0

BEĞENDİM

ABONE OL

News

0

Erdoğan’ın, yandaş hakimlerin anayasayı, seçim yasalarını yok saymasıyla kazandığı şaibeli seçimle Ucube bir Cumhurbaşkanlığı Sistemi ile Parlamenter Demokrasi yok edildi.

Ama, son yerel seçimlerde Muhalefetin oy sandıklarına sahip çıkmasıyla, AKP’nin geçmişte, halkın verdiği oylarla değil, iktidar yandaşı olarak çalışan YSK’nin desteğiyle kazandığı kanıtlandı.

İstanbul Belediye Başkanlığından beri AKP’nin yaptığı yolsuzlukları ve Gülen’i aklayan, erteleyen hakim ve savcıların AKP iktidarında Danıştay’da, AYM’de, Yargıtay’da YSK’ da önemli yerlere getirilerek ödüllendirilmişti, ödüllendirmeye de devam etmektedir. (*!)

Türkiye’nin bugünkü sorunu tek parti değil, tek kişi sultasındaki bir ülke konumuna düşmesidir.

AKP’nin, kağıt üzerinde yazılı bir simgeden başka bir işlevi (fonksiyonu) yoktur.

ABD’nin Projesi olan AKP’nin kuruluşundaki tüm kurucular saf dışı bırakılmış, sadece Erdoğan’ın emirleri doğrultusunda hareket eden devşirmelerle siyasi parti özelliğinden uzaklaşmıştır.

Devlet yönetiminde Erdoğan ailesi dışında kimsenin karar alma yetkisi yoktur.

Anayasa dışına çıkmış Erdoğan, artık Türkiye’nin cumhurbaşkanı değildir.

Cumhurbaşkanlığı makamı Erdoğan tarafından yok edilmiştir.

AKP’ye ortak olarak, ABD tarafından görevlendirilen Gülen Cemaati, Erdoğan’ın zaaflarını kullanarak ailesinin, bakanlarının yolsuzluklarını kayıt altına alarak, bunları ABD’ye ve CIA’ya teslim etmişti.

Kontrollü 15 Temmuz Darbe kalkışması aslında, çizilen çizgiyi geçen Erdoğan’a karşı uyarıydı.

Erdoğan, Gülen’i almak için ABD vatandaşı Papaz Brunson’u rehin almakla kalmamış; ‘’bu can bu bedende kaldıkça hapishaneden çıkamaz!’’ Deyince, Merkel ve Trump gizli belgeleri hatırlattılar.

Trump; akıllı ol, aptal olma, aile servetini açıklarım!’’ Dediğinde o mektupta yazılanları gizli sanarak,

Brunson ABD’ye, Deniz Yücel Almanya’ya uçmuştu bile. (Trump ABD basını ile dünyaya duyurdu.)

Türkiye, yakın döneme kadar dünyanın çok saygın bir ülkesi konumundan, Cumhurbaşkanı olmanın koşullarına uygun bir diploması bile şaibeli, tek kişi yönetimine dönüştürülen bir ülke konumundadır.

Kabile devleti Katar’ın kefil olmasıyla dışarıdan kredi alma düzeyine kadar düşürülmüştür.

Türkiye Cumhuriyeti, tarihinde hiç hak etmediği bir acizlik ve eziklik dönemini yaşamaktadır.

Bu gerçek sadece muhalif merkez sağ, sol, sosyal demokrat yurtseverler tarafından değil, AKP içerisinde görev almış, oy vermiş çok sayıda seçmenler bile bu gerçeği gördüler.

31Mart-23 Haziran 2019 Yerel Yönetimler seçimlerinde Erdoğan-Bahçeli ortaklığındaki Cumhur İttifakı ile CHP-İYİ PARTİ-Saadet Partisi ortaklığındaki Millet İttifakı yarıştı.

Cumhur İttifakını Metin Feyzioğlu, Doğu Perinçek, Abdullah Öcalan ve Osman Öcalan destekledi.

TRT Osman Öcalan’la röportaj yaparak, Cumhur İttifakına oy verilmesini isterken, bir Akademisyen, İmralı’da Apo ile görüştürülüp AKP’yi destekleyen mektubu elinde sallayan Bahçeli Kürtlerden oy istemişti.

Bütün bu gelişmeler Erdoğan’ın emri ile yapılmıştı.

TRT’de Millet İttifakını destekleyen Saadet Partisine konuşma izni verilmezken Vatan Partisi adayı İlker Yücel TRT’ye çıkartılarak İmamoğlu aleyhinde konuşturuldu.

Hele tekrarlanan İstanbul seçimlerinde devletin tüm olanakları AKP adayı için kullanılmasına, MHP-BBP, Vatan Partisi, PKK, Abdullah Öcalan, Osman Öcalan’ın desteklemesine rağmen CHP Adayı Ekrem İmamoğlu; CHP, İYİ PARTİ, SAADET Partisi ve HDP seçmenlerinin oylarını alarak sekiz yüz bin oy farkıyla kazandı.

Elbette HDP içerisinde PKK yanlıları vardır.

İYİ Partide MHP yanlıları olduğu gibi…

Ama İYİ Partinin HDP’yi PKK ile özdeşlemesi yanlıştır.

31 Mart 23 Haziran’da Kürt oyları olmasaydı o büyük illerdeki seçimler kazanılmazdı.

Bu gerçeği İYİ Partinin de HDP’nin de görmesi gerekir.

Tercih sizin:

Ya Laik ve Parlamenter Demokrasi ile yönetilen Bağımsız Türkiye Cumhuriyeti

Ya da arkasında ABD, İsrail’in olduğu İhvancı Ümmetçi şer-i devlet.

Yıldız AKALIN

(*1) Metastas: Barış Terkoğlu ve Barış Terkoğlu’nun birlikte yazdıkları ve belgeledikleri kitap