TÜRK MİLLETİ VE İSTATİSTİKLER

TÜRK MİLLETİ VE İSTATİSTİKLER
2

BEĞENDİM

ABONE OL

. Çağdaş, gelişmiş ülkelerde, “hukuk devleti” kuralları içerisinde “bilimsel” verilere, “istatistiklere” önem verilir ve inanılır.

. “TÜRKİYE için” çalışmalar yapan çeşitli kurumların yaptığı bazı istatistik sonuçlarını buldum ve inceleyip kaydettim. (TÜİK, TÜRK-İŞ, DİSK-BİSAM)

. Bakalım, yüce MİLLET “neyi nasıl görüyor”, “neyi nasıl algılıyor”, genel durumumuz nasıl?

. Bu sonuçlara tam ve tümden pek inanmak istemesek bile halkın “geneli kavrama yeteneğini” ve “durum değerlendirmesini”, “sorumluluk bilincini” de yetersiz görüyor olsak bile yine de bir ölçü olarak istatistiklere gözden geçirmek yararlı olacaktır.

. Bunlardan bazı sonuçları alıp, aşağıda sizlere aktarmak istiyorum.

. Birazcık “sabır ve soluk” ile bir göz atmanızı, değerlendirmelerde bulunmanızı rica ediyorum:

– Ankara’da yaşayan dört kişilik bir ailenin sağlıklı, dengeli ve yeterli beslenebilmesi için yapması gereken aylık gıda harcaması tutarı (açlık sınırı) 15.048,89 TL’ye yükseldi.

– MUTFAK ENFLASYONU AYLIK %4,27 ON İKİ AYLIK %69,76 YILLIK ORTALAMA %79,44 ORANINDA ARTTI.

– DÖRT KİŞİLİK AİLENİN AYLIK GIDA HARCAMASI TUTARI (AÇLIK SINIRI) 15.048 TL,

GIDA İLE BİRLİKTE DİĞER TÜM TEMEL HARCAMALARI İÇİN HANEYE GİRMESİ GEREKEN TOPLAM GELİR TUTARI (YOKSULLUK SINIRI) İSE 49.019 TL,

– BEKÂR BİR ÇALIŞANIN AYLIK YAŞAMA MALİYETİ 19.630 TL‘YE ULAŞTI.

. TÜRK-İŞ’ in verilerine göre “mutfak enflasyonu”ndaki değişim Ocak 2024’te şu şekildedir:

· Ankara’da yaşayan dört kişilik bir ailenin “gıda için” yapması gereken asgari harcama tutarındaki artış bir önceki aya göre % 4,27 oranında gerçekleşti.

· Son on iki ay itibariyle değişim oranı % 69,76 oldu.

· On iki aylık ortalamalara göre değişim oranı ise % 79,44 olarak hesaplandı.

· Ortalama balık fiyatlarında 32 TL’lik bir artış görüldü. En fazla tüketilen hamsinin kilogram fiyatı 120 TL’ye kadar yükseldi.

· Yeşil mercimeğin kilogram fiyatı ortalama 86 TL’den, marketlerdeki raflarda yer aldı.

· Ortalama sebze (ana yemekleri tamamlayan maydanoz, kıvırcık vb. salata yeşillikleri dâhil değil) kg fiyatı 34,34 TL, ortalama meyve kg fiyatı 34,25 TL oldu.

· Ankara’da 200 gramlık ekmek fiyatı 8 TL olarak belirlendi. Böylece 4 kişilik ailenin aylık sadece ekmek fiyatında 105 TL’lik artış meydana geldi.

· Zeytinyağı bu ay litre fiyatında ortalama 30 TL’lik artışla bu grubun en yüksek artışa sahip ürünü olarak belirlendi. Zeytinyağı fiyatları marketlerde ortalama litresi 330 TL’den satılmaktadır. Aynı şekilde zeytin fiyatlarında görülen 17 TL’lik artış ile siyah zeytin ortalama 225 TL, yeşil zeytin ortalama 190 TL’den market raflarında yer almaktadır.

· Ceviz, fındık, yer fıstığı ve ay çekirdeği) kilogram fiyatında %8 oranında artışla ortalama 339 TL’den satılmaktadır.

– TÜİK verileri emekli yoksulluğunu tescilledi: 65 yaş üzeri yoksulluk 6 puan arttı

– DİSK Birleşik Metal-İş Sınıf Araştırmaları Merkezi (BİSAM) tarafından yapılan hesaplamaya göre dört kişilik bir ailenin sağlıklı ve dengeli beslenmesi için aylık yapması gereken harcama tutarı Ocak 2024 için 15 bin 033 liradır.

– Yoksulluk sınırı ise 51 bin 998 lira olarak gerçekleşmiştir. Ocak 2024 dönemi için;

· Açlık Sınırı: 15 bin 033 TL

· Yoksulluk Sınırı: 51 bin 998 TL

· Dört kişilik bir ailenin sağlıklı ve dengeli beslenmesi için aylık yapması gereken harcama tutarı Ocak 2024 için 15 bin 033 liradır

· Hane halkı tüketim harcamaları esas alınarak yapılan hesaplama sonuçlarına göre ise yoksulluk sınırı 51 bin 998 lira olarak gerçekleşmiştir

· Eğitim, sağlık, barınma, eğlence, ısınma, ulaşım gibi giderler ile birlikte bir ailenin yapması gereken harcama tutarı 51 bin 998 liraya ulaşmaktadır.

· Tek başına yaşayan bir kişi için yoksulluk sınırı 23.914 lira olarak tespit edilmiştir.

