SPOR VE KİŞİLİK

ABONE OL
11:53 - 23/10/2020 11:53
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

 SPOR VE KİŞİLİK

Hiç bir insan Kişiliksiz değildir, bazılarının ya kötü bir kişiliği vardır ki! Bu tür insanlara ‘’Kötü kişilikli’’ insanlar denir ve bunlardan her zaman her türlü kötülük beklenebilir,  ya da pozitif, olumlu kısacası dünya tatlısı bir kişiliğe sahiptirler; İşte bu iki tip insan yönettikleri yerleri, kendi kişilik yapısına göre yönetirlerken;  Ya o bulundukları ortam ve kurumu cehenneme çevirirler ve yahut ta sahiden cennet denilen olguyu oradaki insanlarla yaşar ve yaşatırlar!
İnsanların beklentileri, ilgileri ve gelecek ile ilgili ön görüleri; genellikle ekonomik, kültürel ve sosyal yapıyla ilişkili olup ve hiç kuşkusuz içinde yaşadığı, büyüdüğü ve etkilendiği çevreyle de çok yakında ilişkilidir. Kişinin gelecek ile ilgili öngörüleri ve insanlar arası ilişkileri, bireyin kişilik yapısıyla çok yakından ilgili olması da bir bakıma kendi toplumunu oluşturan ülkeler ve ülke yöneticileri içinde çok büyük önem taşıdığını belirtmekte yarar vardır. Bu bağlamda bireyin; fiziksel, duygusal, sosyal, ahlaksal ve cinsel gelişimi (hiç kuşkusuz öncelikli olarak anne-baba genlerinden aldığı birtakım özelliklerin yanı sıra) içinde yaşadığı çevreyle de yakından etkilenerek kişiliğinin oluşturmasında da önemli bir rol oynar ve buda sosyal ortamda insanlar arası her türlü ilişki ve iletişimde önemli rol oynar. 
Peki, kişiliğin gelişimi ve oluşumunda sporun etkisi var mıdır? Son yıllarda çok sıkça sorulan sorulardan bir tanesidir. Ve ayrıca “Spor” ile “Kişilik” arasında herhangi bir ilişki var mıdır? Sorusuna ilişkin olarak hiç düşünmeden tabii ki vardır demekten başka bir seçenek bulamıyorum. Bu soruyu daha sağlıklı bir şekilde yanıtlayabilmek için ise, ister istemez ‘’Spor ve Kişilik’’ ilişkisi üzerine yapılan araştırmalara ve bunların sonuçlarına bakmak durumundayız. Bu konuda öylesine çok araştırmalar var ki! Bu yazımda hem bu konuya ilişkin bazı tartışmalara yer verirken, gelecek yazımda da Almanya’da yaşayan çocuk ve gençlerimizin kişilik özelliklerini, seçtikleri spor dallarını ve spora bakış açıları üzerinde durmaya çalışacağım. 
‘’Kişilik ve Spor’’ alanında yapılan birçok araştırma sonucunda; kesin bir veriye ulaşılmamış olmasına rağmen;  kimi bilimcilerin, bireylerin kendi kişilik yapılarına uygun olan spor dallarını seçtiklerini ve o spor dalında başarılı olduklarını iddia ederlerken, kimileri de kişilerin seçtikleri spor dalına uygun bir kişilik özelliği geliştirdikleri tezi üzerinde durulmuştur.
“Kişilik psikolojisi” ile ilgili kitaplara bir göz attığımızda, “kişilik” teriminin bugüne kadar henüz, tanımlama ve saha sınırlaması açısından kabul edilmiş herhangi bir şeklinin yok olduğunu görmekteyiz. Buna rağmen çok çeşitli terim tanımlamaları arasında belirgin ortak özellik göze çarpar. Buna göre kişilik basit olarak sadece tutum ve tecrübenin şartı, düzeni, ürünü veya soyutlanması olarak ön görülür. Kişilik zaman akışına karşı, nispi biçimde durağan ve dayanıklı olan bir şey olarak kavranmaktadır. Buna ilaveten pek çok tanıda, her bir “kişiliğin” tek seferliği” ya da tek çeşitliliğinin vurgulandığı da ele alınırsa, şöyle açıklanmaktadır; ‘’Kişilik; her bireydeki, benzersiz, nispi olarak uzun ömürlü ve istikrarlı olan bir (davranış) biçimidir’’ diye tanımlanmaktadır.
