30 Haziran 2025 Pazartesi
Almanya'da hava sıcaklığının 39 dereceye ulaşması bekleniyor
Hamburg Galatasaray Derneği'nden Coşkulu Geleneksel Pilav Günü
YANGIN NE KADER, NE DE DOĞANIN İNTİKAMIDIR!
HASAN ALİ YÜCEL, CAN YÜCEL VE GAZİ YAŞARGİL´İN YOL AYRIMI
BİRLİĞİMİZİ GÜÇLENDİRELİM!
İSRAİL-FİLİSTİN SAVAŞINDA TÜRKİYE´NİN TAKINMASI GEREKEN TAVIR
Almanya’da çarşamba günü bazı bölgelerde hava sıcaklığının 39 dereceye ulaşması bekleniyor. Alman Meteoroloji Servisinden (DWD) yapılan açıklamada, bazı bölgelerde sıcaklıkların 39 dereceye yükselmesinin, yer yer 40 dereceyi aşmasının öngörüldüğü bildirildi.
Açıklamada, sıcaklıkların gece saatlerinde de 20 derecenin üzerinde olmasının beklendiği belirtildi.
Bugünden itibaren özellikle güney ve batı kesimlerde aşırı sıcak havanın etkili olacağı kaydedilen açıklamada, tedbirli olunması istendi.
Meteorolog Tobias Reinartz, “Çarşamba günü sıcaklıklar daha da yükselecek, genel olarak sıcaklık 35 derecenin üzerine çıkacak hatta yerel olarak 39 derece bile olabilir.” ifadesini kullandı.
Reinatz, güney ve güneybatıdaki dağlık kesimlerde gök gürültülü fırtına olasılığının bulunduğunu bildirdi.
Muğla’nın Marmaris ilçesi, Malta bayraklı “Marella Explorer” kruvaziyerini ağırladı. Girit Adası’ndan gelen ve 264 metre uzunluğundaki yolcu gemisi, sabah saatlerinde Marmaris Limanı’nın büyük iskelesine yanaştı.
Gemide çoğunluğu İngiliz uyruklu olmak üzere 1896 yolcu ve 784 mürettebat bulunduğu bildirildi. Marella Explorer, Marmaris Limanı’na ilk kez sefer gerçekleştirdi.
Gümrük işlemlerinin tamamlanmasının ardından gemiden inen turistler, Marmaris Çarşısı, Kaleiçi ve Yat Limanı gibi ilçenin simge noktalarını gezdi. Tarihi ve turistik mekânlara yoğun ilgi gösteren ziyaretçilerin bir kısmı Dalyan turuna katılarak bölgenin doğal güzelliklerini de keşfetti.
Marella Explorer’ın gece saatlerinde Rodos Adası’na doğru yol alacağı öğrenildi. Ziyaret, Marmaris’in kruvaziyer turizmindeki hareketliliğine katkı sağladı. (AA)
Türk Hava Yolları (THY) ile Letonya merkezli hava yolu şirketi airBaltic, mevcut kod paylaşımı anlaşmalarına yeni destinasyonlar ekleme kararı aldı.
THY Basın Müşavirliğinden yapılan açıklamaya göre, 2023 yılından bu yana İstanbul ile Riga arasındaki uçuşlarda kod paylaşımı yapan iki şirket, son genişletilmiş anlaşma sayesinde yolcularına daha geniş bir uçuş ağı sunmayı hedefliyor.
Genişletilen anlaşma kapsamında THY, airBaltic tarafından Finlandiya’nın Turku (TKU) ve Tampere (TMP) şehirlerine ile Litvanya’nın Palanga (PLQ) şehrine Riga çıkışlı olarak icra edilen uçuşlara kendi uçuş kodunu ekleyecek.
Buna karşılık airBaltic ise Türk Hava Yolları’nın İstanbul çıkışlı Tiflis (TBS), Batum (BUS), Aşkabat (ASB), Bakü (GYD), Duşanbe (DYU) ve Bişkek (FRU) uçuşlarında kendi uçuş kodunu kullanabilecek.
Bu yeni hatlardaki uçuşlar, gerekli resmi onayların tamamlanmasının ardından başlatılacak.
Genişletilen ortaklık sayesinde her iki hava yolu da mevcut İstanbul-Riga-İstanbul seferine ek olarak yeni belirlenen hatlarda da pazarlama uçuş kodlarını kullanabilecek.
Anlaşma, artan yolcu talebine yanıt vererek, taşıyıcıların merkezleri üzerinden kesintisiz seyahat deneyimi ve daha güçlü bağlantı olanakları sunmayı amaçlıyor.
