AKIL VE BİLİMDEN KORKANLAR

ABONE OL
19:01 - 01/10/2020 19:01
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Kültür okumak, anlamak, görebilmek, görebildiğinden anlam çıkarmak, ders almak, düşünmek, anlama yeteneğini eğitmektir. İşte böyle bir toplum olmanın mücadelesini verdi Atatürk ve o Atatürk ”Benim mirasım akıl ve bilimdir”demişti. Şimdi bu mirastan akıl ve bilimden, aydınlıktan çağdaşlıktan korkanlar, kendi yarattıkları topluma kolay baktıklarından. Akıllı okumuş aydın kültürlü eğitimli bir toplumun çoğalmasından da rahatsızlık duymaktadırlar. Zaman zaman yapılan talihsiz açıklamalar söylemler, akıl ve bilimden korkanları cesaretlendirmiş ve hala acı izlerini unutamadığımız, birçok aydın, yazar, şair, müzik adamının diri diri yakıldığı Sivas olayları gibi, yeni senaryoların yazılmasına da göz yumulmuştur.
Son tophane baskını olayları bunun bir örneği değil mi? Allah korusun daha vahim olaylar yaşanabilirdi. İşte akıllı, eğitimli, çağdaş kültürlü, toplumların oluşmasından kenetlenmesinden rahatsızlık duymak bu değil mi? Siz şimdi milli irade diyeceksiniz, benim arkamda şu kadar sayı var, bana evet dedi diyeceksiniz, bundan cesaret alarak,”ne olmuş yani, kimse karıştırmasın kaşımasın olayı, mahalle baskısı falan yok büyütmeyin”diyeceksiniz.

Olmaz böyle şey, ne demek ”Ben tophane de büyüdüm iyi bilirim oraları”açıklaması bir Başbakana yakışan bir açıklamamı? Peki, oraya gidip, hala korkuyu içinden atamayanlara üzülmeyin bir daha olmayacak diyebildiniz mi? yarın çok daha tehlikeli olayların yaşanmamasını garanti edebilir misiniz? Ben böyle bir olayın sonunda, Başbakandan çok daha sağduyulu ve yapıcı açıklamalar beklerdim. Ama onun sahip olduğu yarattığı sesiz halk, nasılsa eğitimden kültürden çağdaş değişimden rahatsızlık duymaktadır. Nesine gerek kültür, eğitim, aydınlık ve çağdaş değerler. Kendi sanatçısına ve sanatına bile saygı duymayan bir milletiz biz, dün ”Biz batı’nın ahlaksızlıklarını aldık”diyen bir Başbakan şimdi nasıl sanata bilime karşı duyarlı olabilir acaba? Batı’nın çağdaş değerlerinden çok uzakta kalan bir Türkiye yaratmadık mı? Batı’dan uzaklaştırılıp sonrada Ortadoğu’nun kabile kültürüne teslim edilen bir Türkiye yaratmadık mı?
Sürekli üniversiteler açmak önemli değil, asıl önemi olan burada verilen eğitim ve topluma yansımaları. Bu gün Türkiye tüm üniversitelerinde yılda ürettiği bilimsel makalelerle acaba. Dünya üniversiteleriyle kaçıncı sırada ve kaç bilimsel makale üretiyor? Birileri bunun açıklamasını yapabilir mi. Televizyonlara bakıyorsunuz, insanın içini karartan mistik diziler, anlamsız kadın programları, bacım edebiyatının yansımalarını gösteren programlar, ardı arkası kesilmeyen içi boş ve topluma bir tek sanatsal bilimsel eğitimsel mesaj vermeyen sayısız diziler. Kültürel sanatsal değerler burada yok edilmiyor mu? Ama birilerinin bu sergileniş işine geliyor, zira okumayan eğitilmemiş uyuyan kültürsüz bir toplumu, istediği yönde kullanabilmesi işine geliyor. Böyle bir toplum gerçeğinin vereceği kararda, nasıl olurda benim arkamda şu kadar bir halk kararı var dersiniz? Şimdi kendi yarattığınız sayının verdiği yetkiyi kullanarak, tek adam olmanın hırsı içindeyseniz, işte asıl tehlikede burada başlayacaktır. İnanç siyasetinin verdiği sonuçlarda bu karamsar tabloyu siz yarattınız.

