ULUSAL ÇÖKÜŞ

ABONE OL
18:13 - 01/10/2020 18:13
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

ULUSAL ÇÖKÜŞ


Türkiye diyaliz makinesine bağlanmış bir hasta durumunda, umutsuz, mutsuz.
Hem de korumasız durumda.
Akıl, hukuk, sağduyu ve ahlak karanlık amaçlı, hoyrat bir anlayışın zorbalarınca ayaklar altında ezilmekte.
Vahhabi çizgisindeki Siyasal İslam’ın Türkiye temsilciliğini üstlenen RTE öncülüğündeki AKP’nin bu İngiliz kaynaklı yeni bir din anlayışını benimsemesinin iki nedeni vardır:
1- Vahhabi Devletinde Kraliyet babadan oğula geçer.
RTE’nin çocuklarının devlet yönetiminde etkin olmalarının nedeni ileriye hazırlıktır.
2-Devlet sadece Kuran ve sünnet kurallarıyla yönetilir. Demokrasi dinsizliktir.
Bizim dinciler din devletine geçişte demokrasiyi araç olarak kullandıklarını açıkça söylerler.
Ama aslında onlar imanı için değil iktidarını korumak için Kuran’ı bayrak yaparlar.
Bizim dincilerin Suudi kopyacılığının altında yatan İslam Dini değil Suudi sülalesinin debdebeli yaşam biçimidir.
Kaçak saraylar, düzinelerce uçaklar, arabalar, lüks yaşama tutkusudur.
RTE, Suudi Kralı, çocukları da Suudi Prensleri gibi olmak istiyor.
Suudilerin petrolü var, RTE’nin babadan kalma nesi vardı ki aynı yaşamı yaşasın?
Yoktan var edilen Türkiye’nin birikimlerini satarak, bu yoksul halkı borçlandırarak.
Üstelik Cumhuriyetle padişahın kulu ve ümmet konumundan özgür bireylerin oluşturduğu bir ulus ve o ulusun devleti Türkiye Cumhuriyetinin sayesinde belediye başkanı, başbakan, cumhurbaşkanı makamına bile gelebilen bir kayıkçının oğlu ne yapar?
Cumhuriyete ve bu olanağı kendisine sağlayan devlete ve o devleti kuranlara minnet duyar.
O Suudilerin Vahhabi sapkınlığını seçip, cumhuriyete ve cumhuriyeti canlarını ortaya koyarak Türkiye’yi çağdaş bir ülke durumuna getirenlere düşmanlık eder.
Yeni Osmanlı hayaliyle ülkeyi hırsızın, uğursuzun, terör odaklarının barınağı durumuna düşürdü.
Üstelik Vahhabilik, Osmanlıya isyan etmiş Mekke, Medine ve Taif’i ele geçirmiş, Osmanlı isyanı bastırmış, isyancı liderleri ve aileleri İstanbul’da asılmışlardı.
1916 da Abdülaziz bin Suudi, İngiliz desteğiyle Suudi Devletinin başına getirildi.
İngilizlerle yapılan anlaşmaya göre Abdülaziz Kral olacak o topraklar çocuklarına miras kalacak veliaht ise İngilizlere bağlı kalacaktı. 
RTE, düşünü kurduğu Osmanlıyı sırtından hançerleyen Vahhabilerin desteği ile bu kez de Cumhuriyet Türkiye’sini dönüştürmekle görevlendirilmişti.
Bu dönüştürmeyi dün İngiltere kumandasında Osmanlıya karşı yürütülmüşken bugün ABD ve AB’nin stratejik desteği, AKP hükümeti iktidarıyla gerçekleştirmek istemektedir.
Parasal desteği ise Vahhabi Suudi Arabistan ve Katar vermektedir.
Türkiye’de bir dönem Ergenekon, Balyoz, Casus adlandırmalarıyla başlatılan aydın ve yurtseverleri etkisizleştirme, itibarsızlaştırma kumpasını yaşadık.
Bu kumpas aslında bir proje kapsamında AKP hükümeti ve RTE’nin gönüllü savcılığı ile yapılmıştı.
Bu günlerdeki olaylar o günden yarım kalan Cumhuriyet Türkiye’sini Siyasal İslam gericiliğine dönüştürmenin ikinci ve son hamlesidir.
Dünya biliyor ki; Libya’da, Mısır’da Tunus’ta Irak’ta kısa sürede gerçekleştirdikleri parçala-böl-yönet yöntemi Suriye’de ve giderek Türkiye’de bir türlü gerçekleşmemesi ABD ve Avrupa’dan çok AKP’nin mutlak sahibi RTE’yi telaşlandırmıştı.
Herkesin bildiği, sadece AK trollerin ve haysiyetsiz yandaş havuz medyasının desteğiyle Türkiye Halkı bilmiyor.
Bir yanda PKK terör örgütü, bir yanda AKP’nin desteklediği, beslediği İslami terör örgütlerinin Türkiye’yi bir iç savaşa sürüklemektedir.
Devleti yönetenler destekledikleri bu terör güçlerinin kontrolünü kaybetmiş durumda beceriksizliklerinin bedelini bu aymazlıkları ortaya çıkanlara ödetmek istemektedir.
Gerçekleri yazan gazetecileri, dönüşüme hayır diyen gençleri, her kesimden aydınları yasadışı, anayasa dışı yaptırımlarla hapsetmekte, öldürmekte, yok etmekteler.
Cumhurbaşkanı makamına seçilmiş kişi anayasayı açıkça çiğnemekte örtülü ödeneği babasının parası gibi kullanmakta her türlü yaptırımdan ayrıcalıklı bir muktedir olma çabasındadır.
Ama her yaptığı ayağına dolaşıyor, her hamlesi ters tepiyor.
İstediği her şeyi, suç unsuru bile olsa yapma cüretini göstermekten çekinmiyor.
Suç işlemeyi kendisine verilmiş hakmış gibi görüyor.
Bu nedenle ona,”Kifayetsiz Muktedir” deniyor.
Ama gelin görün ki; o Kifayetiz Muktedirin önünde, pozitif ilim okumuş Prof. lar, hukuk dersleri okumuş yargıçlar, savcılar, görevi vatanı korumak olan ordu komutanları, insan kardeşliğini temel alması gereken din adamları çıkarları ya da bu ülkeye, cumhuriyete hınçları olduğundan biat etmektedirler.
Avrupa üç miyar rüşvet vererek Türk Devletine, evinden yurdundan edilen insanları Türkiye sınırlarından Avrupa’ya geçirmeme görevini veriyor.
Türkiye’nin maiyette Başbakanı bu rüşveti alıp, emirleri öpüp başının üzerine koyuyor.
Yandaş medya, militan sözde gazeteciler bunu zafermiş gibi duyurmaya çabalıyorlar.
Türkiye, bir Ulusal Çöküşle karşı karşıyadır.
Bu çöküşe karşı duracağız elbette
Ama ne yapmalı?
Birlikte ivedilikle yanıt verelim.
Yoksa AKP, AB, ABD diyaliz makinesinin fişini çekmek üzereler.

Yıldız AKALIN

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.