ADIM BAŞI ÇOCUK MU AZARLANIR?

ABONE OL
13:52 - 02/02/2023 13:52
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Günümüz anne, babası her şeyi biliyor(!). Özellikle de öğrenim görmüşler… Bu tür ebeveynler, çocuklarını mükemmel yetiştirmeye çalışanlar… Hiç hata yapmayan, kusursuz bir çocuk yetiştirme uğraşı içindeler.

Atalarımız; yüzyılların deneyimleri, doğa ve olay gözlemleri, diyalektik bakış açılarıyla doğruyu yapmak gibi yanlışı da yapmanın bir insan davranışı olabileceğini söylemişler. İşte “Hatasız kul olmaz.” sözü bunlardan biri. Oysa bu sözü söyleyenler, çifter çifter diplomalar edinmemişlerdi. Onların ellerindeki tek güç, usçu düşünmeydi.

Sözünü ettiğim velilerin en belirgin özelliği, çocuklarının yaptıkları yanlışlara hoşgörü göstermemeleri. En küçük yanlışta, kaşlar çatılıp dudaklar büzüşmekte ve ses titrek, boğuk bir sinirlilikle çıkmakta. Kimi zaman iki el, çocuğun yakasında, onu sarsmakta. Yanlışı, çocuğun yüzüne yüzüne çarpmayı bir beceri, her şeyden önce de bir eğitim sanmaktalar. Bu işin yapılacağı yer, zaman önemli değil. Özellikle başkalarının yanında bunu yapmayı annelik, babalık olarak düşünmekteler. Hatayı kaçırmayı, onu bağışlamayı ya da görmezden gelmeyi annelik, babalık görevini eksik yapmak olarak görmekteler nedense.

“Çocuktur hata yapar.” sözü uslara gelmez. “Çocuk, düşe kalka büyür.” anlayışı çoktan unutulmuştur. Küçük büyük herkes için hatalar, bir okul. Hatalar, insan eğitiminin bir aracı. Özellikle çocuklar, yanlıştan öğrenir. Yanlışı yapmayan biri, doğruyu nasıl yapsın? Yanlışı bilmeyen, doğruyu bilebilir mi? Yanlışla doğru, gece ile gündüz gibi birbirini doğurur. Biri olmadan diğeri de olmaz. Bu, bir doğa kuralı; diyalektik düşünüşün temeli.

Azarlayıcı veli tiplerinin hepsi, birbirinin benzeri. İnsan içinde çocuklarını azarlamakta hiçbir sakınca görmemekteler. Azarlama başlayınca önce çocuğun yüzü asılıp dudakları titremeye başlıyor. Ardından gözlerine kuzey yeliyle yağmur yüklü bir bulut gelip oturur. Bulutun buğusu, gittikçe çoğalıp gözler görünmez olur. Sonrasında iri inci taneleri dökülmeye başlar pınarlardan. Yanaklarda sele dönüşür bu damlalar, dudaklarda ise acıya.

Çocuk azarlanıp ağlayınca özgüveni yerle bir olmakta. Arkadaşlarının, aile dostlarının, hiç tanınmadıkları kişilerin yanında böyle bir durumu yaşadığı için insanların yüzüne bakacak durumu kalmaz. Bir salyangoz gibi kabuğunun içine çekiliyor. Eşle dostla mutlu olabileceği bir ortam cehenneme döner bilisiz bir anne baba yüzünden. Zaman durmuş, gün zehir olmuştur. Ne yediğinin tadı tuzu ne de söylenenlerin, yaşananların bir değeri vardır artık. Küçük yüreğine büyük bir nefret külçesi düşmüştür. Yürek ezim ezim ezilir bu külçenin altında. Bir serçenin kanat çırpışı çevikliğinde ve ritmindeki yüreği, acıyla devinimsiz kalır nerdeyse.

Ebeveyn ise öfkelidir. On dokuzuncu yüzyıldan kalan bir kömürlü lokomotif gibi dumanlar çıkmaktadır her yanından kapkara, boğucu. Aslında şaşkın, pişman ve çaresizdir. Dumanını savuracak bir yel bulamaz. Öfkesini dindirecek bir çise arar.

Çocuğunu olduk olmadık yerde azarlamayı ebeveynlik sananlar; her bağrışta, her kaş çatışta, her saldırıda o küçük yüreklerde dağların devrildiğini niye görmezler? Her azarlayış; çocuğun özgüvenine, üretkenliğine, yaratıcılığına vurulan bir balta darbesi. Küçücük bir fidanın bu balta vuruşlarına dayanması olanaklı mı sanıyorsunuz? Her şeyden önce çocukları yüreğinde yan yana büyüttükleri adı sevgi ve saygı olan iki capcanlı fidanı doğramakta bu azarlayışlar.

Anne ya da baba, çocuğunun yanlışını söyleyecekse bu, üçüncü kişilerin yanında asla olmamalı. Yanlışı söylerken kullanılacak dil çok önemli. Azarlayıcı bir bakış, bir söz olmamalı. Yanlışı söylerken bile saygılı, sevgi ve şefkat dolu bir dil kullanılmalı. Sevgi dolu bir dokunuş, bakış birçok yanlışı silip süpürür.

Fidanlar, özgür bir ortamda güneşe doğru boy atar. Onların toprağını ve suyunu kirletmeye, köklerini kurutmaya, güneşini kesmeye, bedenini örselemeye ne hakkımız var?

Adil Hacıömeroğlu

Inal

    En az 10 karakter gerekli
    Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.