2011 VE AB

ABONE OL
11:54 - 23/10/2020 11:54
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

 01.01.2011 tarihinde AB dönem başkanlığı Belçika’dan Macaristan’a geçti… Ama daha önce Türkiye’yi yakından ilgilendiren bir olay gerçekleşti… Aslında bir bilinmeyen değildi ve aynen önceden tahmin edilen gibi gerçekleşti… Türkiye 2010 yılının sonuna kadar Güney Kıbrıs gemi ve uçaklarına liman ve hava limanlarını açmak zorundaydı… Direnen Türkiye’ye bir ara formül önerildi. Türkiye önce bir limanını sembolik olarak açacak, buna karşılık bazı AB ülkelerinden de KKTC’ne (Ercan’a) direkt uçuşlar yapılabilecek…

Ayrıca; Türkiye – AB tam üyelik müzakerelerinde bloke edilmiş olan ve görüşmeye açılamayan 8 başlık ile 2009 yılında Güney Kıbrıs’ın tek taraflı olarak veto ettiği 6 başlık, yani toplam 14 başlık görüşmeye açılacak. Belçika Dönem Başkanlığı ve AB Komisyonu’nun ortak olarak aldıkları bu kararın ardından, 14 başlığın görüşmelere açılması konusunda başka engel çıkartmayacaklarına dair, Türkiye’ye yazılı güvence vermiş olmaları da olumlu bir gelişme.
Bunlar; İlk bakışta kabul edilebilir bir uzlaşma zemini gibi görünmesine rağmen, Türkiye’yi yönetenler açısından resmen bir yenilgidir. Neden mi..? Gelin; tek, tek ele alalım..!
1- Rahmetli Bülent Ecevit ve rahmetli İsmail Cem’in, Kıbrıs konusunun, Türkiye’nin tam üyelik görüşmelerinde asla bir ön koşul olarak öne sürülmemesi konusunda aldıkları yazılı güvenceyi, bugünkü yönetim 2004 yılı sonundaki görüşmelerde göz ardı ederek, sadece sözlü güvencelerle görüşme tarihi alabilmiş ve sonra da, bu sözlerin tutulmadığını acı tecrübelerle Türkiye’ye yaşatmıştır… Hem de ne zaman..? 2004 yılı sonunda… Yani; 2004 yılı baharındaki Annan Planı referandumu öncesi AB’nin verdiği tüm sözlerin tutulmadığını acı bir şekilde yaşadıktan sonra…
O zaman sorarlar adama..! Daha önce, hem de Türkiye’nin en sıkıntılı ve koalisyon hükümeti ile yönetildiği, AB’nin ise en güçlü olduğu dönemde, yazılı güvencede direnen ve kabul ettirenler mi devlet adamlığı örneğini ortaya koymuşlardı, yoksa 2004 yılı sonunda ve bunca tecrübeden sonra, sözlü güvenceyle yetinenler mi..?
Aksini düşünenler için küçük bir soru..! O zaman bugün neden yazılı güvence almak gereği duyuldu..?
Anadolu’da bir değim vardır… ” Acemi nalbant mesleğini, fakir, fukaranın eşşeğinde öğrenir ” derler… Bu durumda; Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve 73 milyon nüfusunun, acemi nalbant konumunda olanların elinde ne duruma düştüğünün takdirini, sizlere, okuyuculara bırakmak gerektiğini düşünüyorum…
2- Açılması öngörülen başlıklar hangileridir..? ” Tam üyeliğe giden yolu açar ” gerekçesi ile Fransa’nın bloke ettiği başlıklar, bu 14 başlık arasında var mı..? Yoksa elektrik fiş ve prizlerine AB standardı getiren başlıklar mı..?
3- Bu başlıkların açılma, görüşülme ve kapanma süreleri bir takvime bağlanmış mıdır..? Yoksa önü açık mıdır..? Sırası ile hangi başlıkların açılacağı yazılı bir protokole bağlanmış mıdır..? Ya, belli oyalama taktikleri ile yılda bir başlık açılıp, kapanırsa ne olacak..? Görüşmeler 14 yılda mı tamamlanacak..?
4- Daha önceki bir yazımda da belirttiğim gibi, Ercan’a direkt uçuşlar hangi ülke / ülkelerden yapılacak ve neden o ülkelerin ulusal havayolları değil de özel charter şirketleri..? Bu ülkeler arasında Almanya, Fransa, İngiltere, İtalya veya en azından Polonya gibi, ekonomik veya nüfus bakımından AB içersinde ağırlık çeken ülkeler ve onların Lufthansa, Air France, British Airways, All Italia falan gibi gibi ulusal havayolları var mı..? Yoksa; Estonya, Letonya, Çek Cumhuriyeti gibi, ne ekonomik ne de nüfus açısından ağırlık çekmeyen ülkeler mi..? Sırası ile bu ülkeleri belirleyen ve takvime bağlayan yazılı bir protokol var mı..?
5- Başlangıçta Türkiye’nin açması öngörülen İzmir veya İstanbul limanları, bir süre denendikten sonra…! Bu ne demektir, ne anlama gelmektedir..? O süre ne kadardır..? Denenecek olan nedir..? Sonuç hangi kriterlere göre değerlendirilecektir..? Tarafların anlaşması sonucunda hangi limanların açılması öngörülmektedir, belli bir sırası ve takvimi var mıdır..?
Avrupa Birliği’nin ekonomik olarak, tarihinde en güçsüz olduğu bir dönemde, Türkiye gibi sürekli büyüdüğü, ekonomik olarak geliştiği ve dünyanın en büyük 20 ekonomisi içinde 17.ci sırada olduğu iddia edilen bir dönemde, bulunan bu ara formül sizce, tarafların konumlarına uygun mu..? Bence değil..!
Sanırım bu anlaşma da, Türk kamuoyuna büyük bir başarı olarak sunulacak… Ne de olsa 2011 yılının Haziran ayında genel seçimler var ve bu ara formül de zaten bunun için ortaya kondu… Yani; verilecek mesaj gayet açık…
” AB ile görüşmeler kesilmedi, her şey yolunda “
Kalın sağlıcakla efendim…
 
M. Deniz Olcayto   
  
Not: Bu kadar önemli bir olayı acaba neden ” ntvmsncbc” gibi yabancı bir yayın organından öğreniyoruz..?
 
 

Inal

    En az 10 karakter gerekli
    Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.