· Günlük harcamalarda Ocak 2024’de en yüksek maliyet grubunu süt ve süt ürünleri grubu 153,37 liralık harcama gereksinimi ile oluşturmaktadır.

· Et, tavuk ve balık grubu için yapılması gereken minimum harcama tutarı ise 99.93 liradır.

· Sebze ve meyve için yapılması gereken günlük harcama tutarı ise 121.21 liraya ulaştı.

· Ekmek için yapılması gereken harcama tutarı günlük 33.38 liradır.

· Katı yağ ve sıvı yağ ise 27.89 liralık masraf yapılması gereken ürün grubudur.

· Yumurta için 11.45, şeker, bal, reçel ve pekmez için ise 12.66 lira harcama yapılması gerekmektedir.

– Açlık ve yoksulluk sınırı BİSAM tarafından her ayın 15’inde kamuoyu ile paylaşılmaktadır.

– 4 Kişilik ailenin sağlıklı beslenmek için yapması gereken minimum aylık gıda harcaması AÇLIK SINIRI olarak belirlenmektedir.

– Bu verinin hane halkı tüketim harcamasına dağıtılması ile elde edilen veri ise bize YOKSULLUK SINIRINI vermektedir.

– Gelir adaletsizliğinde Türkiye’deki tablo ağırlaşıyor.

– Bir kesim servetini günden güne artırırken, büyük çoğunluk, yoksulluğu kuşaktan kuşağa aktarıyor.

– Araştırmalar, 14 yaşlarında hanesinin maddi durumu iyi olmayan kişilerin neredeyse yarısının düşük gelirli grupta yer almaya devam ettiğini gösteriyor.

– Türkiye’de gelir adaletsizliği ciddi boyutlara ulaşıyor.
– Ekonomideki büyüme ve kişi başına gelirin artması dar gelirlilerin yoksulluktan kurtulmasına yetmiyor.
– Ülkenin varlıklı kesimi servetini artırırken, büyük çoğunluk yoksulluğu gelecek kuşaklara miras bırakıyor.
– 14 yaş ve civarında ailesi kiracı olanların yüzde 47.7’si, hala kirada oturuyor.

– 14 yaş ve civarındayken ailesi ev sahibi olanların yüzde 57.7’si şu anda ev sahibi iken yüzde 26.3’ü ise kiracı konumunda.
– 14 yaşındayken tatile gidemeyenlerin üçte ikisinden fazlası için tatil hala ulaşılamaz bir ayrıcalık konumunda.
– 14 yaş civarında maddi imkan olmadığı için tatile gidemeyenlerin yüzde 69.1’i hala tatile çıkamıyor.

– Çocukluğunda ailesi tatil masraflarını karşılayabilenlerin yüzde 59.6’sı tatil yapabilecek finansal güce sahip.

– Kendisi 14 yaş civarında iken annesi yüksek öğretim mezunu olan fertlerin, şu anki eğitim seviyesi incelendiğinde, %2,7’sinin lise altı, %13,7’sinin lise ve dengi, %83,5’inin ise yüksek öğretim mezunu olduğu görüldü.

– Yine 14 yaş civarında iken babası yüksek öğretim mezunu olan fertlerin %4,4’ünün lise altı, %16,0’ının lise ve dengi, %79,5’inin ise yüksek öğretim mezunu olduğu belirlendi.
– Fert 14 yaş civarında iken annesi lise altı eğitim seviyesini bitirenlerin şu anki eğitim durumu incelendiğinde %56,3’ünün lise altı, %21,9’unun lise ve dengi, %21,9’unun ise yüksek öğretim mezunu olduğu görüldü.

– Fertler 14 yaş civarında iken babası lise altı eğitim seviyesini bitirenlerin ise %60,0’ının lise altı, %21,5’inin lise ve dengi, %18,4’ünün ise yüksek öğretim mezunu olduğu tahmin edildi.

– Fertler 14 yaş civarında iken babası işveren veya kendi hesabına çalışanların %39,2’si şu an ücretli, maaşlı veya yevmiyeli, %14,5’i işveren veya kendi hesabına, %5,6’sı ücretsiz aile işçisi olarak çalışırken bu fertlerin %40,6’sının ise iktisaden faal olmadığı görüldü.

– Kendisi 14 yaş civarında iken ailesinin maddi durumunu “çok kötü” olarak belirtenlerin %16,5’i şu an en yüksek yüzde 20’lik gelir grubunda yer alırken, %25,5’i ise en düşük grupta yer aldı.

– Kendisi 14 yaş civarında iken ailesinin maddi durumunu “çok iyi” olarak belirtenlerin %40,6’sı şu an en yüksek gelir grubunda iken %7,6’sı ise en düşük grupta oldu.

– Fertler 14 yaş ve civarında iken ailesi “ev sahibi” olanların, %57,7’sinin şu an oturduğu konutta mülkiyet durumu “ev sahibi”, %26,3’ünün ise “kiracı” olduğu tahmin edildi.

– Yine fert 14 yaş civarında iken mülkiyet durumu “kiracı” olanların, %40,0’ı şu an oturduğu konutun sahibi iken %47,7’sinin ise kirada oturduğu görüldü.

– Fertler 14 yaş civarında iken, tüm ailesiyle bir haftalık tatil masrafını karşılayabilen hanelerde yaşayanların %59,6’sının şu anki hanesi ile bir haftalık tatil masrafını karşılayabildiği, maddi yetersizlik nedeniyle tatil masrafını karşılayamayan hanelerde yaşayanların ise %69,1’inin şu anki hanesi ile de bu masrafı karşılayamadığı görüldü

– Kendisi 14 yaş civarında iken hanesinde yaşayan bütün çocukların günde en az bir kere et, tavuk ya da balık içeren yemek masrafını karşılayabilen fertlerin %72,4’ünün şu an hanesinde “iki günde bir” bu yemek masrafını karşılayabildiği,%27,6’sının ise “karşılayamadığı” belirlendi.

