ÇOCUK BAYRAMI TARİHİ

ABONE OL
18:08 - 01/10/2020 18:08
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

ÇOCUK BAYRAMI TARİHİ

Bayramlar insanları birbirine yaklaştırır, insan ilişkilerine pozitif yönü gösterir. Millî bayramlar milleti teşkil eden halk toplulukların bağlılığını pekiştirir. Vatandaşın, bireyin aidiyet duygularını geliştirir.

23 Nisan 1920 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) açıldı. Bir yıl sonra Hâkimiyeti Milli Bayramı olarak ve dört yıl sonra aynı zamanda çocuk günü olarak kutlandı. 1929 yılında bir gün yetmez deyip, bir haftaya yayıldı. 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı resmî kayıtlara 1981 yılında geçti.

Uzun yıllar Türkiye Radyo Televizyon (TRT) kurumu öncülüğünde bütün Dünya ülkelerinden çocuklar davet edilir, televizyonda göz kamaştırıcı renkli tören gösterilir, bayram kutlamalarını katılamayanlara ulaştırıldı.

TRT kablodan çıkarıldığında çok üzülmüştüm, Türkiye’nin aynası Avrupa’ya yayılıyordu. Çanak anteniyle izleyenler ve Türkiye basın ve medyadan öğrendiğime göre, o topyekûn coşkulu kutlamalar bugün itibarıyla artık yok. Resmi çelenk koyma ve devleti temsil edilen koltukların çocuklara devretme ritüelleriyle yetiniliyor.

Berlin’de kurulan 23 Nisan derneğiyle Avrupa Parlamentosu’na kadar ulaşıldı. Berlin ilçelerinde Belediye Başkanları ve Başkonsolos görevini çocuklara devretmeyi, gelenek haline getirdiler. Ayrıca coşkulu kutlamalara yurtdışında devam ediliyor.

Kurtuluş savaşı sonunda öksüz ve yetim çocukların aç susuz, çıplak ayakla yol kenarlarında, yetişkinlerin arkasına ağlayarak düştüklerini Mustafa Kemal Atatürk günlüğünde yazmıştır. Bu ihtiyaçtan Çocuk Esirgeme Kurumu doğmuştur. Kurumda kurulan bir komisyon kutlama törenlerinin plân ve programını hazırlıyordu.

Bayram kutlamalarında kuruma bağış toplanırdı. Gönüllü çalışanlar ve bağış verenler teşvik amacıyla ödüllendirilirdi.
23 Nisan 1926 yılında kurumun başkanı Dr. Fuat Kumay konuşmasında geleceğe ve özgürlüğe ait olan Çocuk Günü’nü Cumhuriyet hükümetinin çocuklara hediye ettiğini, söylemiştir. Kumay soyadını koruyucu, yardımsever anlamında kendisine Atatürk vermiştir.

Yıkılan imparatorluğun küllerinden bir çocuk, yani Türkiye Cumhuriyeti doğmuştur. Bu çocuğun emanet edeceği küçük eller yarının büyüğü olacaktır. Evrensel Çocuk Hakları yasasını Türkiye 1928 yılında imzaladı. 

23 Nisan Çocuk Bayramı’nın Dünya Çocuk Bayramı olması için zaman herhalde henüz olgunlaşmamıştı. Yoksa Dünya Çocuk Günü 23 Nisan’da kutlanırdı.

Atatürk, Kurtuluş Savaşı ve akabinde reformları milletin desteği, katkısı olmasaydı ben hiçbir şey yapamazdım, sözüne hep vurgu yapmıştır. Bu nedenle Atatürk 23 Nisan Çocuk Bayramını çocuklara hediye etmiştir, demekle tek bir kişi kastedilmiyor. Lâikliğe, cumhuriyete, milletin egemenliğine, demokrasiye inanan Türk aydınları, Atatürk dendiği zaman TBMM, o zaman tek parti olan CHP, Türk Tarih Kurumu, Çocuk Esirgeme Kurumunu birlikte düşünür, ama o zaman liderin kim olduğunu unutmaz.

Atatürk gençliğinde plânladığı reformları, yeri ve zamanı gelince halkıyla birlikte büyük bir ustalıkla uygulamaya geçirmiştir.

Alışılmış gelenekleri daha modern çağdaş ilkelere, uygun olarak değiştirmek öyle kolay olmamıştır. Atatürk’ü çekemeyen, engel olmaya çalışanlar olabileceğini deneyim, tarih okumanın verdiği geleceği görme önsezi gösteriyordu. Günün birinde benim ve halkımın o zaman başardıklarını unutmak, unutturmak isteyenler olacaktır. Hatta bunlar yakınımdan çıkabilir, demiştir. Fakat ektiği tohumların özüne ve kuvvetine inanıyordu. Bu fikirler Hindistan, Mısır gibi dış ülkelerden döner, dolaşır yine yurda gelir ve aydınlığı kalpleri, beyinleri yine doldurur, demişti.

Nitekim reformlarını örnek aldığı Batı da örnek almıştı. Otuz yıllarında İstanbul Üniversite’lerinin Dünya’da en kaliteli olduğu basında duyuruluyordu. Alman öğrencilerin oraya gönderilmesi teşvik ediliyordu. Bugün de Alman televizyon tartışmalarında onun sözleri alıntı olarak veriliyor.

Mustafa Kemal Atatürk ve reformlarını unutturmak isteyenler yazarları, gazetecileri ve bilhassa tarihçileri harekete geçirmeye yarıyor. Bilgiler tazeleniyor, bilinmeyenler öğretiliyor, noksan kalanlar tamamlanıyor, durmadan kaliteli kitaplar yazılıyor.

Geçmişte tarih hiç bugünkü kadar ilginç olmamıştı. Bu nedenle okurlarıma tarihçi Sinan Meydan’ın tarih kitaplarını mutlaka şahsi ve dernek kitaplıklarına tedarik ederek, başkalarına da okutmalarını tavsiye ediyorum.

Okuyarak kalın!

İlter Gözkaya-Holzhey                

Kaynak:
Sinan Meydan, Panzehir, Gerçeğe Çağrı, İnkılap Yayınevi
ISBN 978-975-10-3641-4 

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.