YORUMLARA YANIT

ABONE OL
18:51 - 01/10/2020 18:51
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

 Gerek benim makalelerime, gerek diğer köşe yazılarına ve haberlere yapılan yorumları ilgi ile okuyorum. Geçenlerde bir okur önce yorumlara baktığını, sonra okuma tercihini yaptığını söyledi. Bu nedenle yorumlarını esirgemeyen, hele zaman ayırıp yazanlara teşekkür ediyorum.

Yorumların önemini kavrayan ciddi gazeteler, örnek aldığım Cumhuriyet Gazetesi gibi, okurların düşüncelerine yer vermeye başladı.
Yazanların nereden yazdığını bilmek merak gideriyor. Zira coğrafya yaşamımıza ayrı bir etki yapıyor. Türkiye’de olan olaylara Avrupa’dan yorum veya yazı yazarken dikkatli olmalı, içinde yaşayanlar gibi hissedip, yaşanmayacağı aşikârdır. Diğer yandan bazı konuları örneğin, çöp ve gürültüde biz Avrupa’da yaşayanlar dışardan daha iyi görürüz, karşılaştırma şansımız var. Keşke tüm insanlar Avrupa’dan bahsetmeden önce kolayca Türkiye’den gelebilseler, vize tamamen kalksa.
Eleştirilerde konu olan İzmir’in hayatımda ayrı bir yeri var, babam askerliğini bu şehirde yapmıştı. O zaman bugünkü gibi kolay seyahat edilmiyordu, bir daha göremeden vefat etti.
O güzelim denize atılan çöpler beni de çok rahatsız ediyor. Trafikten korktuğum için rahat rahat gezemiyoruz. Eşim arabasız gitmek istemiyor, bu nedenle bir sorun oluyor.
Gelelim Sünnet Tartışması yazıma yapılan yorumlar hakkında düşüncelerime:
Tülay Hanım, yorumunuz tamamlayıcı ve aydınlatıcı. Seyran Ateş’le ilgili yazdıklarınızdan yakından tanıyıp, takip ettiğiniz, kitaplarını okuduğunuz anlaşıyor.
Türk İmgesi yazımda belirttiğim gibi, Dr. Martin Luther’in iki yüzü vardı, biri çirkin biri güzel. Getirdiği reformla biz Türk işçilerine en yakın davrananların Protestan olduğunu görürüz. Yetmiş yıllarında Berlin-Spandau’da göçmen çocuklarını parklardan, sokaklarından toplayıp ilk ev ödevi yardımını hiç karşılıksız yapan Luther cemiyeti idi.
Türk çocuklarına açık davranan, arkadaş olanlar yine onlardır. Bu konuda bir araştırma yapılsa neticenin böyle çıkacağına inanıyorum. Karşılaştığımız her insanda iki yüz olabilir, hiçbirimiz kusursuz değiliz. Böyle kabul edip insanların iyi yönlerinden faydalanmak gerekir.
Aslı Hanım, oğlunuz 4-6 yaşları arası ise zaten psikologlar bekleyin, diyor. Bende korkma, sönmez cesaretin aydınlığı, diyorum. Bazı olumsuzluklara rağmen Almanya bir hukuk devletidir, hukukta Müslümanlara ve Musevilere eşit muamele geçerlidir.
Mustafa Alsancak Bey, gerçekten kıymetli yorumlarınızla gazetemiz ailesine okurlarla renklendirip genişletiyor, bilgilerin noksanlarını tamamlıyorsunuz.
 
Sünnet tartışması olmasaydı, yorumda verdiğiniz bilgileri öğrenemeyecektik. Olumsuz dahi olsa her işte çıkarılacak bir ders vardır. Yeter ki konuşulsun, tabular yıkılsın, böyle gelmiş ise böyle gitmesin. Öyleyse her işte bir hayır vardır. Önemli olan sonuca varmak, tartışmadan sonra çözümü açık bırakmamak.
Ayrıca bahsettiğiniz gibi kızlara yapılanlara dilde sünnet denmiyor, sakat etmek (verstümmeln) diyoruz.
Tülay Gemici’nin Gerçek Hürriyet hakkında yazdığı alıntı
Hangi Hürriyet yazımı tamamlıyor, noktalamak için bundan daha güzel bir söz olamazdı.
“Sadece bir hükümetin hürriyeti, sadece bir partinin üyelerinin hürriyeti hürriyet değildir, sayıları ne kadar olursa olsun. Hürriyet her zaman ayrı düşünenin hürriyetidir.”
“İnsan kalmaya dikkat et, en önemlisi insan olmak. Bunun da anlamı sabit kalmak, açık olmak ve neşeli olmak, her şeye rağmen neşeli olmak, zira ağlamak sızlamak zayıf insanların işi.”
Rosa Luxemburg
Hoşça kalın, ama yorumsuz kalmayınız!
 
İlter Gözkaya – Holzhey 
Emekli Öğretmen 

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.