ELVEDA ACI VATAN

ABONE OL
18:51 - 01/10/2020 18:51
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Avrupa’da, özellikle de Almanya’da okulların tatile girmesiyle oralarda yaşayan Türklerin birçoğu izin günlerini Türkiye’de geçirmek için yine yollara düşecekler.
Kimileri uçakla, kimileri arabalı trenle, kimileri’de arabalarıyla yola koyulacaklar.
Uçakla, feribotlarla gitmenin gittikçe zorlaşması, hele kalabalık aileler için altından kalkılması zor mali yükler getirmesi nedeniyle karayolu zahmetli ama daha ucuz zoraki bir seçenek oluyor.
Arabalı trenler Türkiye’de uzun süre kalacaklar için başka bir seçenek.

Yugoslavya’da başlatılan iç savaş döneminde arabalı trenler devreye girmişti. Uçakla uçmanın zorunlu olmasını fırsat sayarak ne vurursam kar diyen uçak şirketlerinin zam furyasına bütçeleri dar gelenler arabalı trenlerin güvenli olması yanında daha ucuz olması da tren tercihini öne çıkardı.
Son yıllarda kara yolları her ülkede yaşanan tatsızlıklar, gasplar, hırsızlıklara rağmen yine de eskiye (savaş dönemine) göre daha güvenli ve rahat.
Türkiye’ye yolculuğa başlamadan önce önemli belgeleri son güne bırakmamak gerekir.
Çocuklarının zorunlu pasaport yaşını unutan ailelerin hava alanlarından dönmesi yolculuğun birkaç gün ertelenmesiyle sonuçlanıyor. Ama kara yoluyla yolculuk edenlerin Sırbistan’dan geri dönmesi daha can sıkıcı oluyor.
O nedenle kimlikler, pasaportlar, arabayla yolculuk edenler; ehliyet, ruhsat ve yeşil araba sigortasının Asya ve Avrupa bölümünde mi geçerli olduğuna dikkat gösterilmesi gerekir.
Yollar Bulgaristan’a kadar sorunsuz.
Macaristan ve Avusturya’da radarlar geçen yıllara göre daha da artırılmış durumda.
Tüm yol buyunca kurallara özenle uyulması hem kaza yönünden hem de parasal yönden yararlıdır.
Bulgaristan yolculuğu bütün gününüzü alabilir. Sofya ve sınıra yakın yerlerde de yollar yine sıkıntılı.
Ayrıca oradaki radarlar epey can yakacak durumda. O nedenle hız sınırına dikkat edilmelidir.
Gümrüklerde hafta sonu çok bekleme kaçınılmaz. Bu nedenle Türkiye’ye hafta arası girmekle en az üç-dört saat süre kazancınız olur.
Gümrüklerdeki alışverişlerde geçmiş yıllara göre özellikle içkiler iki katına çıkmış durumda.
Geçen yıllarda dokuz Avro’ya satılan litrelik Yeni Rakı 19 Avro’ya satılıyor.
Nedenini sorunca ”vergiler çok yüksek” dediler.
”Vay be, benim içtiğim rakının vergisinden dinci başbakan, dinci cumhurbaşkanı ve de bilumum AKP’liler nasipleniyor ha?” Diye konuştu aldığı şişeyi geri veren bir vatandaş.
”Peki de içki vergisinden maaş alanlara bu para haram olmuyor mu?” Sorusunu sordu biri.
”Eh, her okula mabet yaptıran Diyanet Başkanı bi açıklama yapar gari.” Diye noktayı koydu bir başka vatandaş. Doğru söze ne diyelim.
Eh kilise açılımlarından artan vakti olursa bir açıklama yapar artık Laik Türkiye Cumhuriyeti’nin Diyanet Başkanı!
Ege Bölgesi yönüne gidecekler için sorun yok.
Ama İstanbul üzerinden iki boğaz köprüsünü geçecekler için köprüleri geçmek için Sırbistan-Bulgaristan sınırına kadar geçen bir süreyi göze almak gerekir.
Bazı yolcular Yenikapı-Yalova hattındaki hızlı feribotlarla Yalova’ya geliyorlar ve oradan İzmit yönüne giderek Anadolu’ya doğru yol alabiliyorlar.
Bu feribotlarda ve deniz otobüsleri (İDO) özelleştirildi.
Rekabet de olmadığı için insanları çıldırtacak yöntemler uygulanıyor.
Örneğin; sırada olan bir yolcu 18 TL ile bilet alırken, onun arkasında olan yolcu aynı bileti 26 TL’ye veya 28 TL’ye almak zorunda.
”Nasıl olur?” Diye sormayın. Oluyor. Ama nasıl oluyor kimse bilemiyor.
Devri AKP iktidarında hangi işe akıl sır eriyor ki?
Esnaf dört gözle Alamancıları bekliyor. Onlar geldiklerinde etiketlerdeki rakamlar bile yükseliyor.
TV’lerde her dalda çağ atlayan Türkiye masalları anlatılırken, bağımsız, emziksiz dinozor ekonomistler ve köşeye sıkıştırılmış gittikçe nesli tükenen medya şövalyeleri açıklıyorlar:
”33 OECD ülkeleri içinde Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının alım gücü 30. Sırada. Battı-batacak dediğimiz Yunanistan’ın alım gücü sırası 21. Sırada”
Akaryakıtın dünyanın en pahalısı Türkiye’de.
Temel gıda maddeleri Almanya’dan çok çok pahalı. Et, süt, yumurta gibi birçok gıda Avrupa’dan, Almanya’dan daha pahalı.
Yoksullar seçimleri dört gözle bekliyorlar.
Demokrasi aşkından mı? Diye umutlandım.
Ama yanıtı alınca bozuldum:
”Demokrasi neyimize be abi! Seçim döneminde, makarna, pirinç kolileri gırla. Yaz ortasında da kömürleri istifliyoruz. Ama daha Tunceli kadar olamadık. Elektrik ve suyumuz var ama bize henüz çamaşır makinesi, buzdolabı getirilmedi.” Diye serzenişte bulunmayı unutmadı.
Her olumsuzluğa rağmen, aydını, yurtseveri toplama kamplarında derdest edilmelerine rağmen. 2002’de yıllarda sıfıra indirilen terörün, nereden ve kimlerden dayatıldığını bilmediğimiz açılımlarla 2012 yılında her gün katledilen vatan evlatlarının arkasından teröristlerin kalabalık ve silahlı olmalarına bağlayan ciddi devlet adamlarının ciddiyetlerine! Rağmen.
Dere yatağına yaptırılan TOKİ binalarının bodrum katlarında sel sularıyla boğularak can veren çocukların ölüm nedeninin yağmura ve kadere yükleyen yetkililere rağmen.
Türkiye, güneşiyle, henüz yok edilmemiş denizleri ve sıcakları ile güzel ve değerli bir ülke.
Hele, haberlerde; Mardin’in temizliği için kadrolu eşeklerin Mozart dinletilerek terapi aldığını dinlerken, yorum yok dedirtecek durumda büyük ozanın mısraları geliyor dudaklarımıza:

”Dörtnala gelip uzak Asya’dan
Akdeniz’e bir kısrak başı gibi uzanan
Bu memleket bizim.”
Bilekler kan içinde, dişler kenetli
Ayaklar çıplak
Ve ipek bir halıya benzeyen bu toprak
Bu cehennem, bu cennet bizim!

Yıldız AKALIN

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.