Yeni işbirliğiyle ilgili değerlendirmede bulunan THY Genel Müdürü Bilal Ekşi, “airBaltic ile olan işbirliğimizi daha da güçlendirmekten memnuniyet duyuyoruz. Bu genişletilmiş kod paylaşımı anlaşması, yolcularımıza daha fazla seyahat seçeneği ve gelişmiş bağlantı imkanı sunma taahhüdümüzün bir göstergesidir. Dünyada en fazla ülkeye uçan hava yolu olarak, stratejik işbirliklerimiz ve büyüyen ağımızla kıtaları ve kültürleri birbirine bağlamaya devam edeceğiz.” ifadelerini kullandı.
airBaltic Genel Müdür Vekili ve CEO’su Pauls Cālītis ise “THY ile olan ortaklığımızda bir sonraki adıma geçmekten mutluluk duyuyoruz. Bu işbirliği, Baltık bölgesi yolcularına THY’nin küresel ağı üzerinden daha fazla seyahat olanağı sağlıyor. Aynı zamanda Türkiye’den seyahat eden yolcular da airBaltic’in Kuzey Avrupa’daki destinasyonlarına daha kolay erişim sağlayabilecekler. Başarılı iş birliğimizi geliştirerek sürdürüyor olmaktan son derece memnunuz.” dedi. (AA)
“Gurbet Kuşları”, “Şoför Nebahat ve Kızı”, “Malkoçoğlu”, “Köroğlu” ve “Osmanlı Kartalı”nın da aralarında bulunduğu 300’ü aşkın filmde rol alan usta oyuncu Cüneyt Arkın’ın vefatının üzerinden 3 yıl geçti. Gerçek adı Fahrettin Cüreklibatır olan sanatçı, Nogay Türklerinden Hacı Yakup ile Halise Cüreklibatır çiftinin çocuğu olarak, 8 Eylül 1937’de Eskişehir’in Karaçay köyünde dünyaya geldi.
Sırasıyla Necatibey İlkokulu, Eskişehir Ortaokulu ve Eskişehir Atatürk Lisesini bitiren sanatçı, 1962’de İstanbul Tıp Fakültesinden mezun oldu.
Arkın’ın kaleme aldığı şiir ve hikaye denemeleri, üniversitede okuduğu yıllarda çeşitli dergilerde yayımlandı.
Askerliğini Eskişehir’de yedek subay olarak yapan Arkın, vatani görevinin ardından bir dönem Adana ve civarında doktorluk yaptı.
Cüneyt Arkın, Göksel Arsoy’un başrol oynadığı 1963 yapımı “Şafak Bekçileri” filminin çekimleri sırasında yönetmen Halit Refiğ’in dikkatini çekti.
Aynı yıl Artist dergisinin yarışmasında birinci olan sanatçı, Halit Refiğ’in teklifi üzerine 1964’te “Gurbet Kuşları” adlı sinema filmiyle oyunculuğa başladı.
Cüneyt Arkın, 2007’de 26. İstanbul Film Festivali’nin “Sinema Onur Ödülü”ne layık görüldü. İstanbul Kültür Sanat Vakfının internet sitesinde yer alan bir yazıya göre Halit Refiğ, Cüneyt Arkın hakkındaki düşüncelerini şu sözlerle aktarmıştı:
“Gurbet Kuşları’ndan sonra Cüneyt Arkın’a genellikle kadın seyirciye hitap eden, romantik genç aşık rolleri verildi. İtiraf etmeliyim ki, günün birinde onu önce Türkiye, sonra dünya çapında ünlendirecek ‘Malkoçoğlu’ ya da ‘Dünyayı Kurtaran Adam’ gibi kişilikler aklımın ucundan geçmemişti. O, Cüneyt Arkın’ı bizzat kendisi yaratmıştır ve dünya sinema tarihinde bir başka benzeri yoktur.
