TUĞÇE’NİN VERDİĞİ DERS

ABONE OL
18:19 - 01/10/2020 18:19
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

TUĞÇE’NİN VERDİĞİ DERS

Nazım Hikmet bir şiirinde dostu Abidin Dino’ya şiirinde soruyordu;
”Sen, mutluluğun resmini çizebilir misin Abidin?”
Yaşasaydı Nazım’ biz sorardık;
”Sen Tuğçe’nin acısını şiire dökebilir misin Nazım?”
Yaşamın baharına adım atmışken hoyrat bir yaratık tarafından ölüme gönderilen Tuğçe’nin acısını ancak yüreğinde insan olmanın sorumluluğunu taşıyanlar duyabilir.
İnsanların unutmaya başladığı insan olma onurunu henüz yirmi iki yaşında, sevecen, ruhu gibi yüzü güzel bir genç kızın canını verme pahasına ortaya koymasıyla irkildik.
Tuğçe insanlığa öyle bir ders veriyor ki, bedelini canıyla ödedi.
Offenbach’ta bir MC Donalds’ta tuvaletlerin olduğu alt katta iki genç kıza bir-çok olayda sabıkası olan gencin biri yanındaki arkadaşlarıyla tacizde bulunuyorlar.
Tuğçe, genç kızlara sahip çıkarak tacizci gençlere tavır koyması ile başlayan tartışmanın ardından sabıkalı gencin saldırısıyla baygınlık geçiriyor.
Tuğçe’nin kız arkadaşı ayıltmak amacıyla MC Donalds satıcısından su isteyince satıcı:
”Önce para!” diyerek su vermeyi reddediyor.
Tuğçe, hastaneye kaldırıldığında beyin kanaması geçirdiği anlaşılmıştı.
Koma’ya girmiş, yaşam savaşına on bir gün dayanabilmişti.
Öğretmen olacakken yirmi iki yaşında yaşama veda etti.
Tanıyanların, tanımayanlar gözyaşı dökmekteydi.
Üstelik ölmeden önce organlarını da bağışlamıştı.
Tuğçe’nin koyduğu tavır, bu günlerde ender rastlanılan, bir cesaret örneğidir.
Toplumlarda oluşan korkaklığın, kişilik erozyonunun zirve yaptığı bir dönemde böylesine bir tavır kimilerine şövalyelik gelebilir.
Ama Tuğçe, birçok benim diyen insana kaybolan bir insan olma sorumluluğunu hatırlattı.
Tacizin faturasının tacizciye değil, tacize uğrayana çıkaran aydın suretindeki insanları çevremizde de görmüş, insanlık adına utanmıştık.
Ama ne yazık ki arkadaşlık, belirli başka hesaplar daha baskın çıkıyor.
Tacize uğrayanların Alman kızları olmasını, tacizcinin bir Sırplı olmasını öne çıkaranların yukarıdaki verdiğim örneğe nasıl da benziyor.
Tacize uğrayan kızların hangi kökenden olması önemli mi? 
Kızımız, kardeşimiz de olabilirdi.
Tacizcinin Türk, Alman, Arap olması da söz konusu olamaz.
Tacizci genç; arkadaşımız, tanıdığımız, oğlumuz da olabilirdi.
Önemli olan bu sapkınlık karşısında bizim tavrımız ne olabilirdi?
İki Alman veya başka kökenden tacize uğrayan kızın kimliğinden çok o restaurantta ki görevlilerin seyirci olması genç kızın ölümüne, kendinden geçmiş bir kıza gerekli suyun parasını peşin istemesi tacize ortaklık değil midir?
Hele o tacize uğrayan kızların ortaya çıkıp şikâyette bulunmaktan kaçınmaları, Tuğçe’nin boşu boşuna öldüğünü mü kanıtlar?
Tuğçe’nin amcası o kadar acının arasında tacizci gencin ailesine acıması kimilerine ters gelebilir.
Ama kayboluşuna seyirci kaldığımız bazı değerlerin gerekliliğinin ortaya çıkmasına katkı sağlayacağını beklemek, safdillik olarak ta görülebilir.
Tuğçe’nin tacize uğrayan kızlara sahip çıkması onun sorumlu onurlu insanların koyacağı yüce bir tavırdır.
Biz geçmişte, sırf yabancı oldukları için yakılan insanların ailelerine bir başsağlığı dileğini bile esirgeyen başbakanlar gördük bu ülkede.
Yabancı oldukları için Nazilerce katledilen insanların cinayetlerini ört-bas etmek isteyen devlet görevlilerini tanıdık bu ülkede.
Benim ülkemde her gün kadınlar katlediliyor kardeşlerince, kocalarınca.
Ayrılmak isteyen eşinin en doğal hakkı olan kendi yaşamını ayrı sürdürmek istemesini havsalası almayıp vurup öldüren maganda erkeklere engel olacak bir devlet gücü bile yok.
 Töre diye kız kardeşini bile acımadan öldüren sözde insan müsvetteleri ellerini kollarını sallayarak gezmekteler.
Ülkemde, kadınların erkekleriyle yan yana yürümesini içine sindiremeyen başbakanları
El ele banklarda oturan kadın ve erkeği ahlaksız sayan partili cumhurbaşkanın olduğu ülkemde kimsenin sesi çıkmıyor.
Bir-kaç yüz kişiyle tepki duyuluyor.
On dört yaşındaki bir çocuğun terörist diye öldürülmesine emirler veriliyor.
Sazlı, sözlü, şarkılı doğasına sahip gençleri darbeci diye öldürten asıl darbecinin emrini hak buyruğu sayan yargı, polis, vali, kaymakamlar ülkesinde insanlıktan bahsedilebilir mi?
Gençler, sazla, halayla, bayrakla darbe yapacaklar diye başbakanın emriyle esnaflarca, polislerce, döve döve öldürülürken katiller mahkemede;
”Darbe yapacaklardı, başbakanım emretti öldürdüm!”Diyen polislere devletin savcısı, yargıcı;
”Sazla, mızıkayla, gitarla mı yapacaklar darbeyi?” Diye soramıyor.
”Kadınla erkek asla eşit olamaz!” diyen cumhurbaşkanını en çok kadınlar alkışlarken,
Bilimi, gerçeği öğretecek bilim adamları profesörler, okumuşlar sessiz ve suskun kalırken,
Yirmi iki yaşındaki Tuğçe’nin onurlu tavrını, hangi başbakan, hangi partili cumhurbaşkanı, hangi satılık kalemli yandaş yazarlar, hangi boyunlarında fiyatları asılı gazeteci anlayabilir?
Ama biz onun adını yüreğimize kazıdık.
Işıklar içinde uyu sevgili Tuğçe.
İnsanlık seni asla unutmayacak.

Yıldız AKALIN

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.