BOŞ SÖZLER

ABONE OL
18:45 - 01/10/2020 18:45
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

17 Aralık yolsuzluk ve rüşvet operasyonunun ardından morali iyice bozulan başbakan, yaptığı her konuşmada sürekli gaflar yapmaya devam etmektedir. 28 Ocak 2014 tarihinde AKP grup toplantısında gündeme ilişkin yaptığı konuşmada, Türkiye ekonomisinin çok sağlam bir zemine kavuştuğunu, 2012 yılının ilk dokuz ayında büyüme oranının %4 olarak gerçekleştiğini ve bu oranla dünyada en yüksek büyüme kaydeden ülkelerden biri olduğumuzu söyledi.

Toplum hergün yapılan zamlarla inim inim inlerken, açlık, yoksulluk ve işsizlikten beli bükülürken, altın ve döviz fiyatları alıp başını giderken, hangi sağlam zemindeki ekonomiden ve hangi büyümeden söz edilebilir? Sağlam ekonomi sadece siyasi iktidardakilerde ve yakınlarında bulunmaktadır. Büyüme oranı da yine siyasi iktidardakiler ile yakınlarında vardır ve oranı %100’lerin bile çok üstündedir.

Başbakan grup toplantısında yaptığı konuşmada; “CHP, 27 Mayıs’ta milli iradenin gasp edilmesine alkış tutmuş, destek vermiş ve o günden bugüne de çalmanın, çırpmanın, yolsuzluğun ve hırsızlığın adresi olmuştur” demiştir. Bilmediği, öğrenmediği, anlamadığı konularda ahkam kesen başbakan, 27 Mayıs 1960 öncesinde Türkiye’de demokrasinin olmadığının farkında bile değildir. Zaten ortaçağın karanlığından beslenenler, 27 Mayıs’ın aydınlığından hep korkmaktadırlar ve her fırsatta sürekli saldırırlar. Özellikle kendilerine iktidar yolu açan 12 Eylül’e içten içe şükranlarını sunarlar.

Demokrat Parti iktidarı 18 Nisan 1960 tarihinde “Tahkikat Encümeni Salahiyet Kanunu” adlı bir yasayı meclisten geçirdi. Bu yasayla kurulan Tahkikat Komisyonu, 15 DP milletvekilinden oluşuyor ve olağanüstü yetkileri bulunuyordu. Tahkikat Komisyonu siyasi parti etkinliklerini yasakladı, gazeteleri kapattı, habercileri cezaevine gönderdi, mektup ve telgraflara sansür koydu, beş kişinin yan yana gelerek dolaşmasına yasak getirdi, üniversiteleri kapattı, 19 Mayıs törenlerinin yapılmasını yasakladı. Adnan Menderes’in, Türkiye’yi kendi idaresindeki bir tek parti sistemine döndürmek için kurdurduğu Tahkikat Komisyonu’nun amacı, muhalefeti sindirip, yok ederek sonsuza kadar DP’nin iktidarda kalmasını sağlamaktı. Demokrat Parti’nin yaptığı birçok hukuk dışı tutum ve davranışların ardından bu komisyon, bardağı taşıran son damlaydı. Yani açıkçası aynen bugün AKP iktidarının yaptığı gibi, DP iktidarı da sivil bir darbe yapmıştı ve bunu demokrasi diye yutturmak istiyordu.

Başbakanın dediği gibi ne 27 Mayıs Milli Birlik Komitesi döneminde, ne de CHP’nin kısa süreli iktidarlarında çalma, çırpma, yolsuzluk ve hırsızlık olayları görülmemiştir. 27 Mayıs’ı gerçekleştiren ve 17 ay ülkeyi yöneten Milli Birlik Komitesi üyelerinin hiçbiri yolsuzluğa bulaşmadığı gibi, aileleriyle birlikte saygın ve korumasız olarak yaşamlarını sürdürmüşlerdir. Hiçbirinin çocuklarının evinden milyon dolarlar, para sayma makineleri çıkmamıştır, yolsuzluğa bulaşmamışlardır. Aynı şekilde CHP’li yöneticiler hakkında da yolsuzluk söylentileri çıkmamıştır.

Başbakan eğer yolsuzluk, hırsızlık, rüşvet arıyorsa 12 Eylül 1980 dönemindeki Hava Kuvvetleri Komutanı ile Deniz Kuvvetleri Komutanı’nın çocuklarının mal varlıklarını soruşturabilir. Turgut Özal başta olmak üzere Anavatan Partisi iktidarının yöneticileri ve çocuklarının mal varlıklarını soruşturabilir. Tansu Çiller’in annesinin yastık altındaki çıkınında bulunan altınları soruşturabilir. Necmettin Erbakan’ın 148 kilo külçe altınını soruşturabilir. TBMM Anayasa Komisyonu Başkanı Burhan Kuzu, bir televizyon programında sorulan “neden solcular genelde siyasi suçlardan içeri giriyor da, sağcılar hırsızlıktan giriyor?” sorusuna, “sol iktidara az geldiği için, az yolsuzluk yapıyor” yanıtını da soruşturabilir.

Kendisi, ailesi, yakın çevresi ile bakanlarına sıçrayan yolsuzluk ve rüşvet operasyonundan iyice sıkıştığı için boş sözler üreten başbakan, sürekli başkalarına çamur atmaktadır. Emperyalizme maşa olanların birgün deliğe süpürüleceğini kavrayamayan başbakanın, ortaya çıkan bu yolsuzluk olaylarından sonra ve bu sağlıksız görünümüyle istifa etmesi gerekmektedir. Ancak yargıda nasıl düzenleme yaparsa yapsın, eninde sonunda kendisi ve yakınlarının da yargılanacağını bilmelidir.

Cumhuriyetten ve laiklikten korkan bir başbakanın YÖK’ü, 29 Ocak 2014 tarihinde Yükseköğretim Kurumları Yönetici, Öğretim Elemanı ve Memurları Disiplin Yönetmeliği’nde yaptığı değişiklikle “cumhuriyetin niteliklerinden herhangi birini değiştirmeye veya ortadan kaldırmaya yönelik eylem yapmayı” suç olmaktan çıkartmıştır. Atatürk’ten korkan bir başbakanın Türkiye Futbol Federasyonu, taraftarlarının “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” sloganı atmaları nedeniyle Fenerbahçe Spor Kulübü’ne ceza vermiştir. Anayasa Mahkemesi kararıyla “laikliğe karşı eylemlerin odağı olduğu” kanıtlanan, yolsuzluk ve rüşvete bulaşan, sivil darbe yapan cumhuriyet düşmanı AKP iktidarının gitmesi için, tüm yurtsever güçlere büyük ve önemli görevler düşmektedir…

Suay Karaman
Tüm Öğretim Elemanları Derneği (TÜMÖD) Genel Sekreteri

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.