SOL YANIMDAKİ SIZI

ABONE OL
18:46 - 01/10/2020 18:46
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Sol yanımda duyarım o sızıyı.

Bu sızı her acıda gelir oturur sol yanıma, işler burgu gibi.

O sızı yine geldi sessiz, sinsi.

Sol yanımdaki sızıyı paylaşmak istedim kaç gündür.

Kaç gündür anlatayım dedim, anlatamadım.

Hani mutluluğun resmini çizememek gibi.

Uğur Mumcu’yu katletmişlerdi. Kahpece, hunharca.
Nasıl sızlamıştı acıyla sol yanım.

Daha nicelerini katlettiler; ”faili meçhul” diyerekten.

Çoğunu görmemiştim yüz yüze.

Ama onlar için sızladı sol yanım ayırmadan.

Hepsi de aydın, insancıl ve yurtseverdiler.

Mumcu’nun Cumhuriyet’teki köşesi, önceki yazdıklarıyla dolduruldu.

Masasına genç bir gazeteci oturmuştu.

Bu gazeteci Mustafa Balbay’dı.

Genç, sevecen, heyecanlı.

Kolay mı Uğur Mumcu’dan sonra o masada olmak? O ağırlığı taşımak, o koltuğu doldurmak?

Uğur Mumcu’ yu anma toplantısına geldi Frankfurt’a, HDF’in konuğu olarak.

Mustafa Ekmekçi, Ali Sirmen, Aydın Engin ve Mustafa Balbay.

Heyecanlı, sevecen olduğu kadar dopdoluydu üstelik.

HDF’in onur üyesi Uğur Mumcu gibi HDF’in konuğu oldu kaç kez.

O yazdıkça, o konuştukça inandık ki:

”Uğur Mumcular ölmez!” Diye boşuna haykırmamış yüz binler, katillerinin suratlarına.

28 kitap yazdı, birbirinden güzel, anlamlı, değerli.

Korkusuz, bilinçli, emekten yana, doğrudan yana.

Çok ülke gezdi. Gezdikçe Türkiye’nin değerini anlatmaya çalıştı dogma peşinde koşanlara.

Sözcüklerle öylesine oynuyordu ki, akıl zenginliği ile. En çok okunan yazar olmuştu.

Ama halkın uyanmasından hoşnut olmayanlar, aydınlıktan korkanlar rahatsız oldular, yazılarından kitaplarından.

Yeni Dünya Düzeni denilen Ortadoğu’yu sömürme projesine engel olacaklar bertaraf edilmeden bu proje uygulanamayacaktı.

O nedenle bir cadı avı başlatıldı Türkiye’de.

Önce gazeteciler, yazarlar, Atatürkçüler, yurtseverler tutuklandılar. Kanıtsız.

Başbakan ilan etti:

”Ya bizden yana taraf olacaksınız ya da bertaraf olacaksınız.”

Gazeteciler, aydınlar, askerler Silivri’de tutsak edildiler.

Gizli tanık, sahte kanıtla tutuklu tuttular.

HDF iki kez Balbay’ı Silivri’de ziyaret ederek dayanışmada bulundu.

Balbay’ın, HDF Kurultayına el yazısı ile gönderdiği mektup kurultay delegelerini duygulandırmıştı.

Başbakan, kitapları bomba, heykelleri ucube buldukça soldan dönenler koro oluşturup:

”Yetmez” diye çığlıklar atıp tepinirken sol yanım yine sızladı. Onlar adına utandım.

71 gazeteci hapiste.

Mustafa Balbay’ı 34 yıla mahkûm ettiler.

Frankfurt’ta Gazetecilere Özgürlük kapsamında bir etkinlik düzenledi.

Eşi Gülşah Balbay ve Kızı Yağmur katıldı etkinliğe.

Sol yanımda duydum aynı sızıyı.

Gözlerinde isyan vardı, öfke vardı. Ama yılgın değildi. Dimdikti.

Güldal Mumcu’da görmüştük o vakur duruşu.

Gözünde bir damla yaş göremedi caniler.

Kızı Yağmur akıllı, mağrur.

O yaşta o acılara dayanmış. Sanırsınız büyümüşte küçülmüş. Annesinden almış metaneti. Babasına çok düşkün olmasına rağmen böylesine dayanmak inanılası değil.

Kardeşi Deniz’i anlattı bize. Onu babasının hapishanede olduğunu söyleyememiş.

Hücreyi babasının iş yeri diye inandırmış küçük kardeşine.

Deniz; ” O işyerini yıkıp babamı eve getireceğim.” demesini anlatırken yine olgun bir bilge gibiydi.

Sol yanım, sol yanımız sızladı yine.

Hasan dayanamadı artık.

Mustafa Balbay’ın hücresinin aynısı maket olarak yapıldı.

Frankfurt’un en büyük meydanına, opera binasının önünde sergilendi. Eşyalarını eşi getirmişti Türkiye’den.

Yurtsever, demokrat, aydın gençlerin düşüncesiydi bu proje.

Bağırmadan, kavga çıkarmadan sessiz bir eylem düşünmüşlerdi.

Bir inançlı, demokrat aydın işadamı gönüllü olarak iki ayda tamamladı hücreyi. Reklamsız, karşılıksız.

Nice iş adamı sembolikte olsa iktidardan korktukları için katkıda bulunamadılar.

Hücrenin önünde Gülşah Balbay konuştu: Avrupalı demokratlardan, siyasetçilerden, yurtdışında yaşayan vatandaşlardan dayanışma istedi.

Sesi titremeden uzun ama anlamlı bir konuşma yaptı.

Sonra Balbay’ın o daracık hücresi gezildi.

O kalabalık saatlerce hücreyi görmek için, o ortamı yaşamak için beklediler.

Fazıl Say, Genco Erkal, Cumhuriyet yazarı Zeynep Oral SPD Federal Milletvekili Uli Nissen, Hessen Milletvekili Turgut Yüksel, CHP Milletvekilleri Profesör Nurettin Demir, Mehmet Kesimoğlu ve Demokratik Kitle örgütleri temsilcileri, Düsseldorf’tan HDF Genel Başkanı, Berlin’den Türk Toplumu Genel Başkanı ve çok sayıda Alman vatandaşları ve Türk vatandaşlar katıldı.

Hücreyi gezenlerin çoğu gözyaşlarını tutamadılar.

O insanların sol yanında taşıdıkları yürek sızlarken, Diyarbakır’da 1920 de dayatılıp Kuvayı ı Milliyecilerce yırtıp atılan Sevr 93 yıl sonra tekrar uygulamaya konulmaya kalkışılıyordu.

Bağımsızlık için, kurtuluş için dökülen şehit kanları, padişah-başkan pazarlığında çiğnenirken:

Kırk bin insanın kanını döken Abdullah Öcalan’la, Vahdettin taklitçisi Recep Tayyip Erdoğan’ı alkışlayanların aymazlığı ve korkunun kişiliklerini kasırga gibi süpürdüğü o gazeteci güruhunun methiye yarışına girmeleri sol yanımı sızlatmadı bu kez.

Tanıyorduk bunları.

Onlar, 1922’lerde kaybettikleri gibi gene kaybedecekler.

Yine onların efendileri; ‘

”Geldikleri gibi gidecekler.”

Yıldız AKALIN

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.