Bir bakıma genel terim tanımlamasından yola çıkıldığında, sıralanmış tanımlar belirgin olarak farklıdır. Farklılıklar, konunun genişliğine ya da terimin kapsamına dayanmaktadır : “Kişilik” dar anlamıyla, “karakter” olarak ta adlandırılabilir. Böylece birey, kendi iç kişisel özüyle sınırlandırılır dolayısı ile şahsın içtenliği, ahlaksal angajmanı, insani iç değerleri, onun kişiliğine sayılıp, becerileri ve verimliliği buna katılır. Bu şahsın steno bilmesinin veya iyi voleybol oynamasının onun kişiliği ile bir ilgisi yoktur. Daha detaylı olarak toparladığımızda ise, insanları birbirinden ayırmamıza izin veren her şeyin altı “kişilik” ile çizilebilir.
Bilimsel kişilik psikolojisinde, dar anlamına karşın daha çok ses getiren böylesi geniş bir çerçeve Guilford’un şu tanımlamasında mevcuttur; “Bir bireyin kişiliği, onun kişilik eğilimlerinin benzersiz şeklidir… Bir kişiyi diğerinden farklı kılan eğilimler, her tür soyutlanabilir ve kısmen dayanıklı olan kişilik eğilimleridir’’ diye tanımlar.
Kişilik tanımlamaları, kişilik teorilerinden türemiştir ve onların unsurlarıdır, işte bu kişilik tanımlamalarındaki farklılıklarla kişilik teorileri birbirine bağlıdır. Mevcut kişilik teorileri için derecelendirme prensipleri bulmak zordur. Gerçi nitelik teorilerinde, psiko dinamik teorilerde, öğrenme kuramı ve olgusal yöndeki teorilerde, bir gruplandırmaya rastlamak mümkündür ama bu tür sınıflandırma prensipleri genellikle var olandan daha fazla ilave ve teoriyi bir araya getirir gibi görünürler.
Kişilik ve spora ilişkin genel varsayımlar; Spor ve kişilik arasındaki olası ilişkilere dair sorularda, şimdiye kadar iki varsayım ön plandaydı. Birincisi önceden de kabul edildiği gibi, bedensel alıştırmalar veya sportif faaliyetler kişiliğin gelişmesinde ve yayılmasında, fizyolojik ve psikolojik alandan yola çıkan bir anlam taşır. Sabır, kendine hâkim olma, şahsi disiplin, çalışma arzusu, hedefe bilinçli ait olma duygusu, cesaret, sporda centilmenlik, yurtseverlik, birlikte çalışma arzusu, işbirliği yeteneği ve benzeri düzenlemeler, spor tarafından olumlu yönde etkilenir ve bunların gelişmelerini kuvvetlendirir. Özellikle Almanya da spora ilişkin şu fikir geçerlidir: “Spor ve beden eğitimi’’ kişiliğin gelişmesine hizmet eder ve spor, vücudun talim-terbiyesi konusunda değişmez bir unsurdur. İşte bu tanımlamalara bağlı olarak;
Birinci Varsayım:  Spor Kişiliğin Şekillenmesinde, genel kişilik özelliklerinin oluşumuna ve kuvvetlenmesine hizmet eder; Sporun toplusallaştırma işlevi hakkındaki bu varsayım, şahsı ilgilendiren ve spor psikolojisindeki veya spor pedagojisindeki şeklinin yanı sıra, genel olan ve spor sosyolojisinde bulunan şekliyle karşımıza çıkar. Böylece spor, toplumumuzdaki diğer işlevlerinin yanı sıra, bireye kültürel ahlak ve inanç anlayışı sağlayıp, kişisel karakter özelliklerinin gelişmesine katkıda bulunarak toplumsallaştırma işlevini de gerçekleştirir. Bunun ardından da “kültür kişiliğinin” toplusallaştırılması işlevini az ya da çok değiştirebilir biçimde yerine getirir. Spor, diğer toplumsallaştırma araçlarının sağladığı başarı ve rekabet yönlenmesini de kuvvetlendirir, bunları toplumdaki hâkim değer örneklerine uyarlar ve toplumsallaşmanın, geleneksel kuşak rolleri çerçevesinde devam etmesini sağlar.
