UĞURLAR OLSUN

ABONE OL
18:45 - 01/10/2020 18:45
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Sevgili Uğur Mumcu,

Aramızdan ayrılışının 21 yılında seni her zaman olduğu gibi özlemle anıyoruz.

Halkın seni unutmadı.

Kimler geldi, kimler geçti birer birer unutulup gittiler.

Ne Turgut Özal kaldı, ne Tansu Çiller kaldı ne de Mesut Yılmaz kaldı..

Özal Ailesi, arada bir gündem oluşturmak için ”Turgut Özal, öldürüldü” yaygarasını yapmasa adı bile halk tarafından hatırlanmayacak.
Yaşadığı halde Kenan Evren’i bile tanımadılar netekim.

Kendini bazen imam, bazen muktedir diye satan birinin torba yasa içine sıkıştırdığı 12 Eylül referandumunda ”12 Eylülcülerden hesap soracağım.”diye balon uçurmasaydı adı gündeme bile gelmeyecekti.

Darbecilerin kılına bile dokunamadılar ama kiralık asker olmayı reddeden askerler, subaylar, komutanlar darbe yapmadıkları için en azı yirmi yıl olmak üzere ömür boyu hapis cezaları aldılar.

12 Eylül darbesine öpücükler dağıtan senin de tanıdığın liboşlar; ”Bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler” kurallarına ” bizi de unutmasınlar” ekleyerek liberal soygunculardan sonra dinci simsarların saflarında saf olup; yetmez ama eveet” bestesini bile yaptılar.

Ahmet Altanlar, Mehmet Altanlar, Mehmet Barlaslar, Ali Bayramoğulları, M.Ali Birandlar, Hasan Cemaller Ufuk Uraslar, Şanar Yurdatapanlar ve de daha nice Bağımsız Cumhuriyetten, Kemalist devrimlerden nefret edenler şimdi de yandaş medyada arpalıklar kaptılar.

Kimi cemaatin, kimi imamın partisinin yayın organlarında hükümete ve cemaate övgüler döşediler.

AKP’ye hizmet süreleri bitince de deliğe süpürüldüler.

Rabıta’nın, yeşil sermayenin, tarikatların ve de hocafendilerin tedrisatında yetiştirilen kravatlı mollalar devletin tüm kurumlarında kuluçkadan çıkarak özel yetkili savcı, hâkim, bürokrat hatta bakan olarak asli görevleri olan laik cumhuriyeti bertaraf etme yarışına girdiler.

Yazdığın, uyardığın halde merkez sağın ve merkez solun görmezden geldikleri irticanın arka bahçesi İmam Hatipliler şimdilerde başbakan, bakan, bürokrat olmakta kalmadılar, yasamayı, yürütmeyi, yargıyı ele geçirdiler.

Artık paşalar asker selamlarken Merhaba Asker yerine Essalamün aleyküm Asker diye selamlıyorlar.

Genel Kurmay devlet erkânına iç ve dış düşman brifingi (bilgilendirme) yerine iftar sofralarında mevlit okutuyorlar.

Artık PKK terörü ve ülkenin bölünmesi tehlike olmaktan çıkarıldı. Artık iç düşman laik cumhuriyet hukuk ve Gezi Gençliği, dış düşman, yeri yurdu bilinmez hayali bir Faiz Lobisi gösterilmekte.

Tarikat-Siyaset-Ticaret üçgeni beş kenara çıktı. Rüşvet ve yolsuzluk meşru sayılmaya başladı.

Bakan çocukları Jaguarla, davulla oyalanmıyor. Artık milyon Dolarları ve Avroları depoluyorlar.

AKP’li bakan çocukları aldıkları rüşvetleri evlerinde beş-altı kasada saklarken, paralarını para sayma makineleriyle saymaktalar.

Başbakanın arsa pazarlıkları, villaları, başbakanın oğlunun bu beşgenin içinde başrolde olması açık edilince başbakanın özenle vurguladığı Üç Y’nin açılımı olan; yoksulluk, yolsuzluk, yasaklar hedefinin aslı ortaya çıktı.

Yırtık ayakkabıyla başladığı siyasette aklını kullanarak dünyanın en zengin başbakanlarından biri olup kendi ve çevresinde Yoksulluğu ortadan kaldırdı.

Yakınlarına, bakanlarına, yandaşlarına yolsuzluğu, rüşveti ayrıcalıklı helal kapsamına alınca yolsuzluk suç olmaktan çıkardı.

Kendini hukuk devletinin bağımsız yargıcı, savcısı sananları, devletin emniyet kuvvetleri sanarak yolsuzluğu rüşveti kovuşturma cüretinde(!) bulunanları kapı önüne koyarak yaptığı, soygununun sorgulamasını yasakladı.

Basın, yazamaz, asker-polis terörle savaşamaz duruma getirildi.

El Kaide’nin Suriye’de Müslümanları katletmesi için gerekli silahları engellemeye çalışan savcıyı, polisleri sürgüne gönderdi.

Ama bu arada TIR’daki silahları koklayarak bulan Polis Köpeği de görevini yapmanın karşılığı olarak sürüldü.

Böylece AKP iktidarı sayesinde Türkiye, rekorlar kitabına köpek süren ülke olarak yazıldı.

Özal devrinin papatyalarının yerini muhbir gazeteciler, yalaka vekiller aldı.

Mehmet Metiner, cahiliye döneminde çapsız dediği başbakan için ”Tayyip Bey için ölürüm” diye meclis oturumunda kendini yerden yere atma yarışını başlattı.

Bu soygun ve rüşvet görüntüleri çadır devletinde bile hükümeti götürme nedeni sayılır.

Ama Türkiye’de soygun ve rüşvetin merkezinde gösterilen başbakan, devletin tüm olanaklarını kullanarak topladığı bindirilmiş kıtalara kefen giydirerek ”Öl de ölelim!” Diye bağırtması dünya için mizah, ülkemiz için dram olarak tarihe geçecektir.

Ayakkabı kutusundaki 4,5 Milyon Avro’ya ”İmam Hatip Okulu yapılacaktık bahanesi bir zamanlar; zina halinde yakalanan Aczmendi Şeyhi ile Müride’sinin ”Namaz kılıyorduk.” Bahanesini hatırlattı.

Mecliste milletvekilleri galiz küfürlerle, tekmelerle, yumruklarla muhalefeti susturmaya çabalarken, bu şiddet ve küfürlere başbakanın sahip çıkması sözün bittiği noktaya geldiğimizin işaretidir.

Başbakan sonunda yolsuzluklar soruşturuyor diye Türkiye’yi Avrupa’ya şikâyet etmesin mi?

Recep Bey sanki başbakan değil de memleketi Potamya’nın Zangocu.

İşte sensiz Türkiye’nin özeti.

Seni alçakça katlettikleri yıllarda doğanlar bugün 21 yaşlarında fidan gibi birer delikanlı oldular.

Harçlar azaltılsın dediler dövüldüler.

Özerk üniversite istediler hapsedildiler.

Ağacıma, yaşamıma dokunma dediler öldürüldüler.

Ama yılmadılar. Her gün güçlenerek zorbalığa direniyorlar.

Türkiye işte böyle bir bataklığın ortasında boğdurulmak isteniyor.

Silahsız, parasız Kurtuluş Savaşını veren bu halk bu karanlıklarla savaşını da kazanacaktır.

Sevgili Uğur Mumcu,

Ülkemin Sakıncalı Piyadesi

Mustafa Kemal’in Kalpaksız Kuva-yı Milliyesi

Bu halk seni unutmadı

Unutmayacaktır…

Yıldız AKALIN

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.