ÇOK BİLDİĞİMİZ DOĞRU MU?

ÇOK BİLDİĞİMİZ DOĞRU MU?

ABONE OL
16:42 - 14/04/2024 16:42
ÇOK BİLDİĞİMİZ DOĞRU MU?
4

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

· Toplumda çok azınlıkta olan; çok şeyler de bilebilen demokrat, Atatürkçü, çağdaş, ilerici yurtsever, bilinçli ve uyanık, kültürlü kişiler olabiliriz.

· Türkiye’de büyük çoğunluk yani halk ise bizden çok başka şeylere değer veriyor ve onlarla ilgileniyor.

· Ülkenin ana sorunları ve bunların nedenleri olarak bakılabilecek çok geniş bir “paket” var.

· Örneğin çağcıl olmaya, uygarlaşmaya karşı durabilen yapılar, her yere, derinlemesine yayılmış tarikatlar ve cemaatler o denli yerleşmiş ve yayılmış ki, politikada ve ticarette öylesine güç kazanmışlar ki geride kalanlar için sadece boş laf üretmek kalmış.

· Her bir cemaat çocukları küçük yaştan alarak kendi yapısı içinde eğitiyor.

· Tarikatlar ve cemaatler kendi toplulukları için düzenli ve sürekli insan topluyor ve güç oluşturuyor.

· Modern, demokratik devlet modeline aykırı paralel topluluklar ve modeller gelişmiş.

· “Adam devşirme, para toplama, makam devşirme modeli” başlamış ve uygulamaya sokulmuş..

· denli çok geniş tabanlara yayılmışlar ki, o denli özgüvenli ve güçlü bir durum kazanmışlardır ki sizin kendi bilgi alanınız ile onlara karşı çıkabilmeniz matematiksel olarak mümkün değil.

· Cemaatlerin kapsama alanı içindeki bireylerin çoğunluğu ve onların bağlılıkları ise şaşırtıcı bir ayrı gerçektir.

· Bu kadar çok sayıda insan nasıl oluyor da böylesine sistemlerin içine alınıp, bağımlı hale getirilebiliyorlar?

· Kullanılan yöntemleri ve örgütsel yapıları sadece din ve vicdan özgürlüğü ile açıklanabilir mi?

· Dünya tarihinde açık ya da gizli birçok güçlü ve gizemli etkisi geniş tarikatlar görülmüştür. (Opus Dei, Moon, İlluminati, Masonluk ve benzerleri)

· İslam dini içerisinden çıkıp yayılan ve geniş etkileri olan, birçok ülkeye yayılmış tarikatler ve cemaatler de bulunmaktadır.

· Türkiye Cumhuriyetin zayıflaması için yeni cemaatler ortaya çıkmaya başlamıştır ve bu yapılanmaların kurgulayıcısı, örgütleyicisi dünyanın bazı güçleri olabilir mi, diye düşünmek zorundayız.

· Türkiye Cumhuriyeti’nin temel kuruluş felsefesine karşı çıkmışlardır.

· Devlet bu olgulara karşı kendisini koruyamamıştır ne yazık ki!

· Devlet cemaatlerle, tarikatlarla, onların işbirlikçileri ile yönetilemez.

· Diyanet işleri başkanlığı çok iyi ve akılcı nedenlerle kurulmuş olmasına rağmen bugün ana görevlerini gerçekleştirmekten uzaktır.

· Cemaatler önderine çok üstün güçler ve yetkiler verilmiş onları sorgulamaz duruma gelmiştir.

· Kendi müritlerini devletin her alanına sokmağa, devlete sızmağa büyük hız vermişler ve yoğunlaşmışlardır.

· Bambaşka hedefler içinde olup, asıl ibadet ve din görüşünü suiistimal edip, dini bir cemaat görünümü altında ekonomik, siyasi ve ticari uluslar arası yapılanmalar haline gelmişlerdir.

· Bu iş sadece bir cemaat işi de değildir ve modern bir “demokratik devlet” olarak çok daha ciddi davranmak ve hukuk devletinin gereklerinin yerine getirilmesi gerekir.

