SUÇLU

ABONE OL
18:21 - 01/10/2020 18:21
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

SUÇLU

AKP iktidarının “ileri demokrasi” yönetimi sayesinde her konuda geriye düşen Türkiye, 13 Mayıs 2014 tarihinde Manisa’nın Soma ilçesi Eynez mevkisinde, özel sektöre ait kömür ocağındaki sözde trafo patlaması ile büyük bir acı yaşadı. Yüzlerce emekçinin yaşamını yitirdiği patlamanın nedenleri belli değilken, yitirilen emekçilerin sayısında henüz kesin bir bilgiye de ulaşılamadı.

İş kazalarında dünya sıralamasında en üst seviyede bulunan ülkemizin, yanlış politikalar sonucunda getirildiği durum içler acısıdır. 2010 yılında Zonguldak’ta meydana gelen maden kazasında hayatlarını kaybeden işçiler için siyasi iktidar temsilcilerinin söyledikleri “kader” ve “güzel ölüm” gibi saçma sözler, herkesi hayrete düşürmüştü. Bu olayda da “kader” ve “tatlı ölüm” gibi yine anlamsız sözler kullanılmıştır. Tüm bu iş kazalarına bilimsel olarak değil, kadercilik ve kayırmacılık şeklinde yaklaşan siyasi iktidar, tüm bu olayların sorumlusudur. Başbakanın bu olayları olağan görmesi ve “bu işin fıtratında vardır” demesi, sorumluluğu üzerinden atmak anlamına gelmektedir. Bilim ve teknik karşısında, hurafelere sarılan hükümetin, sorumluluk ilkeleri gereği derhal istifa etmesi gerekmektedir.

Kamu varlıklarına özelleştirme ve taşeronlaştırma politikalarını sürdürerek, maliyet düşürmek için işçilerin hayatlarını önemsemeyenlerin, onlara cesaret verenlerin, daha önceki madenci katliamlarını sözleriyle ve icraatlarıyla aklayanların, iş güvenliği yasasıyla işyerlerindeki denetimleri özelleştirenlerin, bu son yaşanılan Soma cinayetinin de sorumluları olduğu çok açıktır. Bu sorumluların en kısa sürede hesap vermeleri ve gerekli cezaları alması gerekmektedir. Bu, yaşanan acıları biraz hafifleteceği gibi ülkemizin itibarı açısından da çok önemlidir.

Soma’daki işletmelerle ilgili yaklaşık bir ay önce, muhalefet partileri tarafından TBMM’ye verilen soruşturma komisyonu kurulması önergesini hayır diyerek kabul etmeyen siyasi iktidar suçludur. Özellikle TBMM’deki muhalefet partilerinin yönetim kadroları, vatandaşın haklarını ve ülkenin çıkarlarını korumak yerine, kendi kör dövüşleriyle zaman geçirdikleri için suçludurlar. İşçilerin haklarını korumak amacıyla kuruldukları halde, iktidarın dümen suyunda politikalar üreten, Soma’daki kazadan sonra bile iş sağlığı ve güvenliği tedbirleri alınmadığı için hayatlarını kaybeden işçileri savunmayıp, hala iktidarın ve maden ocağı işletmecisinin savunuculuğunu yapan sendikalar suçludur. Bunun gibi sırtını hükümete yaslayarak, güvenlik önlemleri almayan maden işletmelerinin tüm sahipleri suçludur. Bilinçsizce kamu varlıklarının ve kuruluşlarının özelleştirmesine destek olanlar, savunanlar suçludur.

İşçi sağlığı ve güvenliğinin tamamen bir maliyet unsuru olarak görüldüğü ve yüksek oranda kar elde etmek için, en acımasız üretim süreçlerinde çalışmak zorunda bırakılan Soma’daki yüzlerce emekçi, başından beri ölüme terk edilmişlerdir. Bu şartlar altında ölüm olağandır, yaşam ise tesadüflere kalmıştır.

Soma’daki olay sonrası Soma Belediyesi önünde açıklama yapan Başbakan Tayyip Erdoğan’a vatandaşlar tepki gösterdi. Toplanan kalabalık “Hükümet istifa” ve “Katil Erdoğan” sloganları attı. Kendisinden nefret eden halkın içine çıkamayan Başbakan, bir işyerine girip kısa süre kaldıktan sonra ayrıldı. Girdiği işyerinde bir yurttaşa yumruk atan başbakanı, Türkiye ilk kez gördü. 

Laik ülkemizde camideki cuma söyleşisinde “Allah’ın takdiri, ölümlere itiraz etmeyin” dedirtilerek, insanlarla alay edilmektedir. Zaten ülkemiz, bu iktidarda yaşanan her türlü olaya ilk kez tanık oldu. Halkından korkan ve ruh sağlığı iyi olmayan bir başbakanın, cumhurbaşkanı olma isteği aymazlıktır, sapkınlıktır. Başbakanlık Müşaviri sıfatı yakışmayan Yusuf Yerkel’in, madencilerin yakınlarını dövmesi ise vahşice bir nefret eylemidir.

Bu olay üzerine üç gün ulusal yas ilan eden siyasi iktidar, bu kazanın ardına sığınarak, Ulusal Kurtuluş Savaşımızın başlangıcı olan 19 Mayıs törenlerini de iptal etmiştir. Ulusal bayramlarımızı yasaklayan ortaçağ artığı zihniyetler, ne yaparlarsa yapsınlar, eşsiz liderimiz Atatürk’ün kurduğu laik ve demokratik cumhuriyetimizi bölemeyeceklerdir, yıkamayacaklardır.

Atatürk’ün gençlere emanet ettiği cumhuriyetimizin üç beş çapulcuya, işbirlikçi ve ortaçağ artıklarına yönettirilmemesi gerekmektedir. Ülkemizin kurtuluşunun ateşi olan 19 Mayıs 1919 tarihinin 95. yılını kutladığımız bugün, ülkemizin genel durumu ve görünümü iç açıcı değildir, parlak değildir. Atatürk’ü öğrenip, bilinçli ve kararlı bir şekilde tüm yurtseverlerin örgütlenerek yapacağı haklı ve demokratik bir mücadele ile umuda ve aydınlığa doğru yol alınacaktır. Yüreğimiz kömür karası, yolumuz Atatürk’ün aydınlık yoludur.


Suay Karaman
 






Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.