BÖLÜCÜYE VİLLA, YURTSEVERE HÜCRE

ABONE OL
18:58 - 01/10/2020 18:58
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

AKP hükümetinin Libya konusundaki kararsızlığı sürerken bölücü başının mahkûmiyetinin ev hapsine dönüştürülmesi görüşlerinin ortaya atılması gündemi değiştirdi. Libya’ya ABD müdahalesinin dile getirildiği ve Türkiye’nin tavrının ne olacağı merakla beklenirken “ev hapsi” konusunun tartışmaya açılması, AKP yöneticilerine nefes aldırdı.

Bölücü başına “ev hapsi” uzun süredir PKK yanlılarınca dile getirilmekte. Bu konuda da Mandela örnek gösterilmekte. Mandela ile Öcalan’ı bir tutmak sığ bir bakış açısı ve bilgisizliktir.

Mandela, yıllardır süren ırkçı, sömürgeci bir uygulamaya karşı amansız bir savaşımın temsilcisidir. Güney Afrika Cumhuriyeti’ne egemen olan beyazlar, zencilere katı bir ırk ayrımı uygulamakta, devletin yönetici kademelerine seçilmelerine olanak vermemekteydiler. Günlük yaşamın her alanında ırkçı uygulamalar görülmekte; beyazlarla siyahların aynı okullara gitmeleri, aynı lokantalarda yemek yemeleri, aynı mahallelerde oturmaları gibi çok insani ve doğal kabul edilebilecek haklar bile söz konusu değildi. Yalnızca devlet yönetiminde değil, yaşamın tüm alanlarında ırkçı ayrımcılığı görmek mümkündü. Üstelik bu ayrımcılığı insan haklarına aykırı olarak uygulayan beyazlar, ülkede azınlıktı. Bunlar, yıllar önce bu toprakları sömürgeleştiren Avrupalıların (genellikle İngiliz ve Hollanda asıllılar) torunlarıydı. Kısacası Güney Afrika toprakları, sömürgeciliğin işgali altında bir yerdi ve buranın gerçek sahipleri tarafından yönetilmesi gerekiyordu.

Yıllardır iç içe yaşadığımız Kürtlerle Güney Afrika benzeri bir ayrımcılığın yaşandığını söylemek korkunç bir bilgisizlik gibi görünse de aslında art niyetli bir propagandadır. Cumhuriyet tarihi boyunca devlet yönetiminin her kademesinde Kürt kökenli yurttaşlarımızın eşit koşullarda yer aldığı herkesçe bilinmektedir. Sivil, asker bürokrasinin en üst noktalarında başarılı Güneydoğulu insanlarımızla gururlandık. Yıllarca düğünlerimizde birlikte halay çekip çiftetelli oynadık. Lokantalarımızda aynı masalarda memleket lezzetlerini tattık. Okullarımızda aynı sıraları paylaştık. Bugüne kadar ülkemizin hangi köşesindeki bir okuldan, lokantadan, kahvehaneden, mahalleden, sokaktan, devlet dairesinden etnik kökeni nedeniyle bir insanımız dışlanmıştır? Bugün Güneydoğu türküleri bu bölgeden çok, diğer bölgelerimizde dinleniyorsa bunun nedeni nedir?

Öcalan’la Mandela’yı bir tutmak; hem yıllarca ırkçılığa karşı mücadele etmiş Güney Afrikalılara haksızlıktır hem de yaşam ve tarih sözlüğünde ırkçılığın “ı” sına yer vermeyen Türk Ulusu’na.

DTK’nın sık sık temcit pilavı gibi öne sürdüğü “ev hapsi”nin bölücü çevrelerden destek bulması olağandır. Bu tuzağa düşülmemeli. “Barışı sağlamanın bütün koşulları konuşulmalıdır, tartışılmalıdır.” gibi bilinçsiz, sorumsuz ve daha çok da bölücü örgüt yandaşlarına şirin görünme amacıyla söylenmiş sözler; Türkiye’nin birliğine, kuruluş felsefesine zarar verir. Böylesi sözlerin devletin ve cumhuriyetin kurucusu bir partinin mensubunca söylenmesi ise tam bir bilgisizliktir. Öncelikle CHP’nin kuruluş amacı, tarihsel sorumlulukları tüm partililerce iyi öğrenilmeli. Gerçi bu açıklama sonrasında Kılıçdaroğlu’nun konuşması kamuoyunu aydınlatsa da benzer açıklamaların ileriki günlerde de yapılmayacağı söylenemez. Çünkü CHP yöneticilerinin bir kısmında tarih bilgisi yoksunluğu dikkat çekici boyutlardadır. Geçmişin sol fraksiyon kültürlerinin sloganlarıyla düşünsel temellerini oluşturan ve okuyup araştırmayan bazı kişilerin, CHP’ye zarar verdikleri görmezden gelinemez. Bir de bunlara medyatik olma hevesi eklenince partiyi zor durumda bırakacak açıklamalar gündemi değiştirerek RTE’nin ekmeğine yağ sürüyor. Medyanın parlattığı kişilerin politikada iş yaptığı düşüncesi, tribünlere oynamayı tetiklemekte.

Bazı köşe yazarlarının seçimlerde Güneydoğu oyları üzerinden hesaplar yapmaları ve CHP’nin buralara yönelmesini teşvik etmeleri bir liberal oyunun parçası olsa gerek. Güneydoğu sorununa çözümler üretilmeli, ancak seçimlerin yaklaştığı bir süreçte ortaya atılacak en iyi programlar bile bu bölgede CHP’nin oy patlaması yapmasını sağlamaz. Bütün dikkatini Güneydoğu’ya veren CHP, kaleleri sayılan kıyı kentlerinde büyük oy kayıplarına uğrayabilir. Bu konuda dengenin iyi tutturulması gerek. Dimyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan da olunmamalı.

Yaşamları boyunca ellerine kalemden başka silah almamış gazetecilerin hücrelere alındığı günlerde otuz bin insanımızın katlinden mahkûmiyet almış bir kişinin ev hapsini tartışmaya açmak, ülkemizin gerçek gündemini gözden kaçırmaktır. Muhalif seslerin tutuklamalar yoluyla her geçen gün kısıldığı, özgürlük mücadelesinin zorunlu olduğu şu günlerde muhalefet partilerinin bu işin bayraktarı olmaktan başka bir görevi olabilir mi? Bugün asıl yapılması gereken küresel güçlerin desteğiyle ülkemizde sahneye konan otokritik bir yönetim anlayışının teşhir edilmesidir. Bölücülüğün de bir küresel oyunun sonucu olduğu unutulmamalı.

Ortadoğu’da, ABD’nin yeni işgallerinin gündemde olduğu günümüzde Türkiye’ye karşı kullanacağı en etkili kartın bölücülük olduğu da dikkatlerden kaçırılmamalı. Bu noktada aman dikkat!

Adil Hacıömeroğlu

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.