GÖRÜLEMEMİŞTİR

ABONE OL
18:10 - 01/10/2020 18:10
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

GÖRÜLEMEMİŞTİR

Türkiye’de darbe girişiminden sonra demokrasiye sahip çıkmak amacıyla sokağa çıkanların arasında kana susayanlar, idam cezasının geri gelmesini istiyor. Buna karşı ses çıkaranların çoğu 1980 askeri darbede işkence mağdurları. Aydınlar, okuryazarlar da elbette karşı söz alıyor.

Yazımın başlığına aldığım kitabın yazarı da idam cezası almış, sonra karar Yargıtay’da bozulmuş.

Ali Türker Ertuncay’ı yıllar önce Didim Belediyesi’nde çalışırken tanımıştım. Bilgili, kültürlü, sohbetlerinde çok okuyan, okuduğunu gerçek hayatına uygulayan bir insan olarak tanıdım. Tanıdıklar eşime bu yıl Türkiye’ye gitmeyin, durum karışık deyince, eşim Didim’de sevdiğim dostlarımı yalnız bırakamam, dedi. İşte o canlardan birisi bu yazar yıllar sonra bize komşu oldu. Böylece daha yakından tanıyınca zenginleşiyor insan. Eşi Nezaket Hanım’ı da çok seviyoruz.

Bir TKP/ML sanığının günlüklerinden hiç bahsetmemişti. Sadece bu kitapla çok uğraştığını biliyordum. Haliyle bu kadar yakın olduğum bir insanın anlattığı işkence sayfalarını okuduktan sonra uyumak mümkün olmuyor.

Hani Etik’in tarifi, karşında bir insana tokat atılırsa senin yanağın acı duyar, tarifi vardır ya işte öyle bir şey.

Türker Bey askeri darbeden önce yasak örgüte üye olduğu için tutuklanır, işkence görür. Zekâsını ve mantığını kullanarak işkence esnasında dayanma gücü bulur. Kâğıt mendile yazdıkları günlükleri ablası cezaevinden dışarı çıkarır. O günlükler ve ilk eşine yazdığı mektuplar olmasaydı bu kitap yazılmaz ve tarih sayfalarında bir noksanlık olurdu. Tartışılacak çok konu var, örneğin yatılı okulun öğrencide bıraktığı izler, yasağın getireceği merak, arkadaş etkileri ve öz eleştiri. Bugünkü Türker Bey, o zamanki genç Türker’e bugün durduğu yerden bakıyor.

Lisede gençler arasında kurulan gizli yasak örgütler, karşılıklı birbirlerini öldüren liseli ve üniversiteli öğrenciler. Arkasından gelen kurtarıcı sanılan darbe birçok aydın genç nesli adeta yok ediyor.

Almanya okul sisteminde mümkün olduğu için birinci sınıfta öğrencilerime öğrettiğim ilk iki kelime, evet hayır Türkiye’de tabu olmuş. Bugün her şeye katlanan gençlik ve suskunluğun izlerini yazar, çizer gazeteci aydınların çektiği baskılı sisteme uzandığı düşünülüyor.

Kitabı okurken düşüncem 26 yıl önceye gitti. Yasak örgütlerde aktif rol alıp yurtdışına kaçabilenler bizim Berlin’de yaptığımız sosyal çalışmaları alt üst ettiler.

Belediyede görevli çevirmenle birlikte onların söylediklerine inanmıyor, Türkiye gibi Müslüman bir ülkede işkence olmaz, onlar oturma hakkı almak için aleyhte çalışıyor, diyorduk. Öyle organizeli çalıştılar ki, bu kitabı okuyunca bugün Almanya’da Türkiye hakkında negatif haberlerin nasıl öne çıkarıldığını daha iyi anlıyorum. Zaten bahane arayan Avrupa’da iz bırakmıştı.

Ali Türker Ertuncay, 29 Nisan 1958’de İstanbul-Kartal’da doğdu. Lisede okurken Türkiye Komünist Parti/Marksist Lenin ile ilişki kurdu. Partide iyi çalışmak için okulu terk etti. 

2 Aralık 1979 tarihinden 1988 Haziran’a kadar cezaevinde kaldı. İdam cezası Askeri Yargıtay’da bozulmasaydı bugün o tarihte neler olduğunu anlayamayacaktık. Bu sekiz buçuk yılda okuluna sınavlarla devam ettiği gibi, devamlı okuyarak hayat üniversitesini bitiriyor. Kitabın son sayfasında okuduğu kitaplar listesi okurlara çok faydalı olurdu.

Kitabın yazılmasında cezaevinde iken dayanak olan oğlunun annesi ilk eşi yardım ediyor. Şimdiki eşinin yazarken sağlıklı bir ortam hazırlaması kendisine güvenen olgun bir eş olduğunu gösteriyor. Aynı zamanda sağlam bir evlilik yürüttükleri belli oluyor. 

İdam cezasının yanlış olduğunu bu örnek çok güzel anlatıyor. Tarih ders almak için vardır, geçmişte yapılan hataları tekrar etmemek, tarihi yalnız okumakla değil, iyi anlamakla mümkündür.

Söylenen uçar gider, fakat yazı kalır. Bireysel hikâye Türkiye tarihinin önemli ve acılı dönemini anlatıyor. Unutmamak unutturmamak gençleri dinlememize yardım eder. Devrimci Türker’i okurken, gençler dinlenmezse enerji yer altına girdiği kaçınılmaz olduğu görülüyor. Bir ülke için büyük bir kayıptır ve geleceği fakirleştirdiğini düşünüyorum.

Kilise nezdinde yurtta öğrencilerime ev ödevlerinde yardım ederken o iltica eden gençlerin sloganlarını duyardım. Çok iyi tahsil gördükleri belliydi. Kayıplarımızı bu kitabı okuduktan sonra daha iyi anladım.

Kitabın amacı çözüm sunmadan ziyade geçmişi görerek bugüne bakmak. 1980 darbesinin silmek istediği ortak belleği diriltmek ve tartışmak. Neticeyi yarına taşımak, bugün lisede okuyan gençleri dinlemek, doğru yola yönlendirmek amacıyla bu kitap mutlaka okunmalıdır. Ama benim yaptığım hataya siz düşmeyin, yatmadan önce okunursa uyumak zorlaşıyor.

Cezaevine giren çıkan mektuplar görülmüştür mührünü taşır, fakat bu günlükler görülememiş.

Siyaseten idam, toplumu zehirler, demokrasinin ve insan haklarının altını oyar.      Emre Kongar

Savaş, ölünce değil, düşmana benzeyince kaybedilir.
                             İzzet Begoviç   

Hoşça kalın!

İlter Gözkaya-Holzhey

Ali Türker Ertuncay, Görülememiştir, Bir TKP/ML Sanığının Günlükleri, Ayrıntı Yayınları, 2016 
ISBN 978-605-314-094-8
www.ayrintiyayinlari.com.tr 

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.