DİNDAR NESİL Mİ? ÇAĞDAŞ NESİL Mİ?

ABONE OL
18:53 - 01/10/2020 18:53
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Din, devletlerin olmadığı dönemlerde insanlar arasında bozulan ilişkileri düzeltici, bütünleştirici rol üstlenmiştir.
Belirli kurallar, uyulması gerekli zorunlu koşullar getirerek kabilelere bir düzen getirmiştir. Gerek çok tanrılı dinlerde, gerekse tek tanrılı dinlerde insanları barış içinde yaşamayı öğütlemiş, yönlendirmiştir.
Yararlı da olmuştur.
Ama dini kendi çıkarları için kullanan fırsatçılar, dolandırıcılar, din cambazları o barış, kardeşlik, dayanışma öğütleyen dine yön vererek amacından, çizgisinden saptırdılar.

Dini kendi amacına uyarlayarak, barış yerine kavgayı, hoşgörü yerine öfkeyi, adalet yerine zorbalığı kural olarak uygulamaya başladılar.
Kendilerini tanrı yerine koyarak, eşsiz olduklarına, her türlü kudrete sahip olduklarına kendilerini de inandırarak insanları kendilerine kul, köle yaptılar.
Savaşlar çıkardılar, insanları katlettiler.
Sonra kendini tanrı yerine koyan daha acımasızlarca yok edildiler.
İnsanlar artık başka bir zalime biat edip, tapınmaya başladılar.
Kendi saltanatlarını sürdürmek için ruhban yardımcılar atadılar, yeni kurallar oluşturdular, kendilerine körü körüne tapınan bilinçsiz nesiller yetiştirdiler.
Tapınaklarda insanları kurban niyetine telef ettiler.
Tek tanrılı dinlerde de değişen olmadı.
Din simsarları, başka dine inananlara saldırdılar, din adına insanları acımasızca katlettiler.
Ayrı dini savunduğu için İsa’yı çarmıha çivilediler.
Ne için?
Kendi dinlerine düşman gördükleri Hıristiyanları dinsiz saydıkları için…
Sonra İsa’ya inananlar mezhep ayrılığını bahane ederek, onun adına birbirlerini öldürdüler, yaktılar.
Tanrı adına kendi yarattıkları engisizyon mahkemelerinde bilimi yargıladılar, aforoz ettiler, zindanlara attılar.
İnsanlığa yeni bir düzen getirmek için İslamiyet doğdu.
Düşman saydıkları Müslüman ülkelere haçlı seferleriyle onları yok etmeye koştular.
Eflak Prensi Kazıklı Voyvoda düşman olduğu yirmi bin Müslüman Türk’ü kazıklara oturtarak katlettirdi
Kısa zaman sonra insanlığa barışı, eşitliği getirdiği saydıkları İslam dinini kendi çıkarları için kullanarak kan hoşgörü dinini bağnazlaştırdılar.
Peygamberin ölümünden sonra damadını camide öldürdüler.
Torunlarını acımasızca katlettiler.
Din adına, kendi anladıkları İslamiyet adına, Peygamberin sağlığında izin vermediği hadislere eklemeler yaptılar hurafelerle dolu uydurma hadisler icat ettiler.
Müslüman, müslümanı katletti.
Ebu Bekir dışında üç halife din adına öldürüldü.
Hem de İslamiyet adına, sözde Müslümanlarca.
Osmanlı Devleti başlangıçta döneminin şartları göz önüne alındığında adil ve hoşgörülü bir yönetim anlayışındaydı.
Ne zaman ki dini kendi geleceğinin aracı olarak düşünmeye başladı, hoşgörü yerine şiddeti seçti, kıyımlar da başladı.
Yavuz Sultan Selim döneminde Anadolu’da (öz be öz Türk) Türkmenlerden kırk bin insanı kılıçtan geçirdi.
Alevi inancında oldukları için.
Sağ kalanlar Şii İran’a kaçtılar.