· Dünyada ve Türkiye’de tarikatlar ve cemaatler üzerine yapılan çok sayıda araştırmalar, incelemeler ve yayınlar vardır; internette de sayısız bilgi kaynağı bulabilirsiniz.

· Ne yazık ki insanlarımızın bunları araştırması, okuması ise hiç yok gibidir ve bu nedenle de bilgi sahibi değildir, bilinç düzeyi çok düşüktür.

· Ülkeyi etkileyen sorunlar ve nedenleri asıl gerçekler bizim görebildiklerimiz, algılayabildiklerimiz son derece az ve kısa boyutludur.

· Uluslar arası güçler, şirketler, örgütler bizi, ülkemizi nasıl ve hangi alanlara etkilemekte, yönetmektedir diye inceleyen, araştıran, sorgulayan bir yurttaş tabanına sahip değiliz.

· Dünyanın ve ülkenin temel sorunları ve bunların arkasındaki gerçekler derinlikleri, kapsamı ve sathı artık bizim gibi sıradan yurttaşların kavrayabilmesini çok aşmış durumdadır.

· Okuyan, araştıran, eleştirel düşünebilen, sorgulayan bireylerin kendileri için öğrenmesi, okumalar yapması ise son derece az olmaktadır ve toplumda, siyasette bir etkisi hiç olmamaktadır.

· Sorunlar üzerinde konuşulduğunda sıradan insanların ”yaa biz zaten biliyoruz” demesi yetmiyor.

· Bir de en azından 100 yıldır bu toprağın okur yazarı, aydın, entelektüel insanlarına dinden uzaklaşma, din kültürüne, din ve sosyolojisine uzak durma, dinden kaçış “enjekte” edilmiş, büyük bir algı operasyonu uygulanmıştır.

· Bir yaşam alanı olarak, bir etki ve güç mekanizması olarak da din konusunu “ciddiye almamak” gibi bir duruma düşmüşlerdir, inceleme ve araştırma, eleştirip, sorgulamaktan uzak durmuşlardır.

· Evet siyaset, ticaret, ekonomi, eğitim, sosyoloji ve benzeri alanlarda görebileceğimiz her türlü ilişkilerde ve etki-tepkilerde DİN gerçeği düşünülmeden ve incelenmeden olamaz.

· İnsanlara “kul” gözü ile bakılamaz diyor isek, çağdaş düşünmek istiyor isek bile yine DİN ve ilişkileri konusunda gözümüzü kapatmak değil, tam tersine araştırmalarda bulunmak ve bilgilenmek gerekir.

· Din (ilahiyat) alanında bilgili ve uzmanlaşmış birçok aydın din bilimi insanları vardır.

· Bunları zaman, zaman izlediğimizde onların yazılarında, açıklamalarında, bilgilendirmelerinde din gerçeklerini çok daha iyi görebilmekteyiz.

· Şeyh, şıh ve mehdilere, insanlar “tapınılmağa” başlanıldığında asıl sorun başlamaktadır. (şirk)

· Herkes kendi kültürüne, bilgi ve inancına göre istediği biçimde ibadet eder.

· Bunun sınırları ve temel özellikleri anayasada ve yaslarda tanınmıştır.

· Sorun, her zaman olduğu gibi zamanımızda da dini “kendi kişisel çıkarları” için kullanmak, devleti kullanmak isteyenlerden çıkmaktadır.

· Din ve inanç konusu üzerinden yapılan girişimler, gizli ve açık yapılanmalar ile birçok çıkar ve kötüye kullanma durumu da oluşabilmekte, büyük sermaye birikimlerine, siyasal güç toplamaya kadar gidilebilmektedir.

· Her bir yurttaşın din, inanç ve vicdan özgürlüğünü kullanabilme hakkı çerçevesinde nerede ve “kabul edilmiş” hangi topluluğa kayıtlı olduğu gibi bir uygulama bulunmamaktadır.

· Böyle bir yasal kayıt olmalıdır ve de bunun ile birlikte o inanç sahibi devlete bir “vergi de ödemelidir (batı ülkelerinde bunun adı kilise vergisidir ve bir kiliseye kayıtlı olan herkesten alınır)

· Devlet bu alanda hem kendini hem de yurttaşlarını korumak zorunluluğundadır.

