Kürtlerle İlgili Ezber Değişiyor mu?

Kürtlerle İlgili Ezber Değişiyor mu?

ABONE OL
16:02 - 31/03/2022 16:02
Kürtlerle İlgili Ezber Değişiyor mu?
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

 

Kürt Çalışmaları Merkezi isimli düşünce kuruluşu tarafından yürütülen ‘Kürtlerde Değerler ve Tutumlar Araştırması’nda çıkan sonuçlar, Kürtlerle ilgili ezberin değiştiğine işaret etti. Eğitimin ve dinin Kürtler arasında önemini koruduğu belirlenirken, Kürt milliyetçiliğinin de arttığı dikkat çekti.

Kürt Çalışmaları Merkezi, 11 şehirde bin 369 kişiyle yüz yüze görüşerek yaptığı araştırmada, ilk sorulan sorulardan biri katılımcıların kimlikler ve değerlere bakışı oldu. Bu bölümde ilk sırayı Müslüman ve özgürlükçü, ikinci sırayı ise dindar ve demokrat kimlikleri aldı. Kürt hakları savunuculuğu ve Kürt milliyetçiliğini sahiplenme ise yüzde 10’larda kaldı. Katılımcılara bazı toplumsal değerleri ne kadar sahiplendiklerine ilişkin soruya yanıtlara göre, en fazla kadın haklarına sahip çıkılıyor. Bunu çevre ve dindarlık takip ederken, Kürt milliyetçiliği altıncı sırada yer aldı.

Araştırmanın ‘Yaşam memnuniyeti’ başlığındaki bölümünde ise Kürtler’in, hayattan memnuniyet söz konusu olduğunda Türkiye’nin geri kalanından belirgin biçimde ayrıştığına dikkat çekildi. Türkiye genelinde yapılan çeşitli araştırmalarda hayattan memnuniyet puanı 10 üzerinden 5,4, çıkarken bu rakam Kürtler arasında 3,8 çıktı.

Türkiye genelinde nüfusun yüzde 36’sı hayatından memnun olduğunu dile getirirken, bu rakam Kürtler arasında yüzde 6’da kaldı.
Araştırmaya katılanlara göre Türkiye’nin ekonomiden sonra çözülmesi gereken en öncelikli sorunu eğitim. Eğitimi adalet sistemi, kadın sorunları ve Kürt sorunu izliyor. İfade özgürlüğü ve göçmen sorunu da katılımcıların yüzde 21’i tarafından çözülmesi gereken acil sorunlardan görülüyor.

“Kürtler şeriat devleti istemiyor”

Araştırmanın “Aile, Evlilik, Boşanma” başlıklı bölümünde ise katılımcıların yarıya yakını aileyi en önemli değer olarak nitelendirdi. Bunu adalet ve ahlak duyguları takip ederken, katılımcıların üçte biri kürtajın yasaklanması gerektiğini savundu. Bu konuda görüş belirtmekten çekinen ya da kararsız olanlar da dörtte bir oranında kalırken, yasaklanmasına karşı çıkanların olanların oranı yüzde 42 olarak belirlendi.

Araştırmada, katılımcıların yaşam biçimlerine, değişimlere yaklaşımı da sorulan sorular arasındaydı. Toplumsal cinsiyet, inanç özgürlüğü gibi konularda özgürlükçü tutumları öne çıkarken, ‘kadınlar istediği saatte dışarıya çıkabilir’ diyenlerin oranı yüzde 48, ‘cem evlerinin ibadethane olarak tanınmasını destekliyorum’ diyenler yüzde 45, ‘din derslerinin seçmeli olması gerekir’ diyenler yüzde 41 oldu. Şeriata dayalı devlet isteyenler ise yüzde 16’da kaldı.

Katılımcıların yüzde 25’i istihdamda erkeklere öncelik verilmesini desteklerken, yüzde 39’u eşcinselliğin hastalık olduğunu düşünüyor. İstanbul Sözleşmesi’yle ilgili sorulara verilen yanıtları değerlendiren araştırma ekibi “Kadın meselesiyle ilgili güncel sayılabilecek bir mesele olan ilgili sorduğumuz soruya verilen yanıtlar da yukarıdaki görüşler paralelinde. Soruya verilen yanıtlarda sözleşme içeriğine ilişkin derinlikli bir malumata sahip olanların azlığıyla birlikte muhafazakar ve/ya sağ görüşteki katılımcılarda ağırlıklı olarak söz konusu sözleşmenin İslam’a ve toplumun kültürel yapısına uymadığı görüşü hakim” yorumunu yaptı.