– Yaşam memnuniyeti araştırması sonuçlarına göre, mutlu olduğunu beyan eden 18 ve üzeri yaştaki bireylerin oranı, 2022 yılında %49,7 iken 2023 yılında 3,0 puan artarak %52,7 oldu.

– Mutsuz olduğunu beyan eden bireylerin oranı ise 2022 yılında %15,9 iken 2023 yılında 2,2 puan azalarak %13,7 olarak gerçekleşti.

– Mutlu olduğunu beyan eden erkeklerin oranı, 2022 yılında %46,5 iken 2023 yılında %50,3 oldu. Kadınlarda ise bu oran, 2022 yılında %52,7 iken 2023 yılında %55,1 oldu.

– Evli bireylerin, evli olmayan bireylere göre daha mutlu olduğu görüldü.

– Mutlu olduğunu belirten evli bireylerin oranı, 2023 yılında %56,4 iken evli olmayanlarda bu oran, %45,8 olarak gerçekleşti.

– Evli olanların mutluluk düzeyi cinsiyete göre incelendiğinde; evli erkeklerin %53,2’sinin, evli kadınların ise %59,5’inin mutlu olduğu gözlendi.

– Yaş gruplarına göre mutluluk düzeyi incelendiğinde; 18-24 yaş grubunda mutluluk oranı, 2022 yılında %47,9 iken 2023 yılında 6,1 puan artarak %54,0 oldu.
– Mutluluk oranının 55 ve daha yukarı yaştaki bireylerde ise azaldığı gözlendi.

– Mutluluk oranı 55-64 yaş grubunda bir önceki yıla göre 2,8 puan azalarak %49,7 olarak tahmin edildi. 65 ve daha yukarı yaştaki bireylerde ise 2022 yılında %57,7 iken 2023 yılında 1,7 puan azalarak %56,0 oldu.

– Bireylerin mutluluk kaynağı olan değerler incelendiğinde; kendilerini en çok sağlıklı olmanın mutlu ettiğini ifade edenlerin oranı, 2023 yılında %69,5 olurken bunu sırasıyla; %13,2 ile sevgi, %9,2 ile başarı, %5,3 ile para ve %2,6 ile iş takip etti.
– Kendi geleceklerinden umutlu olduğunu beyan eden bireylerin oranı, 2023 yılında %67,1 oldu. Erkeklerin geleceklerinden umutlu olma oranı %67,2 iken kadınlarda bu oran %67,1 oldu.

– Kamu hizmetlerinden memnuniyet düzeyleri incelendiğinde; 2023 yılında asayiş hizmetlerinden memnun olduğunu beyan edenlerin oranı %74,6 olurken bunu sırasıyla %68,2 ile ulaştırma, %65,4 ile sağlık, %61,0 ile Sosyal Güvenlik Kurumu, %58,6 ile adli ve %57,7 ile eğitim hizmetlerinden memnuniyet takip etti.

– Ülkenin en önemli sorunu incelendiğinde; 2020 yılında birinci sırada %18,5 ile işsizlik, ikinci sırada %17,3 ile hayat pahalılığı, üçüncü sırada %17,2 ile eğitim yer aldı. 2023 yılında hayat pahalılığı %33,8 ile ilk sırada yer alırken, %16,5 ile eğitim ikinci sırada ve yoksulluk %13,4 ile üçüncü sırada yer aldı.

– Yaşam memnuniyeti araştırması bireylerin genel mutluluk algısını, toplumsal değer yargılarını, temel yaşam alanlarındaki genel memnuniyetini ve kamu hizmetlerinden memnuniyetini ölçmek, memnuniyet düzeylerinin zaman içindeki değişimini takip etmek amacıyla yapılan “yaşam memnuniyeti” araştırmasının 2023 yılı alan uygulaması, 1-30 Kasım 2023 tarihlerinde gerçekleştirilmiştir.

. Öğretmen Gönen ÇIBIKCI, 21.04.2024

Devamını Oku

ÇOK BİLDİĞİMİZ DOĞRU MU?

ÇOK BİLDİĞİMİZ DOĞRU MU?
4

BEĞENDİM

ABONE OL

· Toplumda çok azınlıkta olan; çok şeyler de bilebilen demokrat, Atatürkçü, çağdaş, ilerici yurtsever, bilinçli ve uyanık, kültürlü kişiler olabiliriz.

· Türkiye’de büyük çoğunluk yani halk ise bizden çok başka şeylere değer veriyor ve onlarla ilgileniyor.

· Ülkenin ana sorunları ve bunların nedenleri olarak bakılabilecek çok geniş bir “paket” var.

· Örneğin çağcıl olmaya, uygarlaşmaya karşı durabilen yapılar, her yere, derinlemesine yayılmış tarikatlar ve cemaatler o denli yerleşmiş ve yayılmış ki, politikada ve ticarette öylesine güç kazanmışlar ki geride kalanlar için sadece boş laf üretmek kalmış.

· Her bir cemaat çocukları küçük yaştan alarak kendi yapısı içinde eğitiyor.

· Tarikatlar ve cemaatler kendi toplulukları için düzenli ve sürekli insan topluyor ve güç oluşturuyor.

· Modern, demokratik devlet modeline aykırı paralel topluluklar ve modeller gelişmiş.