KONUŞAN TEK ADAM

Başbakan RTE, ülkede bu güne kadar konuşan tek adam. Batı demokrasilerinde Başbakandan çok, açıklamalar yapan konuşan bir politik anlayış var. Ama Türkiye’ye baktığımızda sadece RTE konuşuyor, başka konuşan bir milletvekili yada onun haberi olmadan açıklama yapan bir bakan var mı? Kendi bakanlığıyla ilgili bir kararda, Başbakanın talimatı yada bilgisi olmadan karar alabiliyor mu? Bir bakan. Siyaset yapmak, sadece her şeye parmak kaldırarak ses çıkarmadan oturmak mıdır? Türkiye’de siyasetin adı, Başbakanın iki dudağının arasında kalan bir anlayıştan öteye gidemeyecektir. Kültürlü, eğitimli, okumuş, aydın çağdaş bir toplum olmak, bu kadar önemli değil sanırım.”yapacak çok işimiz var” diyen Başbakan, yapılacak çok önemli işlere baktığımızda,”Küçük Amerika ve Başbakanlık”önce bu hayalini süslüyor Başbakanın. Şimdi aldığı yüz 58 oyla buna bir adım daha yaklaştı. Bağımsız yargıyı, tüm çağdaş kurumları, kendi anlayışına karşı olan her düşünceyi, tek adam anayasasıyla değiştirmeye daha yakın artık. İstediği de buydu Başbakanın, neye evet dediklerini bile bilmeyenlerden aldığı yetkiyi milli irade olarak ve adına ”İleri demokrasi”koydukları masalla şimdi daha da yaklaştılar aslında.

İNANMIYORUM
Evet Başbakana inanmıyorum. Dün söylediklerini hatırladığımda inanmıyorum sözlerine.”Laik değil ümmetçilik asıl olandır, geliyoruz sindire sindire geliyoruz, kıyam başlayacak”diyen kendisi değil mi? Şimdi bunları söyleyen bir Başbakan nasıl olurda inandırıcı olabilir? Geçen seçimlerde”Düşünen yazan herkes düşündüğünü çekinmeden açıklar, yazar söyler eleştirir, bunda serbest olacaktır”diyen kendisi değil mi? Peki bu güne kadar bu sözlerinde durdu mu dersiniz? Şimdide aynı söylemler ve açıklamalar, ben bir Başbakanı eleştirmeliyim, yaptıklarının yanlış olduğunu yazmalıyım, korkmamalıyım, işte asıl demokrasi budur. Ama Başbakanın medyaya verdiği yemekte, tek konuşan yine kendisiydi, soru sormaya bile korkan gazeteci yok muydu? yada Başbakan hoşnut olsun, ona yalakalık yapayım diyerek sorulan sorulardan da keyiflenen bir Başbakan. Gazetelere yandaş basına baktığımızda Başbakan istediğini almıştı ve mesajını da vermişti. Ben gazetem varsa yapılanlarda yanlışsa, bunu toplumu bilgilendirmek adına yazarım arkadaş, sen beni bunu yazma şunu yaz diye korkutamazsın, bunun adı demokrasi olamaz, şimdide kendileri bir demokrasi adı çıkardılar, adı ileri demokrasi. Peki, özde dolaysız çağdaş demokrasi nerede kaldı? Vigtor Hugo ”Bir ülkede güzelliklerin aydınlığın çağdaş değişim anlayışının önüne, yalakalık ve dalkavukluk getirisini koyarsanız, işte o zaman o ülkeyi bitirirsiniz” demiştir. Şimdi Türkiye’de bir tek adama karşı bu siyaset getirisinin yalakalığını yapmıyor muyuz, sadece bir kaç gazete ve televizyon kanalı kaldı bu anlayışa teslim olmayan, onurlu duruşlarını gösteren. Türkiye nereye gidiyor diye bağıran. Başbakanı sevmiyorum diye, yaptığı güzel şeyleri de yazmamak, benim inandığım değerler adına haksızlık olduğunu da burada söylemekten çekinmem. Ama kendi siyasal geleceği adına da, ülkeyi çarklar arasında bırakmaya kimsenin hakkı yok bu ülkede. Şimdi her zamankinden daha çok, duyarlı olmalıyız. Kültürlü, eğitimli, aydın, okuyan araştıran, çağdaş bir toplum olmanın önemini unutmamalıyız ve yeniden Sivas’lar Tophaneler böylesi tehlikeli vahim olayların yaşandığı yerler olmasın. Bu takdirde. Atatürk devrimlerinin, onun miras olarak bıraktığı ”Akıl ve bilimi düşünen bir toplum gerçeğinin yaşandığı. Türkiye modelini tüm dünyaya göstermiş oluruz. Türkiye bu değişimi hak ediyor.

Prof. Dr. Levent Seçer

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.