İkinci varsayım ise: Belirli kişilik nitelikleri Sportif Başarı İçin Ayırt Edicidir; İki varsayımda en azından ilk bakışta kabul edilebilir görünüyorlar ve bunlardan yola çıkılabilir. Bunlardan birincisi; Her karmaşık başarının gerçekleşmesinde daima kişinin tamamı yani kişiliği ilgilidir; Yani bu kuramda, kişilik niteliklerinin sportif başarısında az ya da çok rol oynarlar. İkincisi ise; Daha uzun-yoğun spor faaliyeti ve bununla bağlantılı olarak belli spor psikolojisi talepleriyle yüzleşme; Örneğin başarı ve başarısızlık deneyimleri, spora bağlı roller, kurallar, değerler ve belli sosyal gruplarla, toplumsal etkileşimler, söz konusu kişide tepkisiz kalmazlar. 
Sporcuların Ortak Kişilik Nitelikleri Sorusuna Dair Genel ön düşünceler; Sporun etkileri hakkındaki genel ifadelere veya sportif başarının kişilik psikolojisi varsayımlarına ulaşmak, sporu iki yönden vermediği için ilk baştan basit gibi görünür. Birincisi, spor tüm kurumsal özelliklerden bağımsız değildir ve diğer toplumsal yaşam sahalarından izole olmamıştır. Bunun aksine daima tüm maddi ve manevi koşullarda olduğu gibi sporu da; onun hedeflerini, içeriklerini ve şekillerini de ortaya çıkaran, kuran ve değiştiren belli bir toplumsal sistem tarafından kuşatılmıştır. Sporla beraber çabalayan hedef belirlemeler, bundan dolayı daima “olası değer vermelerin tamamen belirli seçimini” gösterirler ve büyük ölçüde toplumsal yapı ve değer örneklerine dayanırlar. Böylece Almanya’da ve hâkim orta sınıf kültüründe, sporun değer modelleri konusunda örnek bir görüş birliği belirlenmiştir ki bu orta sınıfın mensupları, belli uzmanlıklara ait oldukları halde, sporda da açıkça ifade edilmişlerdir. “Heinemann”a göre de spor öyle organize ediliştir ki; onunla orta sınıf Alman kültürünün hâkim değerleri aktarırlar ve haklarını alırlar. Örneğin disipline etme, uzun zaman aşamalarına inşa edilmiş antrenman planlaması, gayretlerin düzenliliği, kişinin kendi girişiminin ve sorululuğunun gerekliliği, başarı ve rekabet yönlenmesinin vurgulanması, spor centilmenliği-arkadaşlık gibi kişisel-ortaklıkçı özelliklerin vurgulanması vb olarak açıklanabilir.
Tüm bu açıklamalara bağlı olarak; daha öncede belirttiğimiz üzere spor yapan bireyin yetiştiği çevresi, öngörüleri, ihtiyaçları ve kültürel yapısı uyguladığı spor dalının seçiminde önemli roller almaktadır. Yaklaşık 50 yılını dolduran Türk toplumunun Almanya da ki geçmişine baktığımızda; Önceleri buralara gelerek kısa bir dönem çalışıp birikimlerini kendi ülkesinde (dönüş yaparak) değerlendirme düşüncesi ile başlanan bu göç, pek böyle umulduğu gibi olmadı, bırakın dönmeyi köydeki tüm yakınlarını da buralara getirerek yaşantılarını buralarda sürdürmek doğrultusunda sonlandırmışlardır. (Gelecek yazımda Almanya da yaşayan Türk insanının spora bakış açısı ve beklentilerine değinmeye çalışacağım)
En içten saygılarımla
Prof. Dr. Seyhan HASIRCI

Inal

    En az 10 karakter gerekli
    Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.