· “Adam devşirme, para toplama, makam devşirme modeli” başlamış ve uygulamaya sokulmuş..

· denli çok geniş tabanlara yayılmışlar ki, o denli özgüvenli ve güçlü bir durum kazanmışlardır ki sizin kendi bilgi alanınız ile onlara karşı çıkabilmeniz matematiksel olarak mümkün değil.

· Cemaatlerin kapsama alanı içindeki bireylerin çoğunluğu ve onların bağlılıkları ise şaşırtıcı bir ayrı gerçektir.

· Bu kadar çok sayıda insan nasıl oluyor da böylesine sistemlerin içine alınıp, bağımlı hale getirilebiliyorlar?

· Kullanılan yöntemleri ve örgütsel yapıları sadece din ve vicdan özgürlüğü ile açıklanabilir mi?

· Dünya tarihinde açık ya da gizli birçok güçlü ve gizemli etkisi geniş tarikatlar görülmüştür. (Opus Dei, Moon, İlluminati, Masonluk ve benzerleri)

· İslam dini içerisinden çıkıp yayılan ve geniş etkileri olan, birçok ülkeye yayılmış tarikatler ve cemaatler de bulunmaktadır.

· Türkiye Cumhuriyetin zayıflaması için yeni cemaatler ortaya çıkmaya başlamıştır ve bu yapılanmaların kurgulayıcısı, örgütleyicisi dünyanın bazı güçleri olabilir mi, diye düşünmek zorundayız.

· Türkiye Cumhuriyeti’nin temel kuruluş felsefesine karşı çıkmışlardır.

· Devlet bu olgulara karşı kendisini koruyamamıştır ne yazık ki!

· Devlet cemaatlerle, tarikatlarla, onların işbirlikçileri ile yönetilemez.

· Diyanet işleri başkanlığı çok iyi ve akılcı nedenlerle kurulmuş olmasına rağmen bugün ana görevlerini gerçekleştirmekten uzaktır.

· Cemaatler önderine çok üstün güçler ve yetkiler verilmiş onları sorgulamaz duruma gelmiştir.

· Kendi müritlerini devletin her alanına sokmağa, devlete sızmağa büyük hız vermişler ve yoğunlaşmışlardır.

· Bambaşka hedefler içinde olup, asıl ibadet ve din görüşünü suiistimal edip, dini bir cemaat görünümü altında ekonomik, siyasi ve ticari uluslar arası yapılanmalar haline gelmişlerdir.

· Bu iş sadece bir cemaat işi de değildir ve modern bir “demokratik devlet” olarak çok daha ciddi davranmak ve hukuk devletinin gereklerinin yerine getirilmesi gerekir.

· Dünyada ve Türkiye’de tarikatlar ve cemaatler üzerine yapılan çok sayıda araştırmalar, incelemeler ve yayınlar vardır; internette de sayısız bilgi kaynağı bulabilirsiniz.

· Ne yazık ki insanlarımızın bunları araştırması, okuması ise hiç yok gibidir ve bu nedenle de bilgi sahibi değildir, bilinç düzeyi çok düşüktür.

· Ülkeyi etkileyen sorunlar ve nedenleri asıl gerçekler bizim görebildiklerimiz, algılayabildiklerimiz son derece az ve kısa boyutludur.

· Uluslar arası güçler, şirketler, örgütler bizi, ülkemizi nasıl ve hangi alanlara etkilemekte, yönetmektedir diye inceleyen, araştıran, sorgulayan bir yurttaş tabanına sahip değiliz.

· Dünyanın ve ülkenin temel sorunları ve bunların arkasındaki gerçekler derinlikleri, kapsamı ve sathı artık bizim gibi sıradan yurttaşların kavrayabilmesini çok aşmış durumdadır.

· Okuyan, araştıran, eleştirel düşünebilen, sorgulayan bireylerin kendileri için öğrenmesi, okumalar yapması ise son derece az olmaktadır ve toplumda, siyasette bir etkisi hiç olmamaktadır.

· Sorunlar üzerinde konuşulduğunda sıradan insanların ”yaa biz zaten biliyoruz” demesi yetmiyor.

· Bir de en azından 100 yıldır bu toprağın okur yazarı, aydın, entelektüel insanlarına dinden uzaklaşma, din kültürüne, din ve sosyolojisine uzak durma, dinden kaçış “enjekte” edilmiş, büyük bir algı operasyonu uygulanmıştır.

· Bir yaşam alanı olarak, bir etki ve güç mekanizması olarak da din konusunu “ciddiye almamak” gibi bir duruma düşmüşlerdir, inceleme ve araştırma, eleştirip, sorgulamaktan uzak durmuşlardır.

· Evet siyaset, ticaret, ekonomi, eğitim, sosyoloji ve benzeri alanlarda görebileceğimiz her türlü ilişkilerde ve etki-tepkilerde DİN gerçeği düşünülmeden ve incelenmeden olamaz.

· İnsanlara “kul” gözü ile bakılamaz diyor isek, çağdaş düşünmek istiyor isek bile yine DİN ve ilişkileri konusunda gözümüzü kapatmak değil, tam tersine araştırmalarda bulunmak ve bilgilenmek gerekir.

· Din (ilahiyat) alanında bilgili ve uzmanlaşmış birçok aydın din bilimi insanları vardır.

· Bunları zaman, zaman izlediğimizde onların yazılarında, açıklamalarında, bilgilendirmelerinde din gerçeklerini çok daha iyi görebilmekteyiz.

