IRKÇILIĞA KARŞI

ABONE OL
11:43 - 23/10/2020 11:43
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

  Savaştan kaçan sığınmacılar dolayısıyla ırkçılık Arupa’da tekrar hortladı gibi görülüyor. Aslında hep vardı, ama varlıklı olanların kaybetme korkusu ile günümüzde su yüzüne çıktı.

Irkçılığa karşı mücadele günü 1966 yılından beri 21 Mart’ta anılıyor. Son zamanda bir gün değil, bir haftaya yayıldı.

Alman Sosyal Demokrat Partisi (SPD) Göçmen Çalışma Kolunun düzenlediği bir panelde ele alındı. Konuşmacılar Almanya’da ırkçılığın durumu birinci bölümde, karşı mücadele ikinci bölümde konuşuldu. Katılımcılardan gelen sorularla çok ilginç tamamlama yapıldı.

Avrupa seçim hazırlıklarını yürüten Gaby Bischoff SPD’denin Avrupa Parlamentosunda alınacak tedbirleri sıralaması rahatlatmış oldu.

Katılanların çoğu göçmen kökenli ailelerin Almanya’da doğan çocuk ve gençler parti üyesiydi. Bu çalışma kolu 22 yıl önce, şimdi Berlin CHP Birliği Başkanı olan Kenan Kolat ve arkadaşları tarafından kuruldu. Kısa zamanda ülke çapında organize olduğuna şahit oldum. Zira ben de yönetimde görev almıştım.

Bu kol çalışmalarıyla partinin kapısını göçmen çocuklarına açtı. Bunlar göçmen değil, aileleri veya ataları gelmişti. Çok sayıda göçmen kökenli politikacılar yetişti. Berlinlilerin yakından tanıdığı Raed Saleh Berlin Eyalet Meclisinde SPD parti grup ve ilçede Parti Başkanı. Sağlık Senatörü Dilek Kolat bunlardan sadece birkaçı.

Kol başkanlığını sırayla Berlin Eyalet Milletvekili Ülker Radzivill, Aziz Bozkurt yaptı şimdi de Hakan Demir yürütüyor. Politika ile ilgilenen gençleri bu çalışma kollarında başlayarak sahip çıkmalarını acilen tavsiye ediyorum. Böylece emeğimize ve tarihe sahip çıkabilirler. Tarih geleceğe yol göstermezse unutulmuş sayılır.

Çalışma kolu tüm Almanya çapında aktif olarak varlığını sürdürdüğü gibi şehirlerin ilçelerinde de şubeleri var. Demokrasinin aşağıdan yukarıya ilkesini uyguluyorlar.

Hakan Demir paneli çok akıcı bir şekilde yürüttü, zamanı çok idareli kullandı, çok güzel özetledi. Toplantıdan sonra Türk Sivil Kuruluşlarının iki dilde açılmaları gerektiğini farketttim. Tekrar etmekten bıkmıyorum, yoksa dernekler bir aileye aitmiş gibi çalışır, yalnız Türkçe konuşurlarsa birinci neslin kurduğu sivil kuruluşlar kapanmak zorunda kalacağı aşikârdır.

Bu bahsettiğim paneli adeta geniş, etraflı bir şekilde sorunları sıralayıp, çareleri çözüm yollarını anlatan kitabı çok beğendim. Sanki birlikte çalışmışlar gibi.

Fatma Aydemir ve Hengameh Yaghoobifarah tarafından Almanca yazılmış, Eure Heimat ist unser Albtraum, Sizin Vatanınız bizim Kâbusumuz, adıyla ikinci üçüncü neslin çığlıklarını duyuruyor.

Ev ve iş ararken, ama okulda iş yerinde, yolda toplu taşıma araçlarında karşılaştıkları açık veya üstü kapalı ayrımcılık, hor görme deneyimlerini örneklerle ondört yazar anlatıyor.

Alman vatandaşı olmakla bazı kolaylıklar olmasına rağmen, doğuştan atalarından yurttaşlığı olanlarla eşit muamele görmüyorlar.

Atalarımız İkinci Paylaşım Savaşı’ndan sonra bu ülkeyi birlikte kurdu. 80 milyon Almanya nüfusunun 20 milyonu göçmen kökenli olduğu sanılıyor. Ancak hep birlikte BİZ olursak demokrasiyi iyileştirip, tedavi edebiliriz.

Sasha Marianna Salzmann, birbirimizi sevmek zorunda değiliz, ama barış için birlikte hareket etmemiz ve yirmi milyon nüfusun ayağa kalkması gerektiğini söylüyor.

Göçmenler üzerinden konuşanlara, uzman olanlara artık susun, göçmen kökenliler, koyu renk cildimiz, dinimiz ayrı olanlar biz kendimiz, kendimiz hakkında konuşacağız. Çocukları bir çekmeceye sıkıştırıp, bırakmamalı.

Daha yuvada yanıma siyah cildi olan oturamaz, diyen bir çocuğa karşı koymaya, o küçücük beyine nasıl anlatmalı? Okulda öğrenciye silgi fırlatıp, siyah tenli olana silip beyazlaması söylenirse, ne cevap vermeli? Hele bazı Alman öğretmenlerin bilerek veya bilinçsiz olarak ayrımcılığa uğrayan bu çocukları korumaya dahi almadıklarını bilmek, bir öğretmen olarak içimi acıtıyor.

Salzmann Hanım yazdığı essayda oğlu ile konuşuyor. Kendisi Musevi olduğu halde sokakta, otobüste hakaretle karşılaşırsa hep Müslüman gençlerin onu korumaya aldığını anlatıyor.

Kitapta kökenleri çok çeşitli olan ondört yazar, hepsi çok güzel izah etmiş. Fakat Salzmann Hanım’ın adını verdim, çünkü çocuklarla, gençlerle nasıl konuşmalı soruma, ilk defa bir cevap aldım. Her çocuk ayrı, o halde ayrı donatmalı.

Yeni Almanların her yerde görünmeleri tek çaredir. Devlet dairelerinde, kamu ve medyada görülmeleri şart. Düşünce üretme, toplumu yönlendirmede basın ve medyanın rolü çok büyük. Göçmenler nüfus oranları kadar temsil edilmediklerine göre, birlikte ürettikleri basın ve medya kaynakları olmalı.

Sığınmacıların kaldığı barınakların yakıldığı, yakanların alkışlandığı, görünüşüne bakarak Alman değil diyerek insana fizikî şiddet uygulandığı, hatta öldürüldüğü bu ülkede tarihine bakarak, yılanın başı olan ırkçılığı büyümeden yok etmek demokrasiye sahip çıkan tüm vatandaşların sorumluluğundadır.

Huzur duyduğum evim, onun için mücadele ettiğim yerdedir. Bu mücadeleyi burada rahat yaşamak adına yaptım. Berlin benim vatanımdır, bu mücadeleyi yürütmek vatanımın bir parçası olmuştur. Artık bunu seviyorum.

Tyrell Otoo

Hoşça kalın!

İlter Gözkaya-Holzhey

Mutlaka okunması gereken bu kitap:

Fatma Aydemir, Hengameh Yatghoobifarah, Eure Heimat ist unser Albtraum, Ullstein Buchverlage, Berlin 2019

ISBN: 978-3-96101-036-3

Inal

    En az 10 karakter gerekli
    Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.