Hayatım Avrupa

ABONE OL
19:06 - 01/10/2020 19:06
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

 Bu adla başlıyan beş kitabı Erol Manisalı, çok yoğun bir çalışma ve çaba ile bilimsel olarak anlatıyor. Bu kitaplar bir roman gibi okuyup bitirilecek gibi değil, başvuru kitaplarıdır. Türkiye politikası, kültürel, sosyal, dinsel çok yönlü bir araştırma ve tarihi içeriyor. Avrupa Türkiye ilişkileri çok yönlü, detaylı açıklıyor. Henüz kitaplığında bu kitapları olmayanlara Avrupa’da yaşayıp, Türkiye de olanların politik düşüncelerini anlamak istiyenlere, merak edenlere tavsiye ediyorum. 

Birinci kitap: Ortak Pazar’dan AB’ye İkinci kitap: Askeri Darbeden Sivil Darbeye Üçüncü kitap: Türkiye’nin Askersiz İşgali “Gümrük Birliği” Dördüncü kitap: Avrupa’nın Askerle Kavgası . Avrupa’ya Derin Bağlar başlığı ile beşinci kitabından biraz daha etraflı bahsetmeden önce Erol Manisalı’nın Didim’de verdiği benim katıldığım konferansdan biraz söz etmek istiyorum.
Ekonomi Profesörü Erol Manisalı’nın Didim’e geleceği çok önce duyuldu. Mavişehir, Akbük’te yer bulmak imkânsız olduğunu Didim yerli gazetesi “Mavi Didim”’den öğrendik. Didim’de daha başka etkinlikler olduğu için yer bulma şansımız vardı. Konferansı düzenleyen Didim ADD, Didim’de geniş bir cephe destekliyordu. CHP, İP,OSP gibi siyasi partiler, belediye ve 15 dolayında dernek ve kuruluşların ortak girişimcileri ile gerçekleşiyor. Konferans alışılmamış bir yapıtın ve ortam içinde Apollo Tapınağı’nda yapıldı. Dev gibi sütunlar, Dolunay ışığında tarihi anlamadan bu günü anlamak kolay değil diyorlardı adeta. 
apolloza.jpg
Politikacı veya Ekonomist değilim, bir işin uzmanı değilseniz daha dikkatli dinlemek zorundasınız. Fakat çok zorlanıyordum, dinlemek zorlaşmıştı, bu doğal akustiği olan bir mekânda mikrofona ne gerek var diye düşünüyorum, Erol Bey kendisi mikrofona yakın olduğundan ne kadar bozuk olduğunu farketmiyor. Bir tesbiti çok harikaydı; O bilir, o büyüktür demeden bireyler, kuruluşlar neler yapabilir, diye sorgulamalıdır. Katılımcılar aydın, ne istediğini bilen kişilerdi, ama nasıl ve ne yapacaklarını bilmiyorlar. Önemli olan “boş ver, burası Türkiye” demiyen sorumluluğu bireysel taşıyan, Atatürk’ün reform ve prensiplerini korumaya kararlı olanlar katılmıştı. Erol Manisalı’nın anlattıklarını iyi kavramışlardı. Türkiye’de şu anda politikada karışıklığı, açık ve kapalı tehditleri anlaşılmıştı. Konuşması biz Avrupa’da yaşıyanlar için yurtseverlikle milliyetçilik arasında gidip geliyordu. Biraz aşırı ve korkutucu idi, Almanya’da biz birçok kararın Brüksel’den gelmesine kendimizi alıştırıyoruz. Birleşmiş bir Avrupa’da kararların, kanunların hepsi Berlin’den çıkmıyor.
