KUBİLAY VE SARIKAMIŞ…

ABONE OL
21:35 - 25/12/2020 21:35
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Cumhuriyet döneminde ki Kubilay vakası ve Osmanlı zamanında ki Sarıkamış bozgunu hep aklımı kurcalamıştır.

Genç kuşakların bilmediği, yaşlıların dillendirmediği bu iki vaka akıl yönünden birbiri ile ilgilidir.

Birinde; oku emrini dinleyip dinini öğrenmemiş zırcahillerin, diğerinde ise bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olan okumuşların günahı vardır.

Kubilay’ın başını kesenlerin devamı olanlar;  ellerine fırsat geçtiğinde bu yüzyılda bile neler yapabileceklerini göstermişlerdir.

Dünya; atladığı pek çok çağ’a rağmen cehalet çağını bir türlü atlayamamış, hep sınıfta kalmıştır.

Cahil doğmak bir kaderdir ama, bilgi çağında cahil kalmak kader değildir.

İnsanlık; okulda öğrenilen bir nitelik değildir. İnsanlık; aileden geçen irsi bir meziyettir. Anne-Baba sevgisi, çocuk sevgisinin yapı taşlarıdır. İnsan sevgisi olmayan ne ana-babasını, ne de kendi çocuklarını ve karısını sever.

Vatan sevgisi olanların asker, polis, subay, devlet adamı, bürokrat gibi mesleklere sahip olması son derece normal bir seçimin tezahürüdür.

Doktorluk, hasta bakıcılık gibi meslekleri seçenler; daha çok insan sevgisi ile doludur ve hayata değer verirler.

Hukukçu olanlar düzen insanlarıdır. Onların en büyük isteği dünya üzerinde adaletli bir yaşamı tesis etmektir.

Tüccarlar gezgin ruhlu, insan ihtiyaçlarına değer veren, araştırmacı ve paranın kıymetini bilen insanlardır.

Peki ya politikacılar neyi severler? Onlar daha çok siyaseti severler. Onlar için bulundukları yer büyük, tiyatral bir sahne, hatta bir opera veya konser salonu gibidir. Daima önde olmak, gözde olmak isterler.  insanların kendilerine saygı duymasından, kitleleri ilgilendiren kararlar almaktan hoşlanırlar.

Bu liste daha da uzar gider.

***

Tüm bu rollerin bir tek gerçeği ve varacakları bir tek sonuç vardır: “İnsan olmak.”

Çoğumuz verdiğimiz kararlardan kimlerin etkilendiğini uzun uzadıya düşünmeyiz. Sonuçlarını tartışmayız. Büyük bir heyecanla uygularız. Tıpkı küçük eve büyük mobilyalar almak gibi… Öylesine ki, bazen bir mobilya için duvarları yıkar evi genişletiriz.

Bu bizim akıllı olduğumuzu değil, cahil olduğumuzu; duygularımızla davrandığımızı; düşünmediğimizi; sonuçta elimizdeki gücü boşa kullandığımızı görmemize neden olur.

Bugün Menemen olaylarında Kubilay’ın kafasını kesenlerinde, Sarıkamış’ta binlerce askere düşüncesizce emir vererek ölümlerine neden olanda tavan yapmış egolar, bencilliklerdir.

Namludaki kurşun, tetiğe basana tabidir. Onun yönlendirdiği hedefe gider. Önemli olan tetiği çeken kişinin kurşunun vardığı noktada doğuracağı sonuçları görebilmesidir.

***

Kubilay’a yazık olmuştur.

Sarıkamış’ta donarak ölen binlerce genç askere yazık olmuştur.

Sorgulamak yerine dövünmek, ah-vah etmek, bunca yıl sonra pek bir işe yaramıyor. İçinizi derin bir öfke ve üzüntü kaplıyor. Bir an kendinizi onların yerine koyuyorsunuz. Ateşe dönen buz yığınları içinde ölen askerler gibi içiniz titriyor. Gidip gelmeyen oğullarını bekleyen anaları-babaları, asker eşlerini-çocuklarını düşünüyorsunuz. Biz; ne dayanıklı milletmişiz? Bizi hala yok edemediler…

Sarıkamış’a gitmemiş olanlar, oranın ayazını yememiş olanlar soğuk nedir bilemezler. Bizim aramızda kar yanığı, buz deliği dediğimiz hastalıklar vardır. Yüksek irtifalara tırmanan dağcıların kulakları, burunları donar ve birer buz parçasına dönüşür, vücutlarında derin yaralar oluşur. Tedavisi; yeniden his kazanması yıllar sürer.

Tıpkı Rusya’yı fethe giden Napolyon’un ve Hitlerin askerleri gibi bizim ordumuzda kar ve soğukla mücadele edememiş, yetersiz teçhizat ve donanım yüzünden kar yığınlarına sessiz bir şekilde yenik düşmüşlerdir.

Doğa ile mücadele edip ölenlere ben mağlup gözü ile bakmam. Aslında savaşın galibi onlardır. Onları bu şartlarda cepheye sürenlere büyük bir bağlılık, kadirşinaslık ve vatanperverlik göstermişler; kaçmak yerine donmayı, durmak yerine ölmeyi tercih etmişlerdir.

Peki; Padişahın damadı olduğu için kısa sürede askerlik tecrübesi olmadan yükselenlere, onları cepheye sürenlere, sonuçlarını düşünmeyenlere ne olmuştur? O; başka bir yazının konusudur.

Bize düşen; kendini İslam’a adadıklarını söyleyen, zır cahillere, hiç savaş görmemiş olanların savaş çığırtkanlıklarına karşı dikkatli olmak, sonuçlarını değiştiremesek bile aklın, bilimin güce hakim olması gerektiğini haykırmaktır.

Kubilay’a da, Sarıkamış ta canını kar ve buz ateşine teslim edenlere de rahmet olsun…

Taner TÜMERDİRİM

[email protected]

Inal

    En az 10 karakter gerekli
    Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.