BUZ DAĞININ ÖNÜ VE ARKASI

ABONE OL
18:59 - 01/10/2020 18:59
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Laik, çağdaş, sosyal bir hukuk devleti Türkiye’nin, emperyalist sermayenin uydusu durumuna getirilmesi ha deyince olacak kadar basit değildir.
Bu oluşumu gerçekleştirmek için uzun bir soluk, uygun ortam, tak deyince şak diye emirleri yerine getirecek işbirlikçiler gerekir.
Türkiye’nin, Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) içinde yer almasını engellemek isteyecek, karşı çıkacak kurumları sıralanırsa:
Laik Cumhuriyetten yana Siyasi Partiler
Türkiye’yi ve Cumhuriyeti kollama ve korumakla görevli Türk Silahlı Kuvvetleri
Yargı Erki, daha önemlisi yüksek yargı ( Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, Sayıştay, Danıştay, YHSK.)
Medya

Üniversiteler
Demokrat Sivil Toplum Örgütleri
Sendikalar
Bu kurumların karşı devrimcilerle nasıl kuşatıldığını, nasıl teslim alındığını, nasıl etkisiz duruma getirildiğini hep birlikte yaşadık.
İkinci Dünya Savaşından sonra, işbirlikçi toprak ağalarına kurdurdukları Demokrat Parti eliyle Türkiye, İran, Pakistan ile çizilen Yeşil Kuşakla set çekerek Arap petrollerinin bekçiliğini üstlendirdiler.
Bugün İran ve Pakistan’ın şeriat ülkesi olması, Türkiye’nin şeriat yörüngesine girmesi rastlantı değildir.
Bu örülen örümcek ağını adım-adım, sabırla örerken, çapsız politikacıların aymazlığı, solun ve demokratların bölünmüşlüğü, küçük hesaplar içinde olmaları karşı devrimcilerin işlerini kolaylaştırdı.
Cumhuriyetin kuruluşundan beri pusuda bekleyen gerici işbirlikçiler, dünya Jandarması ABD’nin kanatları altında uygun ortamı beklediler. Gelecekte ülkeyi yönetecek bürokratları, bakanları hazırladılar. Kırk yılı aşkın süredir, devletin yönetim kadrolarını yetiştirdiler. Sakallı, cüppeli yobazlar yerine kravatlı, eğitimli, ama eşleri tesettürlü okumuş müritleri bu günler için eğittiler.
AKP, içinde Cemaatin askerleri artık önemli yerlere gelmelerinin karşılığını vermekle kalmıyor, Devlet Bakanı Mehmet Aydın’ın dediği gibi, yoksul ama zeki halk çocuklarını doyurdular, ışık evlerinde eğittiler. Onlar da borçlarını bir nefer gibi ödüyorlar. Kursaklarındaki lokmanın hatırına ülkelerine ihanet içinde olmayı yeğliyorlar.
Onlar için ABD’nin çıkarları, şeyhlerinin buyrukları her şeyin üzerinde sayılmaktadır.
ABD, sömürecekleri ülkeleri ya devşirme askerlerle, ya da yeşil dolarlarının kudretine ram olanlarla fethediyorlardı.
Yeri geldi TSK içindeki özel eğitimli generallerle darbeler yaptırdılar. Demokratları, devrimcileri, aydınları ve emperyalizme boyun eğmeyen askerleri bile hapsettiler işkenceden geçirdiler. Korku toplumunu oluşturdular.
TSK içerisinde çoğunluğun, Laik Cumhuriyetten yana olması nedeniyle, darbecilerle hedefe varamayacaklarını bildiklerinden, kendilerine en iyi hizmeti İslamcı şeriatçıların vereceği inancıyla onları eğittiler, yetiştirdiler.
İşte AKP bu projenin ürünü olarak iktidara getirildi.
Ama AKP buzdağının dışını oluşturuyor.