· Şeyh, şıh ve mehdilere, insanlar “tapınılmağa” başlanıldığında asıl sorun başlamaktadır. (şirk)

· Herkes kendi kültürüne, bilgi ve inancına göre istediği biçimde ibadet eder.

· Bunun sınırları ve temel özellikleri anayasada ve yaslarda tanınmıştır.

· Sorun, her zaman olduğu gibi zamanımızda da dini “kendi kişisel çıkarları” için kullanmak, devleti kullanmak isteyenlerden çıkmaktadır.

· Din ve inanç konusu üzerinden yapılan girişimler, gizli ve açık yapılanmalar ile birçok çıkar ve kötüye kullanma durumu da oluşabilmekte, büyük sermaye birikimlerine, siyasal güç toplamaya kadar gidilebilmektedir.

· Her bir yurttaşın din, inanç ve vicdan özgürlüğünü kullanabilme hakkı çerçevesinde nerede ve “kabul edilmiş” hangi topluluğa kayıtlı olduğu gibi bir uygulama bulunmamaktadır.

· Böyle bir yasal kayıt olmalıdır ve de bunun ile birlikte o inanç sahibi devlete bir “vergi de ödemelidir (batı ülkelerinde bunun adı kilise vergisidir ve bir kiliseye kayıtlı olan herkesten alınır)

· Devlet bu alanda hem kendini hem de yurttaşlarını korumak zorunluluğundadır.

· Kısacası yukarıda açıklamaya çalıştığım konu ülkenin temel ana sorunlarından bir bölümüdür ve bunun dışında birçok konu ve alan da vardır:

· – Hukuk devleti olamamaktan kaynaklanan sorunlar, yasa dışı örgütlenmeler, suç örgütleri, çeteleşme, kara para, yolsuzluklar, kaçakçılık, uyuşturucu ticareti, kayıt dışı sermaye, rüşvet, “toprak ve mülk, fabrika” satımları, yabancıların-kaçakların ülkeye rahatça girip, yerleşmesi, milli ekonomiye getirilen kısıtlamalar, dış borçlar, terör ile yetersiz mücadele… gibi konu başlıklarını sıralayabiliriz.

· Son dönem Türkiye’si çok çalkantılıdır, sorunlar ve etkileri açık ve net olarak görülememektedir.

· Uluslararası oligarşi, uluslararası güç odakları gözlerini orta doğuya, Türkiye’ye dikmişlerdir ve planladıkları işi de rahatça uygulamaktadırlar.

· Bu yeni bir şey de değildir ama bugün çok daha “hızlıca ve kalıcı” uygulamalara girişmektedirler.

· Ülkenin temel sorunları konusunda yurttaşların “aydınlanması, uyanık, bilinçli” olması gerekiyor, diye düşünmek istesek bile halkın çok büyük kesimi günlük yaşamında tamamen başka işlerle, konularla ilgilenmekte ve büyük farklılıklar da göstermektedir.

· “TV, müzik, moda, internet, sosyal medya, basın, tüketim” artık öylesine kullanılmakta ki insanlar üzerinde çok etkili zihin kontrol düzenine sahip olmaktadırlar.

· Bu bağlamda daha çok araştırmacı olmak ve de bilinç düzeyimizi artıracak adımları atabilmek, eleştirel, sorgulayıcı düşünceler , fikirler geliştirmek gereklidir.

· İktidar ve muhalefet patilerini iyi izlemek, bilinçli etkilerde bulunup, eleştirebilmek için yeni bir güç, hareket oluşmalıdır.

· Her şeyin en önüne şu soruyu koymalıyız: TÜRKİYE neden “geri kalmışlıktan” kurtulamıyor?

· “Ekonomik, finansal, toplumsal ve ahlaksal çöküş” neden bu denli hızlı olmakta ve büyük sorunlar yaşanılmaktadır?

· Ülkenin refah düzeyi neden yükselemiyor?

· Dünyayı yöneten güçler ve aileler bankacılık ve finans kurumları olarak Türkiye’yi nasıl bir borç batağına itmişlerdir?

· “Hangi güçler” ülke genelinde ve bölgede ne tür planlar ve oyunlar peşindedir?

· Ülkeye yayılmış ve etkili olan “kökü dışarıya bağlı” olduğu bilinen ya da bilinmeyen kuruluşlar, işbirlikçiler kimlerdir ve bunları nasıl oluyor da fark edemiyoruz, ulus devlete neden sahip çıkamıyoruz?

· “Demokratik, anayasal, parlamenter bir hukuk devleti” olunmasına engel olan nedenler nelerdir?

· “Güçler ayrımına dayalı” bir devlet yönetim biçimi neden uygulanamıyor?

· Okur-yazarlar, aydınlar, entelektüeller, bilinçli yurttaşlar, dürüst insanlar çok daha güçlenmeli ve halkın bilinçlenmesine katkılarda bulunmalıdır.

· İktidar, muhalefet ve resmi kayıtlı siyasi partiler “halk” üzerinde nasıl bir etki ve güç sahibidir?

· Türkiye yerel seçimlerle 1 nisandan sonra birinci parti olarak seçilen CHP’den en akıllı ve etken, işlevsel bir tutum ve siyaset beklemelidir.

· Türkiye kendi “kuruluş ilkelerine”, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e en ciddi ve büyük bir güçle yeniden sahip çıkmalıdır.

. Öğretmen Gönen ÇIBIKCI, 14 NİSAN 2024

Devamını Oku

TÜRKİYE KAZANDI

TÜRKİYE KAZANDI
3

BEĞENDİM

ABONE OL

TÜRKİYE KAZANDI.

