukçu kesildi.

Görevli memura sen kim oluyorsun demeyi bile sövme sayan; ulan, terbiyesiz, adam olmamışsın sözlerini hakaret kabul eden Yargıtay bugün hedef tahtasında. Tabii mahkemelerin ve Yargıtay’ın hangi ifadeleri düşünce özgürlüğü kapsamında gördüğü hangisini görmediği da ayrı bir sorun.

İşin acı tarafı, yargının bu tutumunun genel bir kabul görmesi ve bu tür kararların mağduru olanlara, bunu hak etmişler gibi muamele yapılmasıdır. Hukuk devleti ve adil yargıdan söz eden herkes için, en hakiki samimiyet imtihanının burada yattığına inanıyorum.

Yargının itibarına yönelik en ciddi tehdit, yine bizzat yargının kendisinden gelebilir. Italo Calvino, Bir Yargıcın İdamı adlı öyküsünde, üzerine söz söylemeyi hepten gereksiz kılacak çarpıcılıkta anlatır bu durumu.

Adalet Biraz Es Geçiliyor… Demokratikleşme Sürecinde Hâkimler ve Savcılar konusunda farklı görüşler var. Ama bana göre adaletin solması ihtimali gittikçe büyüyor.

Halkın yargıya düşmanlığı önemli değil. Bana göre, halkın yargıya güvensizliği önemlidir. Eğer güvensizlik doğarsa, işte asıl felaket o zaman başlamıştır.

GüNüN SöZü: Adalet solduğu zaman toplum çürür devlet çözülür.

Prof. Dr. Nurullah Aydın
Gazi Ü. İletişim Fakültesi Radyo-Televizyon ve Sinema Bölümü Öğr. Gör.

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.