KILAVUZLARA BAK!

ABONE OL
18:52 - 01/10/2020 18:52
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Kendisine kök arayan AKP, Menderes ve Özal’la bu eksikliğini gidermeye çalıştı geçtiğimiz yıllarda. Menderes, Özal ve RTE’ nin fotoğraflarının altına ”demokrasi kahramanları” yazan afişler uzun süre kentlerin reklam panolarında kaldı. Peki, bu üç ismi ortak paydada birleştiren nedir?
Menderes ”Türkiye’yi küçük Amerika yapacağım.” diyerek hem ABD sevgisini hem de ABD’ye bağlılığını ilan etti. NATO görevi gereği askerimizi Kore’ye gönderdi. ABD çıkarları uğruna Mehmetçik’in kanı Kore topraklarına aktı. Yerli sanayiyi ihmal edip köstekleyerek ekonomimizin dışa bağımlı olmasına neden oldu. Lozan’da tarihin çöplüğüne atılan Kapitülasyonlar 1950’den sonra adı değişerek ulusumuzun boynunda kement oldu. Muhalifler türlü uydurma suçlamalarla karşılaştı. İktidarı eleştiren gazeteler kapatıldı, gazeteciler hapishanelere gönderildi. ”Vatan cephesi” kurularak ulus ikiye bölündü. Demokratik hareketler polisin şiddetiyle bastırıldı. Amerikan yardımları nedeniyle Türk tarımı ilkel düzeyde bırakıldı. Milletvekillerine hitaben ”Siz isterseniz şeriatı bile getirebilirsiniz.” sözleri ise hiç unutulmadı.

”Ben bu orduyu yedek subaylarla bile yönetirim.” sözü belleklere kazınmıştır Menderes’in.
TBMM’de yalnız DP’li milletvekillerinden oluşan tahkikat komisyonu kurdurdu. Bu komisyonun görevi ise muhalefetin ve basının faaliyetlerini denetlemekti. Muhalefeti, basını, üniversiteyi susturup ülkeyi dışa bağımlı duruma getiren Menderes ”demokrasi kahramanı(?)” ilan edilip AKP’nin öncülü sayılıyor, ne büyük rastlantı! Ayrıca ”Ben odunu aday göstersem kazanır.” Sözü de bu büyük demokratımıza(?) aittir.
Özal, ülkemizin ikinci ”demokrasi kahramanı(?). 24 Ocak kararlarının mimarı. Bu kararlarla ülkemize emperyalist boyunduruk geçirildi. Bunların uygulanması için de 12 Eylül darbesi yapıldı. 24 Ocak’la özelleştirmelerin önü açılarak gümrükler kaldırıldı. Devletin tarımsal üretimi desteklemesi son buldu, cevizden pirince kadar birçok tarım ürününün ithal edilmesinin yolu açıldı. Her alandaki yerli üretim kısıtlandı, yabancı malların tüketilmesi özendirildi. Devlet, tüccar mantığıyla yönetilmeye başlandı. Her türlü kamu hizmeti, devlet zarar ediyor diye ortadan kaldırıldı.
Örgütlü toplum yok edildi. Sendikalar, meslek odaları, üretici birlikleri etkisizleştirildi. ”Demiryolları komünizmi, karayolları özgürlüğü (Burada anlatılmak istenen kapitalizmidir.) ifade eder.” sözü de Özal’ındır. Ulaşımın dışa bağımlılığını bu kadar güzel itiraf eden bir siyasetçimiz yoktur sanırım. 1982 anayasasıyla düzenlenen siyasal partiler ve seçim yasasını antidemokratik bir kuşa çeviren de Özal’dır. 1987’de yasaklı siyasetçilerin affedilmemesi için çırpınan da odur. Yani 12 Eylül’ün siyasal yasaklarının sürmesi için turuncu kampanyalar düzenleyen bir büyük demokrattır(?) kendisi. Onu en iyi anlatan ise ”Benim memurum işini bilir.” sözüdür.
Şortla askeri birlik denetlemesi ise tarihe geçmiştir Özal’ın.
ABD sevdası, özelleştirmeler, yerli sanayiyi ve tarımı yok etme, ithalatı coşturma, üretim ekonomisi yerine tüketimi teşvik etme, TSK’yı güçsüzleştirme, muhalefeti susturma, yandaşı varsıllaştırma, halkı yoksullaştırma, NATO’nun hizmetinde olma, dini siyasete alet etme, devlet kurumlarını zayıflatma, halkı kamplara ayırarak bölme, antidemokratik uygulamaları yaşama geçirme konusunda birbirinin devamıdır bu üç siyasetçi. Fazla konuşmaya ve yoruma gerek var mı?

Adil Hacıömeroğlu

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.