AKP, tarikatların, cemaatlerin, kişisel çıkarcıların oluşturduğu bir ittifaktır.
Asıl koz ABD’nin kanatları altında beside tutuluyor. Yani, buz dağının arkasındaki hazır kıta bekletiliyor.
AKP, Erdoğan’ın bilinçsiz öfkesine kapılıp, ABD yörüngesinde sendeleyince devreye sokuluyor. Yeri geldikçe AKP’yi uyarıyor, tehdit ediyor, gerektiğinde de ‘’ölüleri diriltecek” kadar destek veriyor.
Yukarıda sıraladığımız kurum ve kuruluşlar sırasıyla saf dışı edilerek etkisizleştirildiler.
Sekiz yıl bazen kaygıyla, bazen umursamazlıkla seyrettik.
Hele, çıkarcı nemelazımcıların ‘’ değiştiler” yalanlarıyla oyalanan Türkiye, bugün acı gerçekle karşı karşıya geldi.
.
Ateistler, dönekler, Asala yandaşları, şeriatçılar, bölücüler aynı cephede, Laik ve Çağdaş Cumhuriyete karşı birleşiyorlar.
Tıpkı 1920’lerdeki ittifaklar gibi.
Ama bu ittifak, iktidar paylaşımını sonuna kadar götürülmeyeceği kesindir.
Yasa dışı dinlemeler, izlemeler, fişlemeler sadece cumhuriyetçilere, aydınlara, demokratlara, yani muhaliflere değil, ittifak içindekilere uygulanıyor, belgeler oluşturuluyor. İleride yaşanacak iktidar savaşının hazırlıkları tamamlanıyor. Erdoğan, Fetullah Gülen’in zehir zemberek eleştirmelerini es geçmesi bu olan bitenden haberdar olması nedeni iledir.
Cemaatin elinde Erdoğan ve diğerlerini yok edecek belgeler olduğu su yüzüne çıkmaya başladı bile.
Hele, tüm baskılara, etik dışı yollara başvurmaktan geri durmayarak tüm ihanet cephesinin desteğine rağmen yüzde kırk iki gibi bilinçli inançlı kesim ‘’HAYIR” dedi. Bu aslında ABD’nin, AB’nin sömürgeci kesiminin beklemediği bir sonuçtur. Bunu her yazımda vurgulamamın nedeni HAYIR diyenlerin evet diyenlerden ayrılan özellikleri; bilinçli, kültürlü, yurtseverliklerini, demokratlıklarını hiçbir çıkara değişemeyecek ölçüde namuslarına düşkün olmalarıdır.
İlk fire, verilmeye başlandı bile. HSYK seçimlerinde Adalet Bakanlığı bürokratlarının aday olamayacağı balonu patlayınca ittifakta kopmalar başladı bile.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının, Anayasanın değiştirilemez maddelerine dokunulmayacağını belirtmesi, Anayasa Mahkemesinin ve AHİM’in Laiklikle ilgili, Türban ile ilgili kararlarını hatırlatmasına başbakanın, bakanlarının, cemaatçilerin hakarete varan saldırıları, evet diyenleri bile ürkütüyor.
YSK, AKP aleyhine karar verememesinin altında yatan gerçek nedir?
Hükümet, zorunlu din derslerinin durdurulması kararına bile uymayacak kadar zorbalığı ele almış durumda.
Başbakanın, başı açık kadınları tehdit etmesi, onları tesettüre çağırması, ataların dediği gibi ‘’Cami duvarına işemek” midir?
Tüm bu karşı devrim saldırılarına karşı bize düşen görevler nelerdir?
Bunları akıl ölçeğinde tartarak karşı atağa geçmenin yasal yollarını aramalıyız.
Hem burada, hem de Türkiye’de.
İhanet cephesinin, yasaları, yargı kararlarını, ahlaki kuralları yok saymalarını da hesaba katarak.
Biz ne yapmalıyız?

Yıldız AKALIN

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.