Katılımcıların farklı kimliklere yaklaşımla ile ilgili ortaya çıkan bazı sonuçlar da şöyle : “Eşcinsellerin çocuğunun öğretmeni olmasını istemeyenlerin oranı yüzde 64, milletvekili olmasını istemeyenlerin yüzde 62, ateistlerin çocuğunun öğretmeni olmasını istemeyenlerin oranı yüzde 53, milletvekili olmasını istemeyenlerin yüzde 54, ülkücülerin çocuğunun öğretmeni olmasını istemeyenlerin oranı yüzde 53, milletvekili olmasını istemeyenlerin yüzde 55, Suriyeliler’in çocuğunun öğretmeni olmasını istemeyenlerin oranı yüzde 52, milletvekili olmasını istemeyenlerin yüzde 55, damadı, gelini veya eşi olmasını istemeyenlerin yüzde 35, aşırı dindarların çocuğunun öğretmeni olmasını istemeyenlerin oranı yüzde 36, milletvekili olmasını istemeyenlerin yüzde 36.”

Araştırma ekibine göre, kimlik bazlı sosyal mesafelerin karşılaştırmalarına bakıldığında, katılımcıların toleransları Türkiye geneline göre daha yüksek. Katılımcıların yüzde 44’ü Afgan göçmenlerin hiçbirinin kabul edilmemesi gerektiğini savunurken, yüzde 68’i Suriyeliler’e Türkiye vatandaşlığı verilmesine karşı çıkıyor. Araştırmaya göre her iki sonuç da, Türkiye ortalamasını altında.

“Kürtler ve Türkler eşit değil”

Katılımcıların yüzde 54’ü Kürtlerle Türkler’in devlet nezdinde eşit olmadığını düşünürken, yüzde 61’i eğitimin iki dilli olmasını savundu. Katılanların yüzde 87’si ise Kürtler’in yoğun yaşadığı illerde hizmetlerin Kürtçe verilmesini istedi.

Araştırmanın en çok dikkat çeken bölümü Kürt sorununa çözüm arandığı süreçle ilgili sorunlara verilen yanıtlar oldu. Çözüm sürecini eşitsizliklerin azaldığı ve hem Kürtler’in hem de Türkiye toplumunun “rahat nefes aldığı” bir dönem olarak niteleyen katılımcıların yüzde 79,4’ü çözüm sürecinin yeniden başlamasını istedi.

Kendilerine en yakın buldukları siyasetçi olarak ilk sırada Selahattin Demirtaş’ı işaret eden katılımcıların kendilerine en uzak gördükleri siyasetçiler ise Süleyman Soylu ve Devlet Bahçeli oldu. Cumhurbaşkanı Erdoğan ise 7’nci sırada yer aldı.

Araştırmanın sonuç bölümünde, Kürtlerle ilgili gerçeklerin bilinenlerden farklı olduğuna dikkat çekildi. Araştırma sonuçlarının Kürt toplumunun daha gerçekçi biçimde tanınmasına ve bu tanınma üzerinden politika yürütülmesine yardımcı olma amacını taşıdığına vurgu yapıldı.

“Kürtlerle ilgili algılar ezberler üzerinden sürüyor”

Araştırma sonuçlarını VOA Türkçe’ye değerlendiren Araştırmacı Reha Ruhavioğlu, Kürtlerle ilgili algıların ezberler üzerinden yürüdüğünü söyledi. Kürtler’in homojen ve politik bir grup olduğu ezberinin değişmesi gerektiğine vurgu yapan Ruhavioğlu, “Kürtler heterojen bir grup. Hem Türkiye ile benzeşiyorlar hem de ayrışıyorlar. Birbirlerinden de hem benzeşiyorlar hem ayrışıyorlar. Dolayısıyla bu benzerlik ve farklılıkları bilmek Kürtlerle ilgili herhangi bir çalışmanın daha doğru kurgulanmasını sağlayabilir. Bu çalışmanın önemli bir mesajı da Kürt meselesi ve Kürt kimliğinin sadece HDP’lilerce değil, AK Partililer tarafından da hatırı sayılır oranda sahiplendiğini, taleplerin onlar tarafından da paylaşıldığını göstermesi. AK Partililerde de Kürt milliyetçiliği önemli oranda karşılık buluyor. Kürt sembol ve değerleri önemseniyor ve Kürt kimliği onlarda da güçleniyor. Dolayısıyla Kürt meselesi bugün ele alındığı düzeyde ve basitlikte değil daha ciddi bir mesele ve bu ciddiyetle ele alınması gerekiyor” dedi.