Oradaki din anlayışıyla uyuşamadılar, Anadolu’ya geri döndüler, ama inançlarını gizleyerek korku içinde yaşadılar.
Laik Cumhuriyet kurulunca rahat ettiler. O nedenle evlerinde Atatürk’le, Ali’nin resmini yan yana astılar.
Dünyaya kendi yanlış din anlayışları penceresinden bakan meczuplar için için köpürseler de insanlar barış içinde yaşamayı sürdürdüler.
Aslında Anadolu insanı genelde ayırımcı değildir.
Birçok inançla, kültürle iç içe yaşamayı asırlardır sürdürüyorlardı.
Tek engel, başka gördüklerini ırk ve inançları düşman sayan yobazlardı.
Ne zaman oy peşinde olan çapsız siyasetçiler dinin kutsallığını bir tarafa bırakarak, dini kendi çıkarları için kullanmaya başladılar, pusuda bekleyen irticacılar bu fırsatları iyi değerlendirdiler.
Dini, dostluk, kardeşlik, yardımlaşma olarak anlayan gerçek dindarları kışkırtmaya, demokrasiyi dinsizlik olarak göstermeye çalıştılar. Milliyetçi Cephe döneminde devletin önemli katmanlarını ele geçirdiler.
ABD’nin baş oğlanı Kenan Evren 12 Eylül darbesiyle tüm demokratları, aydınları, yurtseverleri hapislerde, işkencelerde, idam sehpalarında yok etmeye kalkışınca, meydan laiklik düşmanı tarikatçılara kaldı.
Özal iktidarında, köşe başlarını ele geçirdiler.
İmam Hatip okullarını arka bahçeleri olarak kullanarak, izinsiz, yetersiz kuran kurslarında halk çocuklarını kendi çıkarları için bağımlı militanlar olarak hazırladılar.
Sivas’ta, Maraş’ta, Çorum’da hunharca insanları katlettiler, yaktılar.
Yandaş sözde dindarlar, katilleri gönüllü savundular. Aslında halkı kışkırtanda, yaktıranda onlardı.
Şimdi ellerindeki gücü sonuna kadar kullanmaya başladılar.
Soruyorlar ; ”Çocuklarınız tinerci mi olsunlar, dindar mı?”
Hangi dinin dindarı olacaklar?
Laik Cumhuriyeti dönüştürmenin son aşaması mı?
Irkçılık ve irtica insanları ulusları birbirine kırdıran insanlık tarihinin en kanlı en iğrenç sapkınlığıdır.
Irkçılık, dincilik demokrasinin can düşmanıdır.
Irak’ta, Mısır’da, Libya da Haçlı ittifakıyla öldürülen insanlar hangi dine inanıyorlardı.
Hangi din-iman, vicdan o katliamlara rıza gösterir?
Dinci kalemlere, din adına fetva verenlere bakın.
İstediğiniz o dindar nesil, Mümtaz’ er Türköne gibi kızdıklarını kazığa oturtacak 21. Yüzyılın
Kazıklı Voyvodalar mı?
Yoksa Nihal Payev’e ”Hem CHP’li hem de özürlü!” Diyecek kadar insanlık yoksunu Ergin Ardıç adındaki kiralık kalemler gibi mi?
Almanya’da sizin dincilerinizin kâfir dedikleri Hıristiyan Cumhurbaşkanı, ucuz kredi aldığı suçlamalarına karşı istifa etti.
Alman savcı dokunulmazlığının kaldırılması için fezleke çıkardı.
Ne görevinden alındı, ne sürgün edildi.
Bizde ise, başbakanların kalpazanlık, cumhurbaşkanların zimmet, bakanların Ali-Dibo suçlamalarıyla fezlekeleri var.
Dokunan savcı, yargıç yandı.
Bırakın bu göz boyamaları.
Laik Türkiye Cumhuriyetinin dinci müritlere gereksinimi olamaz.
Türkiye Cumhuriyetinin yeniden:
”Fikri hür irfanı hür, vicdanı hür nesillere” gereksinimi var:
Hem de ivedilikle…

Yıldız AKALIN

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.