ROBİNSON CROUSE’NIN ADASI

ABONE OL
19:01 - 01/10/2020 19:01
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

 Siz bu satırları okurken ben Robinson Crouse’nın adası Tobago’da olacağım. Münih-Londra üzerinden yaklaşık toplam on dört uçuş saati sonrası ulaşabildiğimiz adanın daha önce adını sanını pek bilmezdim. On beş yaşındaki kızımın okuduğu Perulu yazar Sergio Bambaren’ın “Die Bucht am Ende der Welt” (Dünya’nın ucundaki körfez) adlı kitabından etkilenerek aile meclisi olarak tatilimizi bu adada geçirmeye karar verdik. Bu adanın tanıtımı dikkatimi çekti. Neden Robinson Crouse’nın adası diye araştırdım. İngiliz yazar Daniel Defeo’nun “Robinson Crouse” kitabını okumayan ve kölesi “Cuma” yı tanımayan pek yoktur sanırım… 28 yıl ıssız adada yaşamak zorunda kalan Robinson Crouse, adada bulduğu yerli Cuma’yı eğitir ve onunla birlikte ilginç olaylar yaşarlar.

Dünya haritasına baktığımda ise Robinson Crouse adasının Şili kıyılarına yakın bir ada olduğunu ve Tobago ile hiç bir ilgisi bulunmadığını öğrendim. Daha önceki adı “Isla Más a Tierra” (Karaya yakın ada) olan 96,4 kilometrekarelik bu adanın adı 1966 yılında Şili devletinde “Isla Robinsón Crusoe” olarak değiştirilmiş. Sebebi de o tarihte Japon araştırmacılar romana ilham olan İskoçyalı denizci Alexander Selkirk’in bıraktığı izleri bulmaları ve gerçek “Robinson Crouse” öyküsünün bu adada geçtiğini kanıtlaması olmuş.

İngiliz yazar Daniel Defeo’nun kitabına ilham olan denizci Alexander Selkirk 1704 yılında gemi kaptanıyla tartışınca gönüllü olarak bu adaya bırakılmayı istemiş ve kurtulana kadar bu adada 4 yıl 4 ay kalmış. İngiltere’ye döndüğünde de yaşadıklarını anlatarak bir dergide yayınlatmış. İngiltere dışında hiç bir yer görmemiş olan Daniel Defeo ise bu anlatımlardan etkilenerek “Robinson Crouse” kitabını yazmış. Yani kitaptakiler daha çok Defeo’nun fantezilerinden ibaretmiş. Bildiğiniz gibi Karl May da romanlarına kaynak olan ülkelere hiç gitmediği halde aralarında “Bağdat’tan İstanbul’a kadar” veya “Winnetu” gibi eserlerin bulunduğu başka ülkelerde geçen otuz üç gezi eseri yazmıştır.

Bir İngiliz’in fantezisiyle yazılan bir eserden bugün birçok ülke kendine pay biçmeye çalışmaktadır. Nedeni de turizm… Tobagolular, eserde anlatılan yerlerin kendi adalarına çok benzediğini söyleyerek adalarını pazarlamaktalar, Şilililer ise adanın adın değiştirmeye kadar gitmekteler…

Burada aklıma birden bire Noel Baba olayı geliyor.

Antalya’nın Demre ilçesinde değişik şenlikler düzenleyerek Noel Baba olayını pazarlamaya çalışıyoruz, ama gördüğüm kadarıyla da pek başarılı olamıyoruz. Oysaki Noel Baba tüm Dünya’daki Hıristiyanların ortak değerlerinden biridir ve Demre turizmi için bir nimettir. Bende nedense bu konuda bir şeyleri doğru yapamadığımız hissi uyanıyor. Finliler, Neol Baba Lapland’da oturuyor masalıyla Lapland’a turist yağdırıyorlar. Aslında turistler için hiç de çekici olmayan Lapland’da kışın hava eksi 30 dereceye kadar düşüyor ve yılın 175 ile 225 günü karla kaplı bir bölgedir…

Noel Baba turizm açısından önemli olan sayısız değerlerimizden sadece bir tanesidir, yoksa değerlerimizi burada saymakla bitmez. Efes’te olduğu gibi tarihi eserlerin üzerine turistlerin çıkıp resim çekmelerine göz yumarak değil, eserleri koruyarak yapılan bir turizm pazarlamasının ülke ekonomisine daha fazla katkıda bulunacağına inanıyorum…

Ahmet İNCEL

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.