DEMOKRASİNİN OLMAZSA OLMAZI, KUVVETLER AYRIMI

ABONE OL
18:50 - 01/10/2020 18:50
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Son ”Osmanlı padişahı” RTE, Mevlana’yı anmak için gittiği Konya’da yaptığı konuşmada baklayı ağzından çıkardı. RTE’yi doğru tanıyan yurttaşlar bu duruma şaşırmadı; ancak AB solcuları, liberaller, demokrasiyi laf salatası sanan kimi budalaların şaşkınlığını açıkça görülmekte.
”En başarılı olduğumuz alanlardan biri olmasına rağmen bunu sağlıkta aşamadık. Niye? Bürokratik oligarşi ve yargı, bunlara takılıp kalıyoruz. Ama dışarıdan bakanlar zannediyor ki ‘326 milletvekiliniz var yine mi bahane’ ama kuvvetler ayrılığı denen olay var ya o geliyor önümüze, engel olarak dikiliyor.” Bu sözler ileri demokrasiden söz eden başbakana ait. Bunları söyleyen bir kişinin demokrasinin ”d”sinden haberi olur mu? Oysa en sıradan yurttaş bile demokrasinin kuvvetler ayrımına dayandığını bilir.

Kuvvetler ayrımı; yasama, yürütme ve yargı erklerinin eşit sayılması ve birbirlerinin alanına müdahale etmemesi, aynı elde toplanmamasıdır. Yasama yasaları yapacak mecliste özgür iradesiyle. Yürütme, yasamanın yaptığı yasaları yaşama geçirecek, bu yasalara göre yönetecek ülkeyi. Yargı da yasaların anayasaya uygunluğunu ve yürütmenin yasalara aykırı hatalı uygulamalarını denetleyecek. Krallıklarda, diktatörlüklerde yasama, yürütme ve yargı yetkileri tiranın elindedir. Denetim olmadığında devletin işleyişinde keyfiyet egemendir.
RTE’nin başkanlık sistemi konusundaki ısrarındaki amacı, devletin tüm yönetim yetkilerini eline almak istemesidir. Erdoğan’a yasama ve yürütmeyi kontrol etmek yetmiyor. Dönüştürülmüş siyasetin emrine girmiş yargı da onun için yeterli olmuyor. Yargının tümüyle kendi avuçlarında olmasını istemekte. ”Demokrasi araçtır.” dememiş miydi yıllar önce RTE? Demokrasiyi, kuvvetler ayrımını ortadan kaldırmak için araç olarak kullandı on yıl. Şimdi canına okuduğu demokrasiye son darbeyi indirmek istiyor yargı yetkisini de eline alarak. Başkanlık tartışmalarıyla padişahlık yetkilerini artırmanın peşinde.
Demokrasiyi yalnızca seçim sandığı olarak düşününce padişahlığa giden yol kısalır. Oysa sandık, demokrasinin yalnızca bir adımıdır. Kamunun parasını denetleyemeyen bir yönetim demokrasi olur mu? TBMM’de, Sayıştay raporları gelmeden bütçe görüşmelerinin yapılması hangi demokratik ve yasal kurala uygundur? Yargı, iktidarın denetimine girdiği için AKP’ye muhalif olan aydınlar Silivri ve Hasdal zindanlarındadır sorgusuz sualsiz.
Burada ”şehir hastaneleri projesi”ne değinmeden geçemeyeceğim. Şehir hastaneleri oluşturacağız diye neredeyse yüz yıllık hastaneler kentlerin dış mahallelerine taşınmakta. Merkezdeki hastane arsaları değerli olduğundan iş merkezlerine dönüştürülmekte. Böylece yandaş işadamlarına yeni olanaklar tanınıyor. Kentle özdeşleşmiş bir hastanenin taşınması, insanlardaki kentlilik bilincini yok ediyor. Kentin belleği siliniyor böylece. Oysa kentle tarihsel bağlantıların canlı tutulması, kişinin yaşadığı yere daha çok sahip çıkmasını sağlar. Anne ve babaların yaşadıkları kentle ilgili anılarının olması gerek Ama bu anlayış, anıları iş merkezlerinin temeline gömüyor.
Bakırköy Doğumevi taşındı yerinden, koca bina hüzün içinde. Yaşı kırkı aşan ve burada doğan birçok kişi ziyarete gidiyor boş duvarları. Çocuklarına anlatacaklar anılarını, ama hastane yok yerinde. Rant uğruna hastaneler taşınmakta, arsalara gökdelenler dikilmekte. Birileri cep doldururken kentin belleği yok ediliyor kimin umurunda. Yargı, kentten yana tavır koyunca da kuvvetler ayrımı ortadan kalksın isteniyor.
Yargının tamamen ortadan kaldırılmasını istiyor başbakan. Yüksek yargı organlarından en küçük bir karşı çıkış bile yok. Siyasallaşan yargı, kendi varlığını bile savunacak gücü kendinde bulamıyor. RTE’nin padişahlığını şimdiden kabul etmiş görünüyorlar.
On yıldır yazıyoruz, konuşuyoruz AKP’nin demokrasiyi ve cumhuriyet kurumlarını ortadan kaldırmakta olduğunu. Sözde aydınlar cumhuriyete saldırıda AKP’nin önünde koştular. Neymiş efendim, cumhuriyet olmadan demokrasi olurmuş. Alın, size cumhuriyetsiz bir demokrasi! Kuvvetler ayrımı ortadan kaldırılmış, padişah yetkileriyle donatılmış bir başkan.
Büyük harflerle yazıyorum: TÜRKİYE’DE CUMHURİYET OLMADAN DEMOKRASİ OLMAZ.
3 Mart 2009 günü Söğütlüçeşme metrobüs hattının açılışında, ”Kadıköy’e hoş geldin Son Osmanlı Padişahı Recep Tayyip Erdoğan” pankartı açılmıştı. Demek ki RTE’nin partilileri; geleceği görmüş, liderlerinin padişahlığa gideceğini anlamışlar! Padişahlık iyi, güzel de inşallah sonu son Osmanlı Padişahı gibi olmaz RTE’nin diyelim. Çünkü Ankara’da emperyalist zırhlıların demirleyeceği deniz yok!

Adil Hacıömeroğlu

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.