SEHVENDEN KUMPASA

ABONE OL
18:15 - 01/10/2020 18:15
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

SEHVENDEN KUMPASA


Hitler’in Propaganda Bakanı Göbbels: ”Bana aşağılık bir medya ver, sana cahil bir toplum vereyim” Demiş, Almanya’da halka faşizmi ve lideri Hitler’i benimsetmek için medyayı tek sesli konuma getirmişti.
Bugün Türkiye medyasının on iki yılda Hitler Almanya’sındaki medyaya benzetilme çalışması son aşamaya getirilmiştir.
12 Eylül Faşizmi ve ABD temsilcisi Özal’ın iki buçuk medya isteminden daha ileri giderek tek sesli AKP medyası hedeflemiştir.
Birkaç TV kanalı ve gazete dışında holding medyaları ile birlikte bütün medya AKP’nin propaganda araçları durumundadır.
12 yıllık AKP iktidarı taraf olmayanları bertaraf ederek ele geçirdiği medyayla tek yanlı algı operasyonları sayesinde bilinçsiz, cahil, yoksul, sadakaya muhtaç bir halk çoğunluğu yaratmayı başarmıştır.
Dilinden Allah’ı bırakmayan yığınlar ”Çalsın!” diyecek kadar yozlaşabilmişlerdir.
Türkiye’de birileri Hitler’e dönüştürülebilir mi?
Onbaşı rütbesindeki Hitler, Alman İşçi Partisi lideri Anton Drexler’i örnek almış, yanında yetişmiş onun yerine geçmiş sonraları Alman Sosyalist İşçi Partisi’ni kurmuştu.
Erbakan-Erdoğan ilişkileri ile Türkiye şekil bakımından Almanya’ya benzese de o dönemdeki Alman Sanayisi bu günkü Türkiye sanayisinden çok daha gelişmişti.
Bugünkü AKP iktidarını parasal yönde destekleyen Suudi Arabistan, Katar, Kuveyt gibi ülkelerin amacı başka ülkelerle rekabet değil, Türkiye’nin nüfus çoğunluğunun Müslüman olmasına karşı Laik, bir Hukuk Devleti olmasından duydukları korkudan kaynaklanmıştır.
Hitler, Avusturya asıllı, Erdoğan kendi deyimiyle Gürcü asıllıydı.
İkisinin eğitim düzeyi aynıydı.
Alman ağır sanayi burjuvazisi Hitleri desteklemişti.
ABD, Türkiye’yi Truva Atı olarak kullanarak Ortadoğu ve Kuzey Afrika petrollerine el koymuştu. 
Bugün petroller ABD’nin kar hanesine yazılırken Türkiye yakasına bulaşmış Müslüman kanıyla kalakalmıştır.
Bu günlerde Batının ve ABD’nin, artık AKP iktidarına gereksinmeleri kalmamıştır.
ABD’de Türkiye’nin NATO’ dan çıkarılması için imza kampanyası başlatılma aşamasına geçilmiştir.
ABD Dışişleri Danışmanı David Phillips; “Erdoğan suç unsurları olan birisi. Ve boğazına kadar yolsuzluğun içine batmış” diyerek AKP iktidarına gereksinim duymadıklarını vurgulamıştır.
AKP iktidarı 17-25 Aralık yolsuzluk ve rüşvet bataklığından kurtulmak için aldığı her yasadışı önlemle hem kendi geleceklerini, hem de Türkiye’yi onarılmaz bir yalnızlığa ve çaresizliğe götürmektedir.
Başbakanlıktan cumhurbaşkanlığı zırhına bürünerek hesap sorulmaktan kurtulamayacağını anlayan Erdoğan kurtuluşu Padişahlıkta aramaya başlamıştır.
Bu hedefe varmak için her umar gördüğü kişilere, yöntemlere gözü kara sarılmaktan başka çıkar yol bulamamaktadır.
Türkiye’nin güven kaynağı kurumlarına 12 yıl birlikte kurduğu kumpaslarla meclissiz,  ordusuz, yargısız, hukuksuz bir ülke durumuna getirdiğini unutturacak durumda değildir.
