YENİ HAYAT

ABONE OL
11:32 - 23/10/2020 11:32
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Şu anda göç ve göçmenlik konusu yeryüzünü, gezegeni meşgul eden, hiç güncelliğini kaybetmeyen bir konu.

Gitmenin, yeni bir hayata başlamanın veya başlamak zorunda olan insanlığın belli bir başlangıcı yok.

Nuh tufanı, Gılgamış Destanı, Homeros anlatıları peygamberlerin tarihi saymakla bitmez. Her zaman dilimi kendi göçünün tarihini yazmıştır. Okuma, araştırma düşkünleri her devreye ait hikâyeleri bulup okuyabilir.

Bir ülkeden gitmenin en acı tecrübesi savaş, açlık, doğa felâketleri neticesinde yapılır. Travmanım nesilden nesile geçtiğini ruh bilimcileri sık sık açıklıyorlar.

Emekli tatilimi geçirdiğim Didim-Yeşilkent’te karşılaştığım yerli turistler Almanya’daki hayatı soruyorlar. Genelleme ile duyumlar karma karışık, altmış yıllarında işçi olarak göçten bambaşka.

Beyin gücü kaybı, Türkiye’nin geleceğini sorgulayan bir konu. Gelecek hayalini kaybeden tahsilli insanların, doğup büyüdükleri ülkeyi terk etme arzusu bile üzüyor bir öğretmeni. Bir ülkeden gitmek ne oralı ne buralı olabilmek, nazaride kolay görünse de çok zor karar vermek. Gitmeyi düşünenler genç ve kendilerini dünya vatandaşı olarak kabul ediyorlar. Ne kadar bilinçli olsalar da kökenlerinden koparmaya karar vermek kolay değil elbette.

Biz Almanya’da yaşayanlar o kökün sizi hiç terk etmeyeceğini iyi biliriz. Göçmenler adlarının yanında kökleriyle anılırlar. Her birey Türkiye’de olan olumsuz olaylardan sorumlu tutulur.
Göçen insanların tanıklıklarını dinlemek isteyen okurlara çok güzel kitaplar, hikâyeler yazılıyor, anlatılıyor. Bilgilenmek, duygulanarak okuyup dinlemek, bilhassa başından göç hikâyesi geçirenler için ayrı bir anlam kazandırıyor.
Türkiye kadar fazla olmasa da Almanya’dan Amerika’ya da beyin gücü göçü var. Fen bölümü, teknik elemanlar yeni hayata daha bir umutla gidiyorlar. Beyin gücü göçü Avrupa Birliği ülkelerinde de var. Örneğin Polonya’dan bir doktor veya bir öğretmen Almanya’da yaşlı bakım hizmetinde çalışmak zorunda kalıyor.

Başka bir ülkeye yeni bir hayata hazırlanarak, plânlayarak gidenler daha kolay uyum sağlıyorlar. Doğduğu, büyüdüğü ülkeyi terk etmemiş yerliler göçmenleri ya oralı ya buralı olmaya zorluyorlar. Türkiye kökenli ikinci ve diğer genç nesillerin nefret ettiği soru, kendini Alman mı yoksa Türk mü hissediyorsun?

Türkiye’de de onlara çoğunluk topluma ait olmadıkları hissettiriliyor. Başka kültür, alışkanlık davranışlarına etki ediyor. Toplum başka olanı olumsuz karşılarsa, gençler kırgın, küskün Almanya’ya dönüyorlar. Bu konuda acilen çalışmalar yapılmalı, diyalog sağlanmalıdır. Dışlanma, kazıklanma büyükanne ve babalarının ülkesine soğumalarına sebep oluyor. Önyargılı, genelleme her haliyle gençleri kazanmayı zorlaştırıyor.

Bir ülkeyi terk etmeden önce duyulan anlatılan başarı öyküleri yola çıkmadan önce umut veriyor, hayal gücünü yeni hayata hazırlıyor.

Okuduğum ilginç bir göç başarı hikâyesi, Burcu Cunneen’in Güney Afrika’da kurduğu Köy Enstitüsü.

Budha inancında yaşlı biri ölünce, bir kitap öldü, denirmiş. Elbette gençlerin de hayatları kitap olabilir. Hiç bitmesi istenmeyen bir veya birkaç kitap olabilir.

Burcu, Barış Manço’nun çeşitli ülkelerden merhaba dediği şarkıları ortaokuldayken dinliyor. Köy Enstitüsü açma fikri, Mustafa Kemal Atatürk’e olan sevgisi, hayranlığı ve saygısından kaynaklanıyor. Ailesinde Atatürk hakkında duyduklarının etkilenmesinden doğuyor, gelişiyor.

Eşi Simon Patrik Cunneen ile Güney Afrika’ya geziyle başlayan bu macera, yüzlerce öğrenciye ilk defa bir hayal dünyasını gerçekleştiriyor. Göçen, sevdiği işi yapma imkânı bulursa yeni hayatını zenginleştirir. İnsanlara faydalı olabilir, gittiği ülkede yerliler iyi davranırsa verdiklerinin karşılığını alabilirler.

Burcu’nun başarı öyküsü Gaziantep’te öğretmenlik hikâyesinden sonra, Fethiye’de resim öğretmenliğinde başlar. Ailesinin açtığı küçük bir sabun dükkânı aslında Dünya’ya açılan bir penceredir. Turizmin önemini anlatır, eşiyle tanışmaları bu pencerede vuku bulur, böylece Güney Afrika yoluna savrulur. Ama özünde getirdikleri, sağlam bir amaca tutunmasını sağlar.
Oturma odamda dolabımın üstünde bir plastik torba asılı. Torbada:” Düşünün ki, tüm sahip olduğunuz kıymetli eşyanız, bu torbaya sığacak kadar.” Sokakta yaşayanlara empati amacıyla yazılmış.

Bir anda sahip olduğu evini, barkını, mesleğini kaybeden, göçme zorunda kalanların düştüğü durum böyle anlatılır.
Burcu Cunneen’in hikâyesi ise Türkiye’den göçen, göçme zorunda kalan veya gitmeyi düşünen aydın insanların Mustafa Kemal Atatürk’ün ilkelerini de birlikte götürdüğünü anlatıyor.
Bu kazanım ve ilkeler bir küçük plastik torbadan daha büyük bir hazinedir. Beyinde düşünceler hürdür ve göçeni terk etmez, vefalıdır, beraber giderler. İlmi de alır götürürler.

Hoşça kalın!

İlter Gözkaya-Holzhey

Bu konuda okuduğum makaleler:

Nuray Bartoschek, Güney Afrika’da Bir Köy Enstitüsü,
Başkent Üniversitesi Kültür Yayını Bütün Dünya, sayı 2019/09, sayfa 129-132.

Feridun Andaç, Gitmek, göçmek savrulmak mıdır? Cumhuriyet Gazetesi eki kitap, sayfa 5, 5 Eylül 2019

Inal

    En az 10 karakter gerekli
    Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.