Her türlü sermeye desteğine, oligarşiye, baskı ve aşağılamalara, hukuksuzluklara ve kayırmalara, rant peşinde koşmalara ve tüm “cumhuriyet kazanımlarına karşı çıkma” girişimlerine ve de siyasi oyunlara, verilen yeminlere uymayan tutumlara… rağmen TÜRK MİLLETİ yeniden bir silkinişi gerçekleştirmiştir.

Yıllar sonra birinci parti olarak CHP öne çıktı ve başarılı bir seçim kazandı.

Son seçimin kazananı Cumhuriyet Halk Partisi, 1977’den sonra ilk kez bir seçimde birinci parti oldu.

Tüm değerlendirmeleri ve verileri incelediğimizde görülecektir ki bugüne değin iktidar partilerinin kullandığı yöntemler ve davranış biçimleri, siyasi taktikleri, stratejileri ve halkın üzerinde oynanılan oyunlar… bugün “ters etki” yapmıştır ve halk buna “karşı çıkmıştır”.

Bundan sonra artık ülkenin ve devletin çıkarları için halkın kendi arasında birleşmesi ve dayanışması gerekecektir.

Verilen her “doğru ve akıllıca kullanılan” oy için teşekkür ederiz.

31 mart yerel seçimlerinde elde edilen başarı aslında daha önce genel seçimlerde de olabilirdi, diye düşünen çok kişi var.

Her kesimden insan her ne kadar partizan davrananlar, çıkarcılar, taraftarlar ve bilinçsiz olanlar da olsa sonuçta Türk milleti son yılların ülke üzerindeki uygulamalarına ve kendilerine davranılış biçimlerine itiraz etmiştir.

Çok büyük sayıda seçmen kendi temel görüş ve inanışlarının dışına çıkarak “iktidar partilerini seçmemiştir”.

İktidar partilerini ve yandaşlarını seçmeyen çok sayıda seçmen CHP’ye oyunu vermiş ve birçok belediyenin alınmasına katlıda bulunmuştur.

Türkiye Cumhuriyeti tarihinde bu dönüşüm 100 yılın en hızlı ve en etken hareketi olmuştur.

Her kesimden halk bununla yeni bir bekleyişe, özgürlük ve kalkınma hareketlerini umut eder duruma düşmüştür.

Bununla birlikte “yeni hareket” CHP’yi parti olarak, yönetim olarak ve belediyeleri ile kadroları ile çok daha bilinçli ve dikkatli olmaya itmektedir.

Geçen “Genel Seçimlerde” de bu durum yaratılabilirdi, neden başarılı olunmadı, diye düşünenler bunun her türlü nedenini ve etkenini incelemek, araştırmak durumundadır.

31 mart seçimini tüm ülke halkı kazandı, diye düşünmeliyiz.

Sağ, dindar, orta sağ, muhafazakar, solcu, ülkücü, milliyetçi, küskün, Kemalist, Atatürkçü, demokrat ve cumhuriyetçi, çağdaş, diplomalı ve diplomasız, aydın ve entelektüel, işçi ve köylü, memur ve emekliler olarak her kesimden yurttaş çok daha “özgürlükçü ve insanca” bir toplum ve yönetim istemektedir ve bunu da birikmiş umutsuzluklarını, öfkelerini, yılgınlıklarını… bir kenara itip, iktidara karşı olduklarını açıkça gösterip, “yaşanılabilecek bir ülke” istediklerini çok açıkça göstermiştir.

Bu olgu bir “toplumsal ve siyasal” harekettir ve olumlu bir vurgudur ve çok “ciddiye” alınması gerekir.

Seçimi, TÜRKİYE “tüm halkıyla” kazandı.

Ekonominin çok büyük bir çöküş gösterdiği günümüzde bundan sonra devlet ve yerel yönetimlerle çok daha akıllı ve dürüstçe, halk için, ülke için çalışılmalıdır.

Bundan sonra çağdaş ve demokratik, özgürlükçü ve gerçek bir “hukuk devleti”nden, “parlamenter, anayasal” yönetimden, “kuvvetler ayrımı”nın uygulanmasından yana çalışmalar, siyasetler ve tutarlı davranışlar beklenmelidir; bu hedefler için çalışılmalıdır.

Yine çok sevinmeliyiz ki “Gazi Mustafa Kemal Atatürk”ün büyük emekleri ve çabaları ile, devrimler ile kurulmuş olan Türkiye Cumhuriyeti “demokrasi yolunda” ilerleyebilecektir ve bunun için de sakin ve huzur dolu bir seçimi “kazasız ve başarı” ile gerçekleştirmiştir.

“Türkiye Cumhuriyeti” devleti ile milleti ile güçlüdür ve kendisini koruyabilecek, çağdaş uygarlık yolunda ilerleyecek atılımlara girişecektir.

Aydınlık günler, huzur ve barış olsun isteyen her yurttaş çok daha bilinçli ve özenli olacaktır.

TÜRKİYE çağdaş bir dünyada yerini alacaktır.

İşte, bu durum ve koşullar içinde bile görevimiz, Türk bağımsızlık ve cumhuriyetini kurtarmak olacaktır.

TÜRKİYE, biz halk olarak seni seviyoruz ve sana, ATATÜRK’e bağlıyız ve bunu da bundan sonra çok daha “cesurca” ve “açıkça” göstereceğiz.