Cüneyt Arkın, zaman zaman Alain Delon’a benzetilen yüz güzelliğiyle aşk filmlerinin ünlü bir yıldızı seviyesine ulaşmışken, İstanbul’a gelen Medrano Sirki’nde bir mevsim ücretsiz çalışıp atletik yeteneklerini geliştirmeye girişti. Atlı, kılıçlı, atlamalı zıplamalı macera filmlerindeki akrobatik gösterileri, onu dünya sinemasındaki bütün rakiplerinin ötesine taşıdı. Filmleri farklı isimlerle dünyanın dört bir yanında gösterilir hale geldi. İtalyanlar onun filmlerini George Arkin adıyla Güney Amerika’da pazarlarken, İran’da Fahrettin adıyla gönüllerde taht kurmuştu. Bu alandaki bütün başarısına rağmen Cüneyt Arkın kendisini sadece hareket gösterisine dayanan filmlerle sınırlamadı, ciddi toplumsal konuları işleyen filmlerde de rol aldı. Kendisi de filmler yönetti. Çok kimseler onun Türkiye’de kalmayı dünya yıldızı olmaya tercih etmesine akıl erdiremeyebilir. Ama o, öncelikle kendini Türkiye’nin güvenliğine ve esenliğine adayan ‘Vatandaş Rıza’dır. ‘Dünyayı Kurtaran Adam’ ise işin şakası, neşemizi bulmak için bir vesiledir.”
Ülkü Erakalın’ın yönettiği 1964 yapımı “Gözleri Ömre Bedel” filminin finalindeki kavga sahnesi, sanatçının kariyerinde dönüm noktası oldu.
Arkın, sinemadaki ilk 2 yılında 30 kadar filmde rol aldı. Bir süre duygusal-romantik jön karakterlerini canlandıran sanatçı, Refiğ’in önerisiyle aksiyon filmlerine yöneldi.
İstanbul’da binicilik ve karate eğitimlerinin yanı sıra Medrano Sirki’nde bir süre akrobasi eğitimi alan Arkın, öğrendiklerini “Malkoçoğlu” ve “Battalgazi” serilerinde beyaz perdeye aktardı ve Türk sinemasında daha önce örneği görülmeyen bir tarz geliştirdi.
Usta sanatçı, 1964’te ilk evliliğini, kendisi gibi doktor, sınıf arkadaşı Güler Mocan ile yaptı. Çiftin kızları Filiz, 1966’da doğdu. Çift, 1968’de ayrıldı.
Aynı yıl, Fahrettin Cüreklibatır olan isminin yerine Cüneyt Arkın sahne adını kullanmaya başladı.
Cüneyt Arkın, 1969’da Betül Işıl ile nişanlandı. İkili 1970’te evlendi ancak 1971’de boşandı. Kısa süre sonra yeniden evlenen çiftin, Kaan ve Murat adını verdiği iki çocuğu oldu.
Sanatçı, 1969 yapımı “İnsanlar Yaşadıkça” filmiyle 6. Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde “En İyi Erkek Oyuncu” seçildi.
4. Altın Koza Film Festivali jürisi, 1972’de “Baba” filmindeki rolüyle Yılmaz Güney’i “En iyi erkek oyuncu” seçti. Ancak jüri, siyasi baskılar sonucu, “Yaralı Kurt” filmindeki performansıyla ikinci olan Arkın’ı “En iyi erkek oyuncu” olarak belirledi. Jürinin kararına tepki gösteren Arkın, ödülü reddetti.
Unutulmaz oyuncu Arkın, 1976’da “Mağlup Edilemeyenler” filmiyle 13. Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde “En İyi Erkek Oyuncu” ödülü, 36. Antalya Altın Portakal Festivali ve 18. Sadri Alışık Tiyatro ve Sinema Oyuncu Ödülleri’nde “Yaşam Boyu Onur Ödülü” aldı, 2013’te ise Kültür ve Turizm Bakanlığı “Kültür ve Sanat Büyük Ödülü”ne layık görüldü.
Kısa sürede Yeşilçam’ın aranan başrol oyuncuları arasına giren sanatçı, romantik filmlerle başladığı sinema yaşantısını hareketli filmlerle sürdürdü. Kariyeri boyunca westernden komediye, maceradan toplumsal filmlere birçok farklı türde filmde oynadı. Özellikle 1978 yapımı “Maden” ve 1979 yapımı “Vatandaş Rıza” filmleri, sanatçının kariyerinde büyük öneme sahip oldu.
Usta sanatçı, oyunculuğun yanı sıra televizyon programları hazırlayıp sundu, kısa bir süre dergi ve gazetelerde sağlıkla ilgili yazılar kaleme aldı.
Türk milliyetçisi kimliğiyle bilinen sanatçı, bir dönem siyasetle ilgilendi. 20 Ekim 1991’deki genel seçimlerinde Anavatan Partisinden Eskişehir’de 4. sıradan milletvekili adayı oldu ancak seçilemedi. Bir dönem İşçi Partisi adına düzenlenen etkinliklere katıldı.
Cüneyt Arkın, 28 Haziran 2022’de kalbinin durması nedeniyle İstanbul’da kaldırıldığı hastanede 85 yaşında yaşamını yitirdi.
