TİPİK BİR AKP KLASİĞİ…

ABONE OL
11:55 - 23/10/2020 11:55
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

 Biri bana şunu söylesin lütfen…2002`den bu yana hangi işe büyük laflarla başladıkları işi olumlu bir sonuca götürdüler, götürebildiler?

1 Mart tezkeresine giden yolda ne yaptılar, sonuçta ne oldu? Kıbrıs konusunda Annan Planına gösterdikleri yaklaşımla netice alabildiler mi? 2004 AB zirvesinde, 1999 zirvesindeki kazanımların gerisine düşüp, Kıbrıs zorlamasına yenildiler ve bu, hala ayağımızda bir pranga… 2003 Irak savaşında bir sürü palavradan kırmızıçizgi ve sonuç… Bugünkü durum… Aslında örnekler o kadar çok ki…
 
Gelin son duruma, bir değişik olaydan hareketle bakalım…
2 Ağustos 1990`dan çok kısa bir süre önce, ABD’nin bayan Irak Büyükelçisi, sudan bir sebep yaratarak Saddam Hüseyin’den randevu alır… Irak, Iran`la sürdürdüğü ve ABD’nin desteklediği, 10 yıllık savaş yeni sona ermiş, meydana gelen büyük ekonomik açıkları kapatmak ve borçlarını ödeyebilmek için OPEC (petrol üreten-İhraç eden ülkeler birliği) tespit ettiği üretim miktarlarını çok aşarak, piyasalarda petrol fiyatının düşmesine neden olmuştu… Ayrıca; yaklaşık iki haftadır Irak-Kuveyt sınırında ciddi bir askeri yoğunluk göze çarpmaktaydı… Saddam ve çevresi, bu görüşmede askeri hareketliliğin gündeme geleceğini bildikleri veya sandıkları için, o konuya odaklanmışlardı… Oysa; Büyükelçi, hazır OPEC üretim miktarları aşılmış ve dünya buna sesini çıkartmazken, Irak’ın ABD’ye daha fazla petrol vermesini talep etmekteydi… Saddam, üretimi arttırmalarına rağmen talepleri yeterince karşılayamadıklarını, yeni kaynaklar konusunda çalışıldığı cevabını veriyordu… Görüşmenin sonunda ABD Büyükelçisi, beklenen soruyu, çok diplomatik bir lisanla gündeme getirince Saddam`da Kuveyt’i 19.cu Eyaletleri olarak gördüklerini bildirdi… Büyükelçinin cevabi, bir yerde Kuveyt saldırısını başlatan işaret fişeği niteliğindeydi… ” Eğer Kuveyt’i 19 Eyaletiniz olarak görüyorsanız, bu sizin iç meseleniz demektir…”
Bu görüşmeden bir hafta sonra 2 Ağustos 1990 tarihinde Irak kuvvetleri Kuveyt’e girerler ve işgal başlar… Gerisi malumunuz… Aynı ABD, 1991 Mart’ında, birçok cepheden saldırarak Kuveyt’i kurtarır, Irak’ı da böler…
2002 yılında Saddam el altından bir Fransız şirketi (adını bilerek vermiyorum) ile anlaşır ve OPEC’in belirlediği 22 dolar varil fiyatını 10 dolar civarına çeker ama karşılığında yıllık 40 milyarlık alım garantisi alır… Fransa’da bu miktarın yarısını 12 dolardan Almanya’ya vermenin  garantisini alır… Hürmüz boğazı sıkı denetim altında olduğu için, petrol, o dönem ABD’nin terörist ülkeler listesinde olan Suriye’nin Lazkiye limanından yapılacaktır… Sonuç malum… ABD, ikide bir petrolle oynayan Saddam’ın isini bitirmeye ve Avrupalılara da aba altından sopa göstermeğe kararlıdır…
1 Mart Tezkeresi’nin kitabi, ABD heyetleri ile görüşmeleri yürüten kurulun, o zamanki başkanı Deniz Bölükbaşı’nın kaleminden piyasaya çıktı… ABD’nin; istemese de, 1993-2003 arasında en güvendiği müttefiki olan Kuzey Irak Kürtlerini, daha güçlü bir ortağa tercih ettiklerini orada okuyabilirsiniz…
