İÇ ÇATIŞMALARA GİDEN TÜRKİYE!

ABONE OL
11:49 - 23/10/2020 11:49
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

İÇ ÇATIŞMALARA GİDEN TÜRKİYE!

Son yıllarda Türkiye’deki siyasi çalkantılar, siyasi eksen kaymaları, Terör, komşularla ilişkiler derken bu sorunlara şimdi birde Cumhuriyet Gazetesine yapılan Operasyon Yazıİşleri Müdürü ve diğer Yazarları ile, ülkenin üçüncü büyük Partisi HDP’nin Eş Başkanları ve Vekillerinin tutuklanması eklendi ve Kriz tepe yaptı.

Türkiye’de şu anda İnsan hakları, Basın özgürlüğü ayaklar altında. AKP ye muhalif olanlar için o güzel ülke adeta cehenneme dönüştü. Her şeyi doğru yaptıklarına inanan yönetenler uygar, yurtsever insanlara adeta kan kusturuyor, nefes aldırmıyorlar, yetmiş, seksen yaşındaki aydınları kadın, erkek demekten hapise tıkıyorlar.

Tüm bu Kaostan bölgedışı aktörlerin, Batılıların ekonomik ve siyasi amaçlarının sorumlu olduğu ya da tek başına önemli rol oynadığını söyleyenlere ben inanmıyorum. Bu topu taca atmaktan başka bir şey değil.

Kapitalizmin yapısal krizlerini ve Petrol, doğal gaz ve yeraltı kaynakları nedeniyle Ortadoğu’ya olan ilgisini biliyor ve tanıyoruz. Ama “can çekişen kapitalizm”e yani emperyalizme fırsat tanımamak ülkeyi iyi yönetmek gerekiyor.

Biz ülke olarak ev ödevimizi iyi yaparsak bize kimse yanaşamaz.

Türkiye’nin İç sorunları ne zaman bitecek? Ne zaman bu ülkeye Batıdaki gibi özgürlükçü demokrasi gelecek, hangi ırktan, düşünceden, hangi mezhepten olursa olsun insanlar kardeşçe birbirine saygılı biçimde yaşayacak?

Bu nedenle Jeopolitik konumu bu kadar önemli olan Türkiye gibi bir ülkede Demokrasi mutlaka olmalı.
Gerçek Demokrasinin yaşandığı, bölgedeki ülkelerle derin tarihi kökleri, dini, kültürel, dilsel bağı olan, belirli düzeyde aynı hayat tarzına sahip ve genel olarak aynı hayat felsefesine sahip ve bu değerleri paylaşan bir Türkiye bölgesinde lider, dünyada, özelliklede İslam ülkelerinin halklarına örnek bir ülke olabilirdi.

Ama şu anda yaşanan tam tersi. Laik Cumhuriyeti Şeriatçı Din Devletine dönüştürme çabaları aralıksız sürüyor. İç çatışma için yanıp tutuşanlar var. AKP Hükümeti Laik Cumhuriyetten aklı sıra Revanşı almaya çalışıyor. Türkiye’de gördüğüm, bildiğim kadarıyla en katı dönemlerde bile Dindar bir insana hiçbir zaman İbadet yasaklanmamış, camiler her zaman açık olmuştur.

Bunu iddia edenlerin Alevilere, Süryanilere ya da Müslüman olmayan Hristiyanlara, Musevilere neler yaptıkları ortadadır.

Alevilerden aldığın vergilerle Diyanetin hizmetlerini finanse ediyorsun, Hocaların maaşını ödüyor, Camiiler, Lojmanlar inşa ediyorsun ve sonrada aynı Diyanet Kurumu Alevileri dışlayan Fetvalar yayınlıyor ve Alevilere zerre kadar hizmet vermediği gibi Cem evlerini ibadet merkezi olarak görmüyor.
Ne büyük bir haksızlık ne büyük bir çelişki ama değilmi?

Buna vicdan sahibi dürüst Dindar Sünni-Müslüman arkadaşlar ne diyor acaba, neden bu haksızlığa seslerini çıkarmazlar? Bunu hep merak etmişimdir.

Bu nasıl Müslümanlık, nerde Adalet ve inançsal özgürlük?

Türkiye’de öteden beri toplumsal sorunların temelinde kendinden olmayanı inkâr, yok sayma ve imha politikaları yatıyor.

