EVETÇİLERİN VE HAYIRCILARIN AMACI!

ABONE OL
19:01 - 01/10/2020 19:01
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Referandum tartışmaları ile ülke; AKP ve karşıtı bloklaşmaya doğru gidiyor. Siyaseten ve hukuken sorumlu fiilen yetkisiz demokratik iktidarlar yerine, siyaseten ve hukuken sorumsuz fiilen yetkili iktidarlar artık gelişen ve küçülen dünyada Türkiye’ye dar geliyor.

Birbirleriyle uyumlu çalışmak ve iş birliği yapmak için düşünülen erkler ayrılığı, birbirinin tekerine taş koyma yarışına dönüşmüş, ideolojik ön yargı ve siyasi saplantılarla alınan kararlar, hukuk kılıfında sunulmaya çalışılmışsa da mızrak çuvala sığmamış, çalınan minâreye kılıf bulunamadığı için kamuoyu tatmin edilememiştir.

Hemen her kesimin talebi kurumlar arası çatışmanın giderilerek, aralarındaki ilişkinin çağdaş normlarda yeniden düzenlenmesidir.

Bunlardan biri, sistemin bütünü ve yargının konumu bağımsızlık, tarafsızlık ve meşruiyet çerçevesinde ele alınarak uluslararası normlara kavuşturulmasıdır. Yürütme ile yargı arasındaki ilişkiler, yargının resmî ideoloji ile evrensel hukuk arasındaki yeri ve yargı kurumlarının nasıl bir seçim sistemiyle şekilleneceği en önemli sorun olarak ortaya çıkıyor.

Adalete erişim ve âdil yargılanma hakkı gibi herkesin ve her kesimin beklediği bu hedeflere ulaşmak için, bir yandan anayasanın II. maddesinde yer alan demokratik laik ve sosyal bir hukuk devletinin icaplarına uygun bir yasal düzenin kurulmasını, diğer yandan da AB’ye üyelik sürecinin zorunlu kıldığı Kopenhag siyasi kriterlerinin gereklerinin yerine getirilmesini sağlayacaktır. Hukuk devleti, devletin üç temel organının ve kamu otoritesini kullanan tüm idari makamların, hukukun sınırları içinde hareket etmekle yükümlü olduğu bir sistemi ifade etmektedir. Devlet otoritesini hukukun üstünlüğüyle sınırlayan bu ilkenin asıl amacı, yönetimde keyfîliği önleyerek, bireylerin geleceğe güvenle bakabildikleri bir sistemi inşa etmektir.

Demokrasi ve hukuk devleti ilkelerinin teminatı olan ve insan haklarını garanti eden, azınlık haklarını koruyan ve bu haklara saygı duyan istikrarlı kurumların oluşturulmasıdır. Hukuk devleti, en basit tanımıyla, her türlü eylem ve işleminde hukuka uyan devlettir. Devlet organlarının eylem ve işlemlerinde keyfi davranmalarını, hukuk dışına çıkmalarını engellemenin bilinen en iyi yolu, bunları çağdaş standartlarda bağımsız ve tarafsız bir organın denetimi altına almaktır. Geleneksel anlayışta, bu denetim yargıya verilir. Yargı, hem bireyler arasındaki uyuşmazlıklara hukuk düzeni içinde çözümler üretecek, hem de devlet organlarının eylem ve işlemlerini hukuka uygunluk açısından denetleyecektir. Buna göre yargının, yürütme ve yasama organlarının müdahalelerine karşı bağımsız, bunların işlemleri hakkında hüküm verirken de tarafsız olması esastır.

Eğer hukuk gücünü, devlet şeklinde örgütlenmiş millet iradesinden alıyorsa, o devlet gerçek bir hukuk devletidir.

Anayasal denetim konusunda batı demokrasilerinde genel uygulama, anayasa mahkemeleri üyelerinin tümünün veya büyük bölümünün siyasi organlarca seçilmesidir. Amaç, iddia edildiği gibi, anayasa mahkemelerini siyasi iktidarların etkisi altına almak değil, kanunları iptal etmek gibi olağanüstü bir yetkiyle donatılmış olan bu mahkemelerin demokratik meşruiyetini güçlendirmek ve kararlarının kamuoyunda kabul edilebilirliğini artırmaktır.

Avrupa ülkelerinin çoğunda Anayasa Mahkemesi üyelerinin tümü parlamentolar tarafından seçilmektedir. Batı demokrasileri arasında anayasa mahkemesi hakimlerinin seçimini parlamento iradesinden tümüyle koparmış Türkiye’den başka hiçbir ülke yoktur.

Statükonun devamından yana olanların temel endişesi, bu tür vesayetçi süzgeçler ve filtrelerden arındırılmış, evrensel standartlara uygun bir demokratik rejimin ayak seslerini duyuyoruz. Hayali korku ve senaryolarla Türkiye’yi ilelebet ikinci sınıf bir demokrasiye, bir yarı-demokrasiye mahkûm etmeye kimsenin hakkı yoktur. Türk halkı, çok partili siyasi hayat deneyimiyle, kendi kendisini idâre etme rüştünü fazlasıyla ispat etmiştir.

12 Eylül 2010 tarihinde yapılacak referandumda “Anayasa değişiklik paketi”ne evet diyenler demokrasiyi, hayır diyenler ise vesayet rejimini tercih edenler olarak mı tarihe geçecek?

Görülen tartışma, tarafları belirginleştiriyor. Anayasa değişiklik paketine evet diyenler demokrasiyi, insan haklarını, yargının bağımsızlığını ve tarafsızlığını isteyen ve savunanlar mı dır? Hayır diyenler ise Tanzimattan bu yana devam eden vesayet rejimini, askeri darbeleri siyasi menfaatleri için savunan demokrasi karşıtı kişilermidir?. Türkiye şu anda hukuk devleti değildir. Darbe mahsulü bir “anayasa” ile hukuk devleti bağdaşamaz. Doğru ama Anayasa değişiklik paketinin referandum ile evet oyları ile gerçekleştiğinde “Hukuk devletine” yol mu açılmış olacak? Sanmıyorum. Demokrasiye de, hukuk devletine elveda deyip totaliter rejimin oluşumuna zemin hazırlanmış olacaktır.

GüNüN SöZü: Her konuya tek yönlü bakarsan yanılırsın.

Prof. Dr. Nurullah Aydın
Gazi Ü. İletişim Fakültesi Radyo-Televizyon ve Sinema Bölümü Öğr. Gör.

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.