KERAMET- İBADET

ABONE OL
18:56 - 01/10/2020 18:56
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Hani derler ya; ”Şeyh uçmaz mürit uçurur”

Yeni müritler dönemine gireli beri yağcılığın, yalakalığın sınır tanımaz boyutlara dörtnala gidişini hep birlikte seyrediyoruz.

Rahmetli Erbakan Hoca seçim meydanlarında hızını alamamış:

”Bize oy vermeyenler patates dinindendir” diye buyurmuştu.

O dönemlerde Hocanın oy ortalaması yüzde yedilerdeydi.

Yani Türkiye’nin yüzde doksan üçü Patates Dininden oluyordu.

Sonra onun öğrencileri yetiştiler.

Ne kadar tarikatlar, şeyhler, şıhlar, numaracı cumhuriyetçiler varsa ittifak kurdular, laik cumhuriyete karşı.

Sarıklısı, cübbelisi, poturlusunu günü geldiğinde cihada çıkarmak için mevzilere yerleştirdiler. Badem bıyıklıları ön plana çıkararak koyun yerine koydukları halkı ürkütmemek için sarıklıları, kara çarşaflıları Fatih Çarşamba’da geçici olarak sınırlandırdılar.

Dönekleri, liboş tayfasını, Soros çocuklarını yandaş medyalara yerleştirdiler, tesettürü özgürlük diye yutturmaya çalıştılar.

Kadınlar binlerce dolara varan ithal türbanlarıyla, son model cipleriyle varoşların gözlerini kamaştırarak lüks ve pahalı cipler karşılığı ikinci eş olmayı kabullenerek sosyetik rakiplerine caka satmaya başladılar.

Kolayını da bulup kitabına uydurdular.

İmam nikâhıyla akıllarınca zinalarına kılıf yarattılar.

Sosyetede metres, cemaat âleminde helallik.

Birde Muta Nikâhı var ki şeytanın aklına gelmez.

Hele devri AKP döneminde Laik Cumhuriyetin Büyük Millet Meclisinde çok eşli milletvekilleri ”Laik Cumhuriyete Bağlılık Yeminini” okurken sonunda ekledikleri Namus ve Şeref sözcüklerinin bu kadar ucuzlamasını içine ve de ahlak anlayışına nasıl sığdırdılar, söylenecek bir şey yok.

Onlar zaten bir zamanlar şeriat yasaları uygulanmadığı için kendilerini Türkiye’de esaret altında yaşayan tutsaklar olarak tanımlıyorlardı.

Aslında bu şeriat konusunda da içtenlikli değiller. Çünkü şeriat rejimi geldiğinde kesilmedik ne kolları, ne kelleleri, ne de dilleri kalırdı.

Bir öykü vardır, bilirsiniz:

”Bir köyde Öğretmen ve İmam sürekli kapışırlar.

Öğretmen ne yaparsa imam ”günahtır, haramdır” dedikçe köylü öğretmene cephe almaya başlar. İmam, öğretmenin okulda öğrencilerle yağmur deneyi yaptığını duyunca Cuma Hutbesinde:

”Ey cemaat, zındık öğretmen okulda çocuklarınıza dinsizliği öğretmektedir. Yağmur yağdıracağını söyleyerek Allah’a şirk koşmuştur.” Diyerek köylüyü kışkırtır. Köylüler çocuklarını okula göndermediği gibi öğretmeni taciz etmeye başlarlar.

Öğretmen evinden dışarı çıkamaz olur.

Bir Cuma Namazında imam tam vaizini bitirirken öğretmen camiye girer; ”Ey cemaat bugün gördüğüm bir rüya ile Hoca Efendinin ne denli mübarek, ne denli ermiş olduğunu öğrendim. Bu muhteremin sakalından bir kıl alan sorgusuz sualsiz cennetliktir” diyerek hocanın sakalından bir kıl koparmaya hamle eder. Cemaat bir anda hocanın üzerine çullanır, bağırta-çağırta sakalını yolarlar. Hoca cascavlak kalmış suratının acısıyla kendini kalabalıktan kurtararak dışarı atar. Gidiş o gidiş. Bir daha imamı gören olmaz.”

Şimdilerde lider dalkavukluğu öylesine boyutlara ulaştı ki, toplumun bunları içine sindirmesiyle kültür erozyonunun nerelere dayandığını, ne tür yıkımlara neden olduğunu içimiz yanarak izliyoruz.

Bir zamanlar Tayyip Erdoğan için ikinci peygamber yakıştırması yapanlardan sonra AKP Bursa Milletvekili Hüseyin Şahin çıtayı yükselterek:

”Sayın Başbakanımıza dokunmak bile ibadettir”

Fetvasını veriverdi.

Artık, Cemaati Müslümin, Başbakanın geçtiği yollarda nöbete durup onun mübarek bedenine dokunarak ibadet farizasını bir hakkın yerine getirmenin sevabına nail olacaklar.

Lakin bu dokunma ibadetinin şekli nasıl olacak?

Hüseyin Şahin Efendi bu ibadetin farzlarını söylese de dokunma ibadetinde yanlışlık yapılmasa.

Kürtçülükten, Fetullah Hoca müritliğine geçen, başbakanın beyninin yarısı Mehmet Metiner ile solculuktan çark edip gazeteci jurnalciliğine atlayıp onları Silivri’ye postalatan Şamil Tayyar hizmetleri karşılığı milletvekilliğini, Laikleri şişe geçirmeyi öneren sabıkalı küfürbaz Kemal Öztürk, Atatürk’ün kurduğu Anadolu Ajansı’nın Genel Müdürlüğünü kaptı.

TV Kanallarında Atatürk’e salya sümük saldıran Mehmet Altan ile spor programlarında bile ahkâm kesen Nazlı Ilıcak ne zaman takdire şayan olacaklar bekleyelim.

Devir yalakalar devri.

Neyzen Tevfik bir zamanlar dizelerinde şöyle döktürür:

Kime sordumsa seni, doğru cevap vermediler;

Kimi hırsız, kimi alçak, kimi deyyus dediler! …

Künyeni almak için partiye ettim telefon,

”Bizdeki kayda göre şimdi o mebus!” dediler!

O zamandan bu zamana değişen ne?

Yıldız AKALIN

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.