Kariyeri boyunca 300’ü aşkın filmde rol alan Arkın, yönetmenlik ve senaristlik de yaptı. Son olarak 2014’te çekilen “Gulyabani” filminde rol alan sanatçının oynadığı filmlerden bazıları şöyle:
“Aşk ve Kin”, “Gözleri Ömre Bedel”, “Hepimiz Kardeşiz”, “Sokakların Kanunu”, “Şoför Nebahat ve Kızı”, “Gurbet Kuşları”, “Kırık Hayatlar”, “Dudaktan Kalbe”, “Serseri Aşık”, “İnatçı Gelin”, “Horasan’ın Üç Atlısı”, “Fakir Bir Kız Sevdim”, “İntikam Uğruna”, “Malkoçoğlu”, “Göklerdeki Sevgili”, “Cibali Karakolu”, “Yüzbaşı Kemal,” “Hacı Murat”, “Namus Borcu”, “Artık Sevmeyeceğim”, “Köroğlu”, “Yüzbaşının Kızı”, “Vatan ve Namık Kemal”, “Osmanlı Kartalı”, “Melikşah”, “Aşk Mabudesi”, “Arım Balım Peteğim”, “Selahattin Eyyubi”, “Ferhat ile Şirin”, “Yarım Kalan Saadet”, “Yusuf ile Züleyha-Hazreti Yusuf”, “Yumurcak Köprüaltı Çocuğu”, “Vahşi Çiçek”, “Her Şey Oğlum İçin”, “Battal Gazi”, “Malkoçoğlu Ölüm Fedaileri”, “Severek Ayrılalım”, “Nazlı ile Murat”, “Çöl Kartalı”, “Yaralı Kurt”, “Kara Murat: Fatih’in Fedaisi”, “Yumurcak Küçük Kovboy”, “Çaresizler”, “Acı Hayat”, “Kara Murat Fatih’in Fermanı”, “Oğul”, “Dayı”, “Kin”, “Babalık”, “Cemil”, “Deli Yusuf”, “Babacan”, “Tek Başına”, “Che Carambole Ragazzi”, “Maden”
Yıllık izinlerini geçirmek üzere yaşadıkları ülkelerden yola çıkan gurbetçiler, Avrupa sınırındaki kapılardan Türkiye’ye giriş yaparak memleket hasretini sonlandırıyor.
Edirne’deki sınır kapılarında işlemlerini tamamlayan gurbetçileri İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü personeli karşılıyor. Görevliler, kentteki turizm ve konaklama imkânlarını tanıtan broşürler ile bilgilendirici materyaller dağıtarak hoş geldiniz diyor.
Gurbetçiler işlemlerinin ardından memleketlerinin yolunu tutuyor.
“Bir ay Türkiye’de olmak bir yıllık enerji veriyor”
Fransa’dan gelen Hasan Yiğit, AA muhabirine 1997’den bu yana yurt dışında yaşadığını anlattı.
Gaziantep’ten çalışmak için ayrıldığını belirten Yiğit, “O günden beri memleket hasreti içindeyim. Orada sabah kalk, robot gibi işe git, akşam eve dön. Bir yıl boyunca sadece Türkiye’de geçireceğimiz bir ayı bekliyoruz. O bir ay bize bir yıllık enerji veriyor. Türkçeyi konuşmak bile yetiyor, mutluluk veriyor,” dedi.
Kapıkule’ye ulaşır ulaşmaz fotoğraf çekip Fransa’daki arkadaşlarına gönderdiğini söyleyen Yiğit, Türkiye topraklarına adım attığı anı ölümsüzleştirdiğini belirtti.
Oğlu Mehmet Yiğit ise vatana kavuşmanın tarifsiz bir mutluluk olduğunu ifade etti. Sınır kapısını görür görmez yorgunluğun azaldığını söyleyen Yiğit, “Gaziantep’e ulaşınca tamamen rahatlayacağız. Tatilde aile büyüklerini ve hastaları ziyaret edeceğiz. Gurbette yaşamak zor ama alıştıktan sonra düzene giriyor,” dedi.
“En çok bayramlar özleniyor”
Fransa’dan Nevşehir’e giden Mücahit Can da gurbette sürekli bir özlemle yaşadıklarını söyledi.
Bayramların özellikle hüzünlü geçtiğini dile getiren Can, “İzin alabiliyoruz ama günlük yevmiyemiz kesiliyor. Türkiye’deyken aileler bir araya geliyor, kardeşler, anne baba hep bir arada. Kalabalık ve sıcak bir ortam oluyor. İnsanın en çok içini yakan şey bayramlar,” dedi. (AA)