Öğretmen Gönen ÇIBIKCI, 07.04.2024

Devamını Oku

DÜRÜST POLİTİKACILARI SEÇİN:

DÜRÜST POLİTİKACILARI SEÇİN:
5

BEĞENDİM

ABONE OL

31 mart 2024 pazar günü tüm Türkiye’de “Yerel Seçim”lerde

a) İl genel meclisi üyeleri,

b) Belediye başkanı ve belediye meclisi üyeleri, c) Köy ve mahalle muhtarları ile ihtiyar meclisi ve heyeti üyeleri seçilecektir.

– Bu seçimlerde oy verirken adayların kimliği, partisi, hangi ilke ve özellikleri taşıyor olmaları düşünülmeli ve oy bunlara göre verilmelidir.

– 31 martta seçmenlerin listedeki “adayları” seçerken şunlara dikkat etmesi çok yararlı olacaktır:

– Adayın özgün ve güvenilebilir, düzeyi yüksek, etkili, başarılı, ve inandırıcı “politik vurgulamalar” yapabilmesi için en azından şu ilkelere uyması beklenilmelidir:

– Alay ederek, kişileri gülünç duruma düşürerek davranmayacaksın.

– Asla kişilik bozuklukları ve karakterinde olumsuzluklar olan kişilerle ortak bir “iş” görmeyeceksin.

– Birilerine yaranmak için çaba harcamayacaksın.

– Çıkar çevrelerinin, güç odaklarının senin üzerinde uygulamak isteyecekleri baskılara ve kışkırtmalara hazır olmak için kendini çok iyi hazırlamalısın.

– Daha özgür ve bireysel gelişimi tercih ederek devamlı araştırmalar ve incelemeler yapacaksın.

– Hiç bir yerden ve kimseden maddi ve manevi bir çıkar ya da kayırma beklemeyeceksin.

– Hiç kimsenin bedensel ve zihinsel engelini vurgulayarak bir politika yapmayacaksın.

– Hiç kimseye aşağılayıcı, hakaret edici bir tutumda bulunmayacaksın.

– Hiç kimseyi küçük düşürmeyeceksin.

– “İlle de beğenilmek ve şirin görünmek” duygularından arınmalısın.

– İnsanlığın, ülkenin, halkının zararına olabilecek ve de çağdaş uygarlığın, demokratik kuralların dışında bir tutum ve davranışta bulunmayacaksın.

– Kapalı kapıların ardında başka, meydanlarda başka konuşmayacaksın.

– Kısa, kesin ve öz vurgulamalar kullanacaksın.

– Kullandığın “dil” asla bir küfür ve kötü sözcük içermeyecek.

– Kullandığın dil ve davranış biçimin her zaman saygılı ve edepli olmalıdır.

– Politik vurgulamalarının her zaman kanıtı olmalıdır.

– Sahte gündemlerin içine düşmeyeceksin.

– Temel ahlak ilkelerinin dışına çıkmayacaksın:

– Ucuz ve boş politikalar yapan biri olarak anılmak ve kabul görmek istememelisin.

– Yalana, iftiraya dayanan vurgulamalara asla yanaşmayacaksın.

– Yanındaki kişilerin düşünce biçimlerini, davranışlarını ve kişilik özelliklerini her zaman çok iyi gözlemleyip, inceleyeceksin.

. Seçmen olan “yurttaşlar” vicdanlarına baş vurup doğru, adil ve iyi kişileri, seçmelidir.

. Seçilecek olan adaylarda aranması gerekenler şunlar olmalıdır:

-Ayrımcılık yapmamak

-Çağa uygun akılcı hedefler belirlemek

-Çağdaş teknolojiden yararlanmak

-Çalışanlara adil davranmak

-Çalışanları ve halkı dinlemek

-Davranışları ve konuşmaları saygı değer olmalı

-Dürüstlük ve açıklık

-Ekip çalışmasını özendirmek

-Empati duyabilmek

-Gösterişten uzak durmalıdır

-Güvenilir olmak

-Hiçbir kişiyi kayırmamak

-İleriye bakabilmek

-İleriye ve iyiye dönük olarak değişebilmek

-İletişimde açıklık ve güvenirlik

-İşe göre, uygun ve yetenekli, öğretimli çalışanları seçmek

-Kamunun çıkarlarını gözetmek

-Karar vermek gücü ve kararlılığı

-Kültürlü olmak

-Olumlu eleştiriye açık olmak

-Planlı çalışabilmek

-Rant ve çıkar tuzaklarına düşmemek

-Rüşvete karşı olmak

-Sorumluluk taşıyabilmek

-Sorunları çözümleme yeteneği

-Şeffaflık

-Taraftarlık gütmemek

-Tutarlı olmak

-Tutumlu olmak

-Ulusal değerlere sahip çıkmak

-Yalan söylememek

-Yol gösterici olmak

-Yüz kızartıcı suçu bulunmamak

-Zamanı çok iyi yönetebilmek

. Değerli seçmenler, Türkiye’nin ülkesi ve devleti ile geleceğini belirleyecek bu “yerel seçimlerde” hukuktan yana olan, hukuk dışı girişimlere izin vermeyen, anayasaya ve yasalara uyan ve kişisel özellikleri ile takdir edilecek olan “adayları” seçiniz.

Öğretmen Gönen Çıbıkcı

Devamını Oku

KARGAŞA YARATILMAK İSTENİLİYOR

KARGAŞA YARATILMAK İSTENİLİYOR
3

BEĞENDİM

ABONE OL

· Uzun yıllardır uygulanan “algı operasyonları” ve uygulamaları devam ederken “halk” iyice kanıksatılmış ve duyarsızlaştırılmış, “yönetilebilir” duruma getirilmiştir.