· Kısacası yukarıda açıklamaya çalıştığım konu ülkenin temel ana sorunlarından bir bölümüdür ve bunun dışında birçok konu ve alan da vardır:

· – Hukuk devleti olamamaktan kaynaklanan sorunlar, yasa dışı örgütlenmeler, suç örgütleri, çeteleşme, kara para, yolsuzluklar, kaçakçılık, uyuşturucu ticareti, kayıt dışı sermaye, rüşvet, “toprak ve mülk, fabrika” satımları, yabancıların-kaçakların ülkeye rahatça girip, yerleşmesi, milli ekonomiye getirilen kısıtlamalar, dış borçlar, terör ile yetersiz mücadele… gibi konu başlıklarını sıralayabiliriz.

· Son dönem Türkiye’si çok çalkantılıdır, sorunlar ve etkileri açık ve net olarak görülememektedir.

· Uluslararası oligarşi, uluslararası güç odakları gözlerini orta doğuya, Türkiye’ye dikmişlerdir ve planladıkları işi de rahatça uygulamaktadırlar.

· Bu yeni bir şey de değildir ama bugün çok daha “hızlıca ve kalıcı” uygulamalara girişmektedirler.

· Ülkenin temel sorunları konusunda yurttaşların “aydınlanması, uyanık, bilinçli” olması gerekiyor, diye düşünmek istesek bile halkın çok büyük kesimi günlük yaşamında tamamen başka işlerle, konularla ilgilenmekte ve büyük farklılıklar da göstermektedir.

· “TV, müzik, moda, internet, sosyal medya, basın, tüketim” artık öylesine kullanılmakta ki insanlar üzerinde çok etkili zihin kontrol düzenine sahip olmaktadırlar.

· Bu bağlamda daha çok araştırmacı olmak ve de bilinç düzeyimizi artıracak adımları atabilmek, eleştirel, sorgulayıcı düşünceler , fikirler geliştirmek gereklidir.

· İktidar ve muhalefet patilerini iyi izlemek, bilinçli etkilerde bulunup, eleştirebilmek için yeni bir güç, hareket oluşmalıdır.

· Her şeyin en önüne şu soruyu koymalıyız: TÜRKİYE neden “geri kalmışlıktan” kurtulamıyor?

· “Ekonomik, finansal, toplumsal ve ahlaksal çöküş” neden bu denli hızlı olmakta ve büyük sorunlar yaşanılmaktadır?

· Ülkenin refah düzeyi neden yükselemiyor?

· Dünyayı yöneten güçler ve aileler bankacılık ve finans kurumları olarak Türkiye’yi nasıl bir borç batağına itmişlerdir?

· “Hangi güçler” ülke genelinde ve bölgede ne tür planlar ve oyunlar peşindedir?

· Ülkeye yayılmış ve etkili olan “kökü dışarıya bağlı” olduğu bilinen ya da bilinmeyen kuruluşlar, işbirlikçiler kimlerdir ve bunları nasıl oluyor da fark edemiyoruz, ulus devlete neden sahip çıkamıyoruz?

· “Demokratik, anayasal, parlamenter bir hukuk devleti” olunmasına engel olan nedenler nelerdir?

· “Güçler ayrımına dayalı” bir devlet yönetim biçimi neden uygulanamıyor?

· Okur-yazarlar, aydınlar, entelektüeller, bilinçli yurttaşlar, dürüst insanlar çok daha güçlenmeli ve halkın bilinçlenmesine katkılarda bulunmalıdır.

· İktidar, muhalefet ve resmi kayıtlı siyasi partiler “halk” üzerinde nasıl bir etki ve güç sahibidir?

· Türkiye yerel seçimlerle 1 nisandan sonra birinci parti olarak seçilen CHP’den en akıllı ve etken, işlevsel bir tutum ve siyaset beklemelidir.

· Türkiye kendi “kuruluş ilkelerine”, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e en ciddi ve büyük bir güçle yeniden sahip çıkmalıdır.

. Öğretmen Gönen ÇIBIKCI, 14 NİSAN 2024

Inal

En az 10 karakter gerekli
Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.