0

BEĞENDİM

ABONE OL

News

0

Çocukluğumda eski yunanca adıyla Kalamaki (Türkçesi hasır otu) denilen bölgede yazın ailecek çadır kurardık. Sonradan Dilek Yarımadası adını alan bu bölge Kuşadası’nın Güzelçamlı beldesinin en sonundadır ve milli parktır. Çadırımızın önünde otururken bir yüzümlük Samos (Sisam) Yunan adasına seyrederdik. Özellikle Pazar günleri o zamanlar adanın Türkiye tarafındaki tek bina sayılan kiliseye gelen arabaları bile görebiliyorduk. Hep arkadaşlar arasında bir gün bu adaya gidip, oradan buranın nasıl göründüğüne bakalım derdik. Allah nasip etti yıllar sonra bizim en uç noktadan 1,2 km. mesafedeki Samos’dan bizim tarafın nasıl göründüğünü ilk ve tek izleyebilen ben oldum. Oradan görebildiğim manzara ise hiç de güzel değildi, görebildiğim kıyıların beton yığını haline gelmiş olmasıydı.

İlk gidişimden beri oraya gitmeyi ve oradan burayı izlemeyi gelenek haline getirdim. Kuşadası’na her gittiğimde bir günlüğüne de olsa mutlaka Samos’a geçer şehrin arkasına iner ve Türkiye kıyılarını izlerim. İlk gittiğim yıllarda 1980 sonrası Türkiye’den kaçıp, Avrupa’ya iltica edip, tatilini Samos’da geçiren sürgün Türklere de rastlardım. Türkiye kıyılarına bakıp bakıp hüzünlenirlerdi. Bu yıl da Kuşadası’na gitmişken Samos’a uğramadan edemedim. Kuşadası’ndaki akrabalarım ise her “yarın bir Samos’a uğrayacağım” dediğimde bana hep şaşkın bir hüzün içersinde bakarlar, nedeni de eğer onlar karşı komşularını ziyaret etmek isterlerse, önce İzmir’e gidip vize almak zorundalar… Oysa karşı komşularda Türkiye vize istemediği için günlük gereksinimlerini bile Kuşadası’ndan alabiliyorlar. Biraz haksızlık gibi… Ne dersiniz..

ahmet-incel-20-07-a.jpg
Beton yığını haline gelen Kuşadası’ndan Samos’a gittiğimde yıllardan beri değişmeyen yapı tarzı olan iki veya üç katlı binalar beni karşılar. 478 kilometrelik adada yaklaşık 35 bin insan yaşıyor. 24 binlik nüfusuyla adanın en büyük kenti Samos’da en haşmetli bina ise limandaki tarihi Samos Hotel’dir. Kuşadası’nda beş yıldızlı oteller dolarken Samos’daki tek beş yıldızlı otel ise Doryssa Seaside Resort’tur. Bu otel bile üç katlıdır ve genelde doğa yapısına uygun dizayn edilmiş bungalovlardan oluşur. Kuşadası’nda caddelerde turist olarak hiç bir mağaza önünden laf atılmadan geçmek mümkün değilken, hiç bir yerde malların fiyatlarını yazan etiketler görülmezken, burada girdiğimiz mağazalarda rahat rahat malı seçip sonra da kasaya gidip ödemek çok doğal. Burada son yıllarda çoğalan Çin malı satan mağazalardan da oldukça ucuz ama kalitesi de o oranda olan mallar almak mümkün. Geçtiğimiz yıllarda turisti sağılacak gibi gören Samos esnafı fahiş fiyatla mal satınca birden bire turist akımı kesilmiş, bu durumdan zarar gören esnaf son üç dört yıldır yeniden normal fiyatla mal satmaya başlayınca, adaya yeniden turistler gelmeye başlamış.

Burada Almanya’dan alıştığımız Lidl mağazası da bulunuyor ve Kuşadası’nda yaşayan Alman kökenlilere alıştıkları malları Samos’dan Lidl’den alabilecekleri tavsiye ediliyor. Son gidişimde daha önce Türk sürgünlerin Kuşadası kıyılarına baktıkları uçta, bir ağacın altında Yunanların “Meltemi” dedikleri meltem rüzgarını yüzümde hissederek taşlarla sabitleştirdiğim seccademde öğle namazını kılarken, Somalili bir hediyelik eşya satıcısına rastladım. O da elindeki ağaçtan filleri, deri kemerleri bir kenara koyduktan sonra yanımda namazını kıldı. Dünyanın neresine gitsem onlara rastlarım nedense, burada da rastlamak ilgimi çekti. Benimle “Müslüman kardeşi” olarak yanında getirdiği sefertasında yemeğini paylaşmak isteyen Muhammad, Atina’da yaşıyormuş.

Son olarak diyeceğim bu güzel adaya gittiğinizde Kostas’ın tavernasına uğramadan ve Velemvetsos / Marathokampos pastahanesinde Eleni’nin pastalarından tatmadan dönmeyin…

Ahmet İNCEL