PİŞMANLIK

ABONE OL
11:54 - 23/10/2020 11:54
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Türk işçilerinin Almanya’ya ilk gelişlerinden bu yana tam elli yıl geçti.
Federal Bakan Schäuble bunca zaman sonra büyük bir pişmanlıkla, “keşke Türk işçilerini almasaydık Almanya’ya” diyor.
Ben bu keşkeleri hiç sevmem.
Çünkü yaşananın bir daha geri gelmesi mümkün değildir; yaşanan yaşanmıştır.
Sonra bir olayın üzerinden uzun bir zaman geçince eskiden alınan kararlar, atılan adımlar ve verilen sözlerle ilgili yorum yapmak riskli bir iştir.
“Keşke” dediğiniz anda ne o günün koşulları hatırınızda kalmıştır, ne de izleyen gelişmeler…
Tutup bugünün gözlüğüyle geçmişi üstünkörü yorumlamaya kalkışmak kimseye yarar getirmiyor.
Şimdi tutup elli yıl önceki bir siyasetle ilgili böyle bir yargıya varmak aynı zamanda bir kolaycılık, geçmişte yaşananların işinize gelen yanlarını görme eğilimi ve odağında insan olan bir olguyu hafife almaktan başka nedir ki.
Bakan Schäuble’nin bu serzenişine benzer sözleri ilk kez yıllar önce Nürnberg’de Bundesanstalt für Arbeit’ın (şimdiki Bundesagentur für Arbeit) yabancı işçilerden sorumlu yetkilisinden duymuş ve yadırgamıştım.
O yetkili, işgücü açığı ortaya çıktığında Almanya Demokratik Cumhuriyeti’nin ev kadınlarını istihdama çektiğini, Almanya federal Cumhuriyeti’nin ise ülke dışından “konuk işçi” getirme yolunu seçtiğini söylemiş ve bu kararın doğru olmadığını ileri sürmüştü.
Gerçi Almanya’nın doğusunda da işgücü açığı ortaya çıktığında oraya da Vietnam’dan ve başka sosyalist ülkelerden işçi getirilmişti.
Dolayısıyla bu değerlendirme gerçeği tam olarak yansıtmamaktaydı.
Öte yandan, Batı’da bugün nüfus azalmasından şikâyet ediliyor ya, orada da eğer Doğu’daki istihdam politikasına benzer bir yol izlenmiş olsaydı hiç kuşkusuz fabrikalarda çalışmayı anne olmaya yeğleyen kadınlar nedeniyle bugünkü Alman nüfusu çok daha düşük olurdu.
Şimdi ben tutup elli yıl önceki bir tasarrufun bugünün koşullarında doğru veya yanlış olarak değerlendirmesini yapacak değilim; buna gerek görmediğim gibi yanlış olduğu kanısındayım da.
Hem demokrasiden, çoğulculuktan ve evrensel insan haklarından falan söz edeceksiniz, sonra da emeğiyle yaşayan insanların çoğunlukla bugünün Almanyasına hiç yakışmayan bir kültür ırkçılığını çağrıştıran düşüncelerle “keşke gelmeseydiniz” diye kalplerini kıracaksınız.
Tam da entegrasyon fikriyatına uyan bir davranış.(!)
Bu türden spekülatif argümanlarla bir yere varmak da hiç mi hiç mümkün değil;
Aradan bunca zaman geçmiş, gelen insanlar bu ülkeye emekleriyle katkıda bulunmuşlar, burada evlenmiş, çocuk sahibi olmuş, okula gitmiş, çalışmış, vatandaş olmuş, bir kısmı yaşamlarını burada yitirmişler, burada toprağa verilmişler.
Kalkıp elli yıl sonra onları buraya getirmenin hata olduğunu falan söylerseniz en hafif deyimiyle bu insanlara haksızlık etmiş olursunuz.
Bu da bu kadar entegrasyon vs. lafı ettikten sonra bir çuval inciri berbat etmek değil de ne acaba?

Dr. O. Can Ünver

Inal

    En az 10 karakter gerekli
    Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.