YANGIN YERİ

ABONE OL
18:52 - 01/10/2020 18:52
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Ülkemiz yıllardır yangın yerine döndürüldü. Ekonomik kriz, işsizlik, yoksulluk, açlık, terör, yolsuzluk, talan, vurgun, hukuksuzluk, siyasi kriz derken yangının ortasında bırakılmaya mecbur edildik. Bunların dışında gerçek yangınlarla da karşılaşmaktayız.

Van’daki depremden sonra çadırlarda yaşayan vatandaşlarımız, sık sık çadırların yanması sonucu yaşamlarını yitirdiler. Van için çok yüklü miktarda maddi yardımlar gönderildi. Ancak deprem mağduru insanlarımızın bu soğuk kış şartlarında çadırlar içinde sobayla ısınması sonucunda sık sık yangın çıkması ve ölümler yaşanmasının, devleti yönetenler açısından ne ifade ettiği bilinmemektedir. Bu ölümlerin sonucunda yöneticiler çadırlardaki vatandaşlarımıza barınacak yerler bularak, bu çadır yangınları bitirildi ve insanlarımız yanmaktan kurtuldu.
Geçen hafta İstanbul’da yeni açılacak bir alışveriş merkezinin inşaatında çalışan işçilerin kaldığı çadırların yanması sonucunda 11 işçi can verdi. Sigortasız çalıştırılan bu işçilerin ölümü, olaydaki büyük hataları gözler önüne sermiştir. Yıllardır bekletilen İş Sağlığı Güvencesi Yasa Taslağının TBMM’ye gönderilmesi için, böyle bir acı olayın olması mı gerekiyordu?

2010 yılında Zonguldak’taki maden kazasında hayatlarını kaybeden işçiler için siyasi iktidar temsilcilerinin söyledikleri ”kader” ve ”güzel ölüm” gibi saçma sözler, herkesi hayrete düşürmüştü. Olaylara bilimsel olarak değil, kadercilik ve kayırmacılık şeklinde yaklaşan siyasi iktidar, tüm bu yangınların sorumlusudur.
Cumhuriyetin temelinin kurulduğu Sivas’ta, 2 Temmuz 1993 tarihinde şeriatçı provokatör güçler ”cumhuriyet burada kuruldu, burada yıkılacak” haykırışlarıyla, 35 insanımızı yaktılar. Aradan geçen on dokuz yılın ardından yargılama sonucunda, Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi’nin verdiği kaçak zanlılarla ilgili zaman aşımı kararı, insanlık ve hukuk adına yüz kızartıcıdır. Şeriatçı canilerin insanlığa karşı işledikleri bu suç ve hukuka aykırı olarak zaman aşımı nedeniyle bu davanın düşürülmesi, ülkemiz ve insanlık adına utanç verici bir durumdur.
2 Temmuz 1993 Cumartesi günü Sivas’ta televizyonların canlı olarak yayınladığı Madımak Oteli’nin yakılmasının vahşet görüntüleri henüz belleklerimizde duruyor. Bu vahşete seyirci kalan polis, jandarma, hükümet, ”namus sözü verenler” tarihe karşı sorumludurlar. Bu katliamı gerçekleştirenler, AKP’de milletvekilliği ve bakanlık yapmış kişiler tarafından mahkemelerde savunuldu, avukatlıkları üstlenildi, cezaevlerinde ziyaret edildi. Olayın üstünü örtmek için siyasi iktidar, muhalefetin ”insanlık suçlarında zaman aşımı olmasın” yasa önerisini reddetti. MİT başkanı için, bir gecede kişiye özel yasa çıkartan AKP, zaman aşımını durdurmak üzere, yasadaki eksikliği giderecek yasa değişikliğinin bilinçli olarak kabul edilmemesini sağladı. Olayın ardından geçen 19 yıldır bu katliamla ilgili adaletin yerine getirilmesini engelleyen, hukuk dışı tutum ve davranışta bulunan tüm hükümetler ve bürokratlar bu katliamın suç ortağıdır.
13 Mart 2012 Salı günü, Ankara Adliyesi önünde zaman aşımı kararını protesto edenlerin üzerine copla saldıran, yerlerde sürükleyen, gaz bombası atan güvenlik güçleri, bu tutumları 2 Temmuz 1993 Cumartesi günü Sivas’ta gösterseydi, bugün o insanlarımız hayatta olacaktı, böyle bir utancı ülke olarak yaşamamış olacaktık.
Mahkemenin kararı üzerine başbakan ”hayırlı olsun” demiştir. Bu ”hayırlı olsun” sözü kim için; yakılanlar için mi, yoksa zaman aşımı gerekçesiyle ceza almadan kurtarılanlar için mi? Bu yetmezmiş gibi gazetecilerin sorularını yanıtlayan başbakan; ”Ben Sivas’a gidişimde babalarının haksız yere, herhangi bir taksiratı olmadığı halde idama mahkûm olduğuyla hüngür hüngür ağlayan 18 yaşında, 19 yaşında kızlar biliyorum. Bunları göz ardı etmek suretiyle burada tek tarafa siyasi bir servis yapmayı doğru bulmuyorum” şeklinde konuşarak, katliam sanıkları için üzüldüğünü açıklamıştır. Aslında başbakan ”biz aydınları da yakarız, cumhuriyeti de yıkarız” demek istiyor ama şimdilik açık açık söyleyemiyor. Siyasi iktidar hukuk için zorlamayla zaman aşımı yaptı, acaba Sivas’ta yakılan insanların yakınlarının acısı için de zaman aşımı yaratabilecek mi? Sivas katliamında yakılan insanların annelerinin, babalarının, eşlerinin, kardeşlerinin, küçücük çocuklarının acısını yüreğinde hissetmeyenlerin, insanlık duygusundan yoksun oldukları bellidir.
Kapalı mekânda sigara yakmanın suç olduğu bir ülkede, insan yakmanın suç olmaması, ”Adaletli ve Kalkınan” bir ülke olduğumuzu herkese göstermiştir. İnsanlığa karşı işlenen bir katliam, ”Adaletli ve Kalkınan” bir parti tarafından ödüllendirilmiştir.

Suay Karaman
Tüm Öğretim Elemanları Derneği (TÜMÖD) Genel Sekreteri

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.