Rusya’nın enerji kaynak ve nakil yolları için yaptıklarını yazmıyorum, ama sanırım Çeçenistan olayı basta olmak üzere, bilmeyen kalmadı… Enerji olayı böyle… Beğenirsiniz veya beğenmezsiniz… Bu iş böyle, kuralları bugün için böyle konulmuş, oyun böyle oynanıyor…
Şimdi… Enerji nakil hatları bu kadar önemliyken, ABD Kuzey Irak petrolünü hangi yoldan Irak’tan çıkartacak..? Basra körfezi deseniz, başlı başına bir sorun… Kuzeyin petrolü güneye öyle kolay, kolay geçemez… Musul-Kerkük-Lazkiye ise yıllardır kullanılmıyor ve zaten hayata kavuşturulması imkânsıza çok yakın… En kestirme yol, Musul-Kerkük-Yumurtalık boru hattı… Bu hattın nerden geçtiğine bakarsanız, Nisan ayından beri, Kuzey Irak, Bağdat hükümeti ABD ve Türkiye’nin yaptığı toplantılar anlam kazanır… ABD bölgeden çekilecek ama enerji nakil hatlarının güvenliğini kim sağlayacak? Ayrıca; Nabucco’dan sonra Irak doğal gazı da aktüel hale geldi…
Rusya ile imzalanan Mavi Akım-2 anlaşmasına göre, bu gazın önemli bir bölümü İsrail’e verilecek… Nasıl? Tabii ki, Irak gazının geleceği güzergâhın paralelindeki hattan… Şimdi… ABD ve Rusya’nın enerji nakil hatları konusunda çıkarları birleşmiş durumda… Onların yerine siz olsanız, bu projeleri, bir zamanlar çeşitli amaçlar için kullandığınız küçük grupların çıkarları için feda eder misiniz? Kuzey Irak yönetimi bu projelerden büyük gelir beklentisi içinde… Sırf ayni kökenden oldukları için, başka ülkelerde yaşayan insanlar için, bu menfaatlerinden vazgeçerler mi dersiniz..? Ayrıca; Iran, Türkiye’nin var olduğu bir coğrafyaya saldırmayacak ve Irak’lı Şiileri saldırtmayacak kadar devlet deneyimine sahip bir ülkedir, kaldı ki onların da Türkiye’ ye sattıkları gaz ve ek olarak Nabbuco`ya girebilme umutları var… Irak’lı Sünni gruplar  ise her aşamada Türkiye’nin yanındalar… İşte politika bu kadar acımasız… Onun için, bazı çevrelerin, ne ABD’ye, ne Rusya’ya ne de köken bağları olan yönetimlere itibar etmeden, bel bağlamadan, abartılı ve kabul edilemeyecek taleplerden vazgeçip, makul, kabul edilebilir ve uygulanabilir isteklerle kamuoyunun karşısına çıkmaları çok, ama çok önemlidir…
Beri taraftan… AKP, başlangıç döneminde yaptığı taktik ve yöntem hatalarından vazgeçip, tüm siyasi partilerle görüşüp ikna turlarına çıkmalı ve galibi, mağlubu olmayan bu kör dövüşüne bir ara yol arayışını inatla sürdürmelidir…
Dikkat… Almanların “Dehnungsmoment” dedikleri bir değim var… Lastik esner ama bu esnemenin de bir sınırı vardır… Bir müddet daha geresiniz, sonunda lastik kopar… Bu süreçte, hangi yönden gelirse gelsin, yürek kabartacak, açıklamaların hepsine ” LAF” deyip sırtımızı dönelim… Ve bu süreci gerçekten bir ” Birlikte ve Barış İçinde Yaşama” ortamına doğru yönlendirelim…
Aklıselimin hakim olması dileği ile…
Kalın sağlıcakla efendim…
 
M.Deniz Olcayto

Inal

    En az 10 karakter gerekli
    Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.