Siyasetçilerin Kürtler’deki değişimi dikkate alması gerektiği uyarısı yapan Ruhavioğlu, şöyle konuştu: “Gerek Kürt siyaseti gerekse iktidar ve muhalefet Kürtler’in kimlik, eğilim, değerleri ve değişimini ıskalama lüksüne sahip değil. Bu değişimi görmeleri ve ona göre hareket etmeleri gerekiyor.”

Kürtler değişiyor mu?

Dicle Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Vahap Coşkun’a göre, araştırmanın sonuçları hem politik hem de sosyolojik olarak dikkat çekici. Eğitimin Kürt toplumu içerisinde önemli bir yere sahip olduğunu dile getiren Coşkun, yeni kuşakların eğitim sayesinde tamamen farklılaştığını söyledi. Kürtler’in Türkiye içinde sık sık göç etmesinin Türkiyeli bir kimliğe sahip olmalarını da beraberinde getirdiğine dikkat çeken Coşkun, araştırmanın siyasi sonuçlarını şöyle yorumladı:

“Kürtler’e kendi siyasal kimliklerini sorduğunuzda, Müslüman, özgürlükçü, dindar, demokrat Kürt hakları savunucusu gibi ifadeler kullanıyorlar. Burada dindarlık merkezi bir konum arz ediyor. AK Parti seçmeni ile HDP seçmeni arasında dini pratikleri yerine getirme anlamında çok büyük bir farklılık bulunmuyor. Dolayısıyla dindarlık genel olarak Kürt sosyolojisinin önemli unsuru olarak ortaya çıkıyor. Fakat bu dindarlık Kürtler’in İslamcı siyasal diskura sahip olduklarını da göstermiyor. Dindarlar ama İslamcı bir siyasetin kendi problemlerini çözeceği konusunda bir kanaate sahip değiller.”

Kürtler’in çoğunluğunun kendilerini siyasi olarak merkezde konumlandırmaları nedeniyle derin bir kutuplaşma olmadığını ifade eden Coşkun, bunun sonucu olarak, partiler arası geçişkenliğin de daha rahat hale geldiğini söyledi. Araştırmanın önemli bir sonucunun da Kürtler’deki milliyetçiliğin artışı olduğuna dikkat çeken Coşkun, ancak bu görüşün klasik milliyetçilik anlayışından farklı olduğunun altını çizdi. Kürtler’in Türkiye’den ayrı bir gelecek düşünmediklerini ifade eden Coşkun, “Kürt milliyetçiliği olarak adlandırdığımız, Kürtler’in hakkını sahiplenmek, Kürtler’in içinde düşmüş oldukları zorluklardan çıkmasını sağlamak, mağduriyetlerini gidermek olarak yorumladıkları için de Kürt milliyetçiliğini sahipleniyorlar. Ancak Türkiye’den ayrı Türkiye’den bağımsız bir gelecek öngörmüyorlar” diye konuştu.

Coşkun, siyasetçilere de uyarılarda bulunarak, Kürtler’in sorunlarına ilişkin çözüm ürettikleri sürece kabul göreceklerini söyledi. AK Parti’nin bölgede oy kaybetmesinin de Kürtler’e ilişkin söylemlerinin değişmesine bağlayan Coşkun, “AK Parti’nin kısa sürede bölgenin güçlü partisi haline gelmesi ama son 5-6 yıllık süreç içerisinde bir kayıp yaşaması, oylarının zayıflaması, bu taleplerden uzaklaşma ile ilişkin bir dil kullanma ve buna ilişkin bir politika geliştirmemekle çok yakından ilintilidir. Dolayısıyla siyasetçiler Kürtler’in oylarına taliplerse ki talip olmaları gerekir, ister zamanında ister erken yapılacak bir seçimde, en belirleyici konumda olan Kürt oyları, kazananı belirleme noktasında önem arz edecek. O zaman bu talepleri öngören siyaset geliştirmeleri kaçınılmaz bir hale geliyor” dedi.

VOA tarafından geçilen Kürtlerle İlgili Ezber Değişiyor mu? haberinde ha-ber.com editörlerinin hiçbir editoryal müdahalesi yoktur. Kürtlerle İlgili Ezber Değişiyor mu? haberi web sayfamıza otomatik olarak VOA sitesinden geldiği şekliyle yer almaktadır. Bu alanda yer alan Kürtlerle İlgili Ezber Değişiyor mu? haberinin hukuki muhatabı haberi geçen web siteleri ve ajanslardır.

Inal

En az 10 karakter gerekli
Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.