FENERLİ OLMAK…

ABONE OL
18:57 - 01/10/2020 18:57
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

”…bir ayrıcalıktır.” olmalıydı başlık. Utandım, atamadım o başlığı yazıma.

50 li yılların ikinci yarısında, 1955 / 56 öğretim yılında başladım ilkokula. O sene gördük biz ilk öğretmeni köyümde, ben de, köylülerim de…

O yıla değin köyün çocukları komşu köylerin okullarına gidiyorlardı. Kimi yaya, kimi karakaçanın sırtında… Ayas’a, Ayas Yeniköyü’ne, Hunutlu’ya… Ayas’ın adını Yumurtalık, Hunutlu’nun Söğütözü olarak değiştirdiler sonradan.

Köy odasını okula çevirdiler. 1. sınıftan 5. sınıfa kadar hep bir arada ders yapıyorduk. Tek öğretmenimiz vardı. Bugün 80 li yaşlarda bir delikanlı…

Arif Gannemoğlu.Adana’da yaşıyor. Yaşamı uzun olsun!

İki kahvehane vardı köyde. Yukarı kahve CHP lilerin, aşağı kahve DP lilerindi. Kara Memet Kâzım işletirdi aşağı kahveyi. Babamın en iyi arkadaşıydı. Işıklar içinde yatsın!

Kahvenin bitişiğinde köyün iki bakkalından biri vardı. Kara Memet Rasim’di sahibi. Köydeki tek pilli radyonun da sahibiydi Rasim Emmi. Dikdörtgen bir, silindir iki büyük pille çalışan Philips marka tek radyo.

Hafta sonları iki maç oynarlardı o zaman takımlar. Maçları bu pilli radyodan dinlerdik. Hele maçı bir de Halit Kıvanç anlatıyorsa tadına doyum olmazdı bu dinlemelerin.
Rasim Emmi’nin oğlu Ahmet sütkardeşimdir benim. Ahmet’in anası emzirememiş oğlunu, sütü kesilmiş. Ahmet’i de anam emzirmiş. O yüzden sütkardeşiyiz ikimiz. 40 yıl göremedik birbirimizi. Geçtiğimiz yaz ilk kez karşılaştık. Kırk yılın acısını balık rakıyla çıkardık sütkardeşimle.

Ahmet yaptı beni Fenerli. Köyün çocuklarının hemen hemen tamamına yakını Cimbomluydular. O gün yaptığımız taraftar tartışmalarının tadı hala damağımdadır. Adana Demirspor da birinci ligteteydi. Ama; anne babalarımız bizi Adana’ya maça göndermediler hiç bir zaman. Ya korktular ya da ona ayıracak paraları olmadı. Kim bilir?

Sonra ben, Ankara’ya Gazi Eğitim Enstitüsü’ne gittim liseden sonra. Sınıf arkadaşım, Nazillili Faruk Aydın da hasta fenerliydi. Ankara’nın 19 Mayıs Stadyumu’nda oynadığı hiç bir maçını kaçırmadık Fener’in. Kale arkası bileti 2,5 liraydı. Paramız olmazsa borç bulur giderdik maçlara. Gidiş dönüş tabana kuvvet…

Otobüs öğrenciye 15 kuruştu. O bile olmazdı bazan cebimizde. Ama; ne yapar eder, 2,5 lirayı denkleştirirdik.

Kimleri seyretmedim ki 19 Mayıs’ta? Seyrettiklerimi sayayım en iyisi… Basri, Şeref, Can, Hazım, Nedim, Yılmaz, Alpaslan, Şükrü, Yaşar, Aptullah, Osman, Ogün, Ercan… Daha niceleri…

Sonra öğretmenliğimin Giresun – Tirebolu’daki ilk yılları.

Giresunspor da oynadı birkaç sezon 1. ligde. Hafta sonları Tirebolu’dan Giresun’a ya da Trabzon’a maça gidişler…

Her biri ayrı bir anı, iç sızlatan…

Giresun Stadı’nda hanım izleyiciler için ayrılmış özel tribün vardı o zaman.

Fener’in hem Giresun’daki hem Trabzon’daki tüm maçlarını izledim.

Sonra Bursa… 1977 yılı Ekim ayına değin orada öğretmendim. 1977 de Almanya’ya gelene değin. Bursa’daki tüm maçlarında ben de vardım Fener’in.

Her Fenerli gibi Cimbom’u yendiğimiz maçlardan sonra ziller takıp oynadım, karalar bağlayıp yas tuttum Cimbom’a her yenilişimizde.

3 – 0 dan 4 – 3 leri, 6 – 0 ları torunuma da anlatıyorum,yenilgileri ağzıma bile almadan.

18. Şampiyonluğu bu sezonki Fener’imin.
Tanımsız coşkular içindeyim.

Gene de; ”Fenerli olmak ayrıcalıktır…” diyeceğim be…

Sürç-i lisan affola!

Hasan Arslan
Türkçe Öğretmeni

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.