Bu devletin siyasi islama kayması ne demektir ülkenin Anayasal rejimini yıkmak demektir. Aynı suçlamayla 68 kuşağından, efsane öğrenci Liderleri Deniz Gezmiş ve arkadaşları asılmadı mı? Ki onlar bu Cumhuriyeti dahada ileri götürmek için, bağımsız bir Türkiye özlemiyle çıkmışlardı yola!
Türkiye’de var olan iktidar kendileri gibi düşünmeyen yaşamayan kitleleride kendi kültürlerine uygun şekilde tek kalıba sokmak istiyor.

Bu kabul edilemez.

Zorlamalar geri teper. Bunun yerine böylesine karmaşık bir ortamda kucaklayıcı Diplomasi dili kullanılmalı, siyasi araçlar devreye girmeli, uzlaşma sağlanmalıdır.  
 
İyi niyetli insanların, kurumların çabalarını birleştirmek gerekiyor. Bu sağlanırsa toplumun ihtiyacını çok iyi tespit etmiş oluruz.

Türkiye’ni yapacağı tek şey barıstır, kucaklaşma ve yönetim mekanızmasını herkese açmak, pastayı eşit paylaştırmak, ondan pay vermektir.

Hayat bir uzlaşma sanatıdır.
 
Olağanüstü hassas bir dönemden geçiyor Türkiye.

Uzlaşma sağlanmaz, muhalif siyasilere, gazetecilere, aydınlara gözaltı, tutuklama devam ederse umarız gerçekleşmez ama iş savaş kaçınılmaz olacak.

Yüzbinlerce insanın öldüğü, ülkelerinden kaçtığı kardeş kavgasını Yugoslavya, Suriye, Irak gibi ülkeler yaşadı, yaşıyor. Bunu görmedilermi görmüyormu siyasiler, yönetenler ve millet? 

Bu gemi batarsa herkes içinde bunun bilinmesi gerekir.

Olası bir İç savaşta herkes kaybedecektir en baştada ülke ve gelecek kuşaklar. 

Bu nedenle Seçmenler, halkımız ısrarla ortak sorunların müşterek çözümünü engelleyenlere seçimlerde oy vermemelidir. 

Basınada bu günlerde önemli görevler düşmektedir. Gerçi hemen hemen tüm Muhalif gazeteler, TV lar, Radyolar, Internet Portalleri kapatıldı ama kalanlar gerçek görevlerini yapmalı, halkı sağlıklı bilgilendirmeliler. 

Türkiye’nin bulunduğu coğrafyada Emperyalizmin varlığı sürdükçe, Taşeronları iş başında olduğu sürece bizde ve Ortadoğuda isyanlar, ayaklanmalar bitmez. 

Unutmadan yazayım bu krizde azda olsa payı bulunan yıllardır gerçekleri görmeyen Türkiye’yi AB’den dışlayıp, gerici zihniyetin kucağına atan, demokrat, ilerici kurum ve insanlaral dayanışmaya girmeyen Avrupada artık bu aşamada kimin yanında olacağına dair kararını vermelidir! 
Seyirci kalmaya devam ederlerse Türkiye’den gelecek yüzbinlerce siyasi Mülteciyede hazır olmalılar. Çünkü bu olası siyasi kaos ve deprem onlarıda vuracaktır. 

Burada siyasetin içinde oluşum, Alman Sosyal demokrat Partisindeki görevlerim ve Merkez İlçe Meclisindeki Meclis Üyeliğin nedeniyle katıldığım birçok toplantıda Türkiye’deki siyasi durumda gündeme geliyor, konuşuyoruz.

Cumhurbaşkanı R. Tayyip Erdoğan ile Binali Yıldırım Hükümeti şu anda Avrupa desteğini kaybetmiş durumda.

Birçok siyasetçi, gazeteci, bürokrat ve sıradan Alman Vatandaşı Türkiye’deki baskıları kınıyor, kabul etmiyor ve muhaliflerle dayanışma gösteriyor.

İç savaşı, çatışmayı hafife alan ve bizde olmaz diyenlerede şunları söyleyebiliriz: İç savaş tahmin edeceğinizden daha farklı boyutta bir yıkımdır ve ummadığınız anda başlayabilir.
İç savaş katliamlar, toplu infazlar, parçalanmış aileler demektir.

İç savaş ülkeden kaçma, mülteci olma, yaban ellerde aşağılanma, sosyal ve psikolojik Travma demektir.
Ağzıma almak bile istemiyorum ama olası bir İç savaş ancak AKP’nin var olan bu baskıcı, yasakçı zihniyetinden hemen vazgeçmesi, tutuklu siyasetçi ve gazetecilerin salıverilmesi, terörün son bulması, tüm Demokrasi güçlerinin demokratik bir birlikteliği ve mücadelesiyle engellenebilir.

Aşk ile…

Mehmet Tanlı

Inal

    En az 10 karakter gerekli
    Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.