Özgür basınsız, bilim ve bilimsellikten arındırılmış üniversiteleri, okulları dogmaların esiri mollalara teslim edişini KANDIRILDIM bahanesiyle unutturmak kolay mı?
Ülke dün, AKP iktidar olmadığı dönemde ”devletimin emrindeyim” diye yalvaran bir terörist başı bugün meydanlarda talimatlarını yayınlatacak kadar muktedir ve iktidar ortağı durumuna getirildi.
Cemaatle yargıya, anayasaya birlikte kurdukları kumpasla hukuk devletini birlikte ortadan kaldırdılar.
Suç işlettiği bürokratlara hangi suçu işlerse işlesin hesap vermeme gücü verdi.
Türkiye’de bakanları, yandaşları, belediye başkanları, bakan çocukları, kendi çocukları ne idari ne de hukuki hesap sorulamaz konuma getirildi.
Ne Esad gitti, ne Mısır’da Sisi yıkıldı, ne de İran’a ABD saldırdı.
Çaresizliğinden Sisi ile aynı safta kıyama durdu.
Kumpas yaptıkları masum insanlar yıllarca hapislerde yattılar, intihar ettiler, mesleklerinden oldular.
Onların itibarlarını 27 Şubatçılara geri verdiği rütbelerini vermeye yanaşmamakta.
Çünkü, içtenlikli değildi. Onların özgürlüklerini elinden gelseydi vermeyecekti.
Yolsuzluğu, rüşveti, IŞİD’ e yasa dışı silah kaçırdığını ortaya çıkaran savcıları, yargıçları, askerleri perişan ederken, aydınları, gazetecileri, yurtseverleri haksız yere toplama kamplarında tutsak eden savcılara, yargıçlara dokunulmadı.
Halen camide içki içtiler, yetmiş üzeri çıplak adam bir yakınım çocuklu kadına saldırdılar diye direnecek kadar saplantı içinde.
Tüm ülkede elektrikler sönecek, ülke karanlığa terk edilecek elektrik santrallerine siber saldırıyı gizlemeye çalıştı.
Uzmanlara göre Siber saldırı sadece Santrallere değil; Yüksek Seçim Kuruluna, TÜBİTAK’a, Danıştay’a, Yargıtay’a, Anayasa Mahkemesine de yapılmıştır demektedirler.
Ellerini kollarını sallayarak silahlı kişiler Adliye sarayına geliyor, yıllardır on dört yaşındaki bir çocuğu terörist diye öldürttüğü polisleri bulan savcının odasına giriyorlar, Bulgaristan’dan, Yunanistan’a kadar konuşmalarına, propagandalarına ses çıkarılmıyor, ama Türk basınına yasak getiriyor sonra hiç bir önlemi almadan savcının odasına girip savcının ve teröristlerin ölümünden sonra ”Operasyon başarılı oldu” diyebiliyor..
Terörist diye nitelediğiniz kişiler omuzlarında silahlarla, bazukalarla güpegündüz emniyet müdürlüğünü basacak.
Fenerbahçeli sporcuları, yöneticileri, teknik heyeti taşıyan otobüs silahla taranacak. Otobüs şoförü vuruluyor, Trabzon valisi taş atıldı diye olayı ört-bas etmek mi istiyor?
Eğer otobüs durdurulmasaydı, şarampole yuvarlanabilirdi.
Varılmak istenen hedef nedir?
Yaklaşan seçimlerin iktidar değişikliği getireceği korkusu yeni kumpaslar mı yaratılacak?
Hazır her yetkiyi tek adam elinde toplayan yasayı da almışken.
Tanımadıkları anayasaya, bekleme odasına aldıkları parlamenter rejime
Yeni bir KUMPAS  hazırlığı olmasın….

Yıldız AKALIN




Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.