· Nüfusun büyük kesiminin din ağırlıklı ama, bilgisiz ve bilinçsiz eğilimleri gittikçe artırılmaktadır ki çağdaş, uygar ve demokratik değerlerden uzaklaşsınlar.

· Son hamleler ile anayasal güvence ve değerler, demokratik kurumlar ve ilkeler “yok” edilebilmektedir.

· Açık, açık ve gözler önünde yapılan girişimler, konuşmalar ortadadır ve kullanılan vurgular ile bir “din devletine” doğru gidilmesi özendirilmektedir.

· Bir yandan derinlemesine yoksulluk, yoksunluk, enflasyon, geçim sıkıntısı, hukuksuzluk, adaletsizlik ve büyük kargaşa ile tüm dengeler alt-üst edilmektedir.

· Moda, reklam, TV, basın-yayın, müzik, tüketime dair özentiler ile davranış, tutum ve düşünce sistemlerine yapılan müdahaleler ile toplumsal katmanlar arasında sosyal ve ekonomik uçurumlar yaratılmıştır.

· “Kayıt dışı” paralar ve büyük kazançlar yanı sıra dışarıdan ülkeye gelen, getirilen her türlü zararlı ve yasak madde ticareti ve yayılması, denetlenemez hale gelmiş diye duyuluyor.

· Kapılar, sınırlar, limanlar… denetimli ve devletten yana güvenli olmaktan çıkar bir duruma gelmiş; ülke içerisine teröristler ve de ne olduğu belgelenemeyen milyonlarca yabancı girebilir olmuş.

· Toplumsal katmanların bu aşırı dengesizlikleri yaşar duruma gelmesi toplumsal-ekonomik doğal akışa “uymamaktadır”.

· Yakın dönemde geçirilen seçimin ardı sıra önümüzdeki dönemde bir diğer seçim, “yerel yönetimler seçimi” hazırlıkları gündemde iken hiç sıradan olmayan yaklaşımlarla karşılaşılabilmektedir.

· Karar verme yetkisine sahiplerin verdiği kararlar ile ortaya koyduğu “aday listeleri” şaşkınlıklar yaratabilmekte, seçmenlerin “güvenini yitirmekte”dir.

· En çok güvenmek, inanmak istediğiniz, “muhalefet” olmasını beklediğiniz kişiler ve partiler seçmenlerde şaşkınlıklar yaratabilmektedir.

· “Demokratik, parlamenter bir sosyal hukuk devletine” ve “anayasasına” sahip olduğumuzun inancı ile siyaseti ve kamuyu değerlendirmek isterken birden en yukarıdan tam tersi sözler ve uygulamalarla karşılaşıyorsunuz.

· Ortaya atılan “şeriat” sözcüğü ile hedeflenmek istenilen nedir?

· Sokaktaki yurttaş bu olaylardan ne denli etkilenmekte ve tepki gösterebilmektedir?

· İnsanların “kafalarında” neler var, neleri önemsemekteler, nasıl düşünmekteler, nelerden etkilenmektedir?

· Toplumda bireyleri bir gözlemleyin, bakın nasıl “giyiniyorlar”, nasıl yaşıyorlar, sigara benzeri bağımlılıkları ne durumda, nerelere para harcıyorlar?

· Çağdaş, uygar, bilgili, bilinçli, duyarlı, ulus devletten yana, kendine sahip çıkıp, koruyabilen yurt sever yurttaşlık yok edilmektedir.

· Özgür irade, sağlıklı düşünebilmek ve karar verebilmek yok edilebilmektedir.

· Çok geniş ve yaygın bir biçimde kullanılan din-vicdan yapılanmaları, gittikçe artan tarikatlar siyasette, ticarette çok güçlenmektedir.

· Dinin “sömürü aracı” olması ve siyasette, ticarette kullanılması büyük endişe yaratmaktadır ve bu durum ne yazık ki “engellenmez” olmuştur

· Öte yandan 16 milyon emeklinin “ÇOK KIZGIN” olduğunu sanıyorduk….

· Türkiye nüfusu 84 milyon olduğuna göre, yetişkin insan içerisinde “emeklilerin” oranı ne kadardır?

· Emekliler, bu çok büyük kitle TÜRKİYE’nin en büyük kitlesidir ama ne iktidara, ne de devlet kurumlarına “adil bir emeklilik oranı ve maaş ve ödemeleri hakkını” kabul ettirebilecek “bilince” ve “etki alanlarına” sahip değil.

· Bunların tüm sonucu olarak da 16 milyon emekli “ailece” gittikçe çok daha “büyük sıkıntılar” içerisine düşüyor; geçim sıkıntısı yaşıyor.

· Türkiye ekonomisi süper enflasyonu yaşamakta ve tüm satın alma gücü düşmüştür.

· Bugünler “istemesek bile” çok daha “kargaşalar” gösterecektir.

· “Yerel seçimler yaklaşıyor” olmasına rağmen bu durum değişmiyor.

· Çünkü ne bir demokratik yurttaşlık bilinci var, ne bir sosyal sınıf bilinci var, ne de bir emekçi bilinci var, ne de yeterli bir çağdaş öğrenim düzeyi var, ne de bir hak arama kültürü var.

· Evet Türkiye herkesin gözüne battı, her yandan gizli açık saldırı var.

· Türkiye çok “daha güzel” ve “yaşanılabilir” bir ülke olmalı idi…

· 100 yıl öncesinden Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün gösterdiği hedeflere ve çağdaş uygarlık yoluna, devrimlere, elde edilenlere, yapılanlara, yatırımlara… ne yazık ki sahip çıkamadık.

Gönen ÇIBIKCI, 24.03.2024,

Devamını Oku