Elbette yalnız Avrupa Birliği kendi çıkarlarını düşünüp Türkiye’ye emirler vermemeli. Bir uzlaşma, orta yolu bulma konusunda hem Erol Manisalı hem de katılımcılar hazır değil ve duygusal oldukları hissine kapıldım. Türkiye’nin çok sesli olduğunu, sorunun bir araya gelmesinde sıkıntı varlığını kabul ederken, Batı’yı bir tek ses olarak kabul ediyor. Türkiye’nin Gümrük Birliğine girmesine şahsen tanıdığım Avrupa Parlamentosunda alman parlamenterlerin bazılarının karşıt oy kullandıklarını hatırlatmam dahî onu katı tesbitinde yumuşatmadı. Batı tek ve kuvvetli bir kavram, Türkiye’yi parçalayıp, sömürge yapmak istiyor. 
Türkiye’de İngilizler hakkındaki söylemleri biz Almanya’da bir bilim adamından türkler üzerine söylediklerini duysaydık o alman bilim adamı hemen türk düşmanı ilân edilirdi. Örneğin Didim’de turizmi ingilizler ele alırken, bizimkiler hava alıyor. … Burada bizimkilerin yaptığı hatayı, onlara zamanında nasıl kazık atıldığını söylemiyor. Didim’de önce ingilizlere sonra da biz Avrupa’da yaşıyan türklere ayrı fiatlar uygulanıyor. Hırsızların da ilk hedefi ingilizler, sonra biz Avrupa’lı türkleriz, önce onların evleri soyuluyor. Bunun Türkiye çapında böyle olup, olmadığı araştırılmalıdır. İkinci bir örnek: Bir kafede ingilizce kuvvetli çalınan müziği, Erol Manisalı rica ettiği halde hafif çalmamışlar. Sorunu onların ingiliz olduklarına indirgemesine hayret ettim, kulaklarıma inanamadım. İngiltere’de olsa bunu yapamazlar, diyordu. Neden bu yalnız bir ingilizin suçu oluyor da kontrol sisteminin Türkiye’de uygulanmadığını hatırlatmıyor, diye şaşırarak düşündüm. Burada herkes bağırıyor. Yaşadığım sitede karpuzcu gidiyor, kömürcü geliyor ve bağırıyor. 
Bu satırları yazarken sekiz dokuz yaşlarında bir çocuk balıık, diye bağırırken yavaş dedim. Neden diye sorunca, görmüyor musun, yazıyorum, okuyorum diyerek cevap vermek zorunda kaldım. Evimizin önündeki elektrik direğine “Yalnız HUZUR satanlar bağırıp, korna çalabilirler” diye yazdığım yazı bile az etki yapıyor. Cem Evi’nin yaptığı iki konseri terketmek zorunda kaldık, çok kuvvetli açmışlardı sesini. Rica ettim, o küçücük çocuklara yazık dediğim halde hoparlörün sesini kısmadılar. Böyle saygı gören, sözü geçen bilim adamının bir halk grubuna, Didim’de yaşıyan ingilizlere karşı düşmanlığa hazırlamak durumundan kaçınması, yanlış anlaşılmaya fırsat vermemesi gerekir. 
Gelelim beşinci kitaba : “Avrupa’ya Derin Bağlar”, Truva yayınları. Kitap dokuz bölümden oluşuyor: 
1. AKP, AB ve ABD Üçgenindeki Derin İlişkiler 
2. Abdullah Gül’ün Kimliğinde AKP’nin Misyonu 
3. AKP’nın Liberal Politikaları ve AB ile İlişkiler 
4. AKP, Kıbrıs ve AB ile İlişkiler 
5. AKP iktidarının AB ile Birleşen Politikaları 
6. AKP Döneminde Özel Statüye Geçiş Anlaşmaları ve Uygulamaları 
7. Oligarşinin Sessiz Darbesi 
8. TSK’ya karşı AB’nin kullanılması 
9. AKP Döneminde AB’nin Türkiye politikası 
Sevgili okurlarıma bu sefer tatil için okunacak kitap tavsiye etmedim. Şu anda Türkiye’de olan Avrupa’lı Türklere şimdi okumasanız da bu kitapları alıp, giderken götürmenizi tavsiye ediyorum. Hoşça kalın.
İlter Gözkaya-Holzhey
Emekli Öğretmen

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.