''AYIP ETTİLER!''

ABONE OL
18:09 - 01/10/2020 18:09
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

”AYIP ETTİLER!”

Frankfurt Kitap Fuarında tanıdık eski bir gazeteci arkadaşla konuşurken Türkiye siyaseti ve yurtdışında CHP’nin durumu konusunda düşüncesini şöyle vurguladı;
”CHP, Sosyaldemokrat Halk Dernekleri Federasyonu (HDF’ ye) ayıp etti.”
Bu vurguyu çok çevreden dinledik. Ama polemik konusu yapılmadı. CHP’ye zarar vermemesi için bu haklı saptamaları öne çıkarmadık. 
Ama bugünlere gelinmesinin artık açıkça tartışılması gerekir.
Özeleştiri yapmak bir erdemdir.
Küskünlüklerin, siyasetten soğumaların, yararlanılacak insanların dışlanmasının bu günlere gelmemizin nedenlerinden en önemlisi olduğunu kabul ederek yanlışlardan dönülmelidir.
Bugün devlet kadrolarını dolduran ehliyetsiz kişilerin devleti nasıl yozlaştırdığını, aşiret cemaatinden daha daraltılmış bir konuma getirilmemesinin en önemli nedeni tutarlı, kararlı, inançlı bir muhalefet eksikliğidir.
Doksanlı yıllardan beri ABD’nin, (CİA öncülüğünde) Türkiye yönetimine hazırladığı Recep Tayyip Erdoğan’ı, muhtar bile olamayacak yasal konumdan kurtarılmasına katkıda bulunarak bugün padişah-halife Başkan konumuna getirilmesine destek veren o dönemin CHP Yöneticileri ayıp ettiler.

HDF, Halk Dernekleri Federasyonu adıyla Halkçı-Devrimci kimliği sol sosyal demokrat ilkeler çerçevesinde 1977’de kuruldu.
Hem de anlamlı bir gün olan 29 Ekim 1977′ de kuruldu. Bu tarih özellikle seçilmişti.
HDF, Avrupa’da özellikle Almanya’da Sosyal Demokrat bir dünya görüşünü açıkça ortaya koyan ve bugüne kadar ayakta durabilmiş tek demokratik kitle örgütüdür.
Avrupa’da ve Almanya’da eşit haklar mücadelesi yanında Türkiye ve Avrupa arasında dayanışma köprüsü görevini başarıyla sürdürmüştür.
HDF, ilk kez bir siyaset adamını, Bülent Ecevit’i coşkulu ve Alman siyasetçilerinin görmediği bir insan topluluğuyla Hamburg’ta ağırladı.
Mustafa Üstündağ, Muammer Aksoy, Orhan Birgit, Necdet Uğur, Aydın Güven Gürkan, Mümtaz Soysal, Fikri Sağlar, İsmail Cem, Mustafa Kul, Rıza Yılmaz, Adnan Keskin ve daha nice sosyal demokrat siyasetçiyi konuk olarak Avrupa’da birlikte etkinliklerde ağırlamış, Türkiye’de demokrasi ve insan hakları kapsamında dayanışma ve karşılıklı bilgi alışverişinde bulunmuştu.
Ercan Karakaş HDF Genel Başkanlığından Türkiye’de SHP ve CHP’de milletvekili ve bakanlık yapmıştır.
SHP-CHP birleşmesine en önemli katkıyı iki partinin yöneticilerinin katıldığı HDF Frankfurt Kurultayı yapmıştı.
Genel Kurullarımıza SHP ve CHP Milletvekilleri ve HDF’in onur üyesi Uğur MUMCU mutlaka katılırdı.

HDF Köln’de Baykal’ı çok katılımlı bir toplantıda konuk etti.
Daha sonra T.C. Bonn Büyük elçiliğinde bir araya geldiğimizde; Parti içi sorunları konuşurken Baykal’a, ”Muhalefet partileri erken seçimi iktidar’a gelme verileri ortaya çıkınca ister. Siz ısrarla erken seçim istiyorsunuz. Böyle bir olasılık var mı?” Soruma:
”Evet şu anda tespitlerimiz yüzde otuz dört”Dedi
”Ama sosyal demokrat partilerin oy potansiyeli sendikalarla kavgalısınız. Gençlik örgütünüz,
kadın örgütünüz çok zayıf, bilim adamınızın sayısı kısıtlı. Nasıl ulaşacaksınız o rakama?’ Soruma;
”Siz Türkiye’yi dışarıdan göremiyorsunuz. Türkiye’ye at gözlüğü ile bakıyorsunuz.” Çıkışını yapmıştı.
O günden sonra CHP, HDF’yi dışladı…

Ama, o seçimlerde CHP barajı aşamayarak tarihinde ilk kez meclis dışında kaldı.

CHP, Baykal döneminden başlayarak HDF yerine inanç örgütleriyle çalışmaya başladı. 
Sol, Sosyal Demokrat ilkeler yerine dindar insanları kazanmak için din olgusunu kullanmayı yeğledi.
Her karşı devrim hamlesini ciddiye almayarak, tepkisiz kalmaları, din istismarına yanlış anlaşılır diye sessiz kalmaları bir yana, Atatürk’ün önemle üzerinde durduğu kültür devriminin en önemlilerinden olan kılık kıyafet devrimine ihanet ederek çarşafa Atatürk rozeti, CHP rozeti takarak parti ilkelerine ayıp ettiler…

Avrupa’da devlet eliyle demokratik kitle örgütleri yerine cemaat yapılanmasına gidildi.
Devlet desteğiyle kurulan bu cemaat yapılanması bugün AKP’nin temellerini atan Millî Görüş ve MHP kökenli gruplarla çalışan bu örgütlerin iç yüzünü UĞUR MUMCU-RABITA kitabında delillerle ortaya koymasına rağmen CHP bir tavır koymadı.
Bugünlerde o cemaati yöneticisi SPD’den seçilme şansı bulamayınca CHP yönetiminin başına getirildi.

Baykal’ın bir kaset kumpasıyla devre dışı bırakılması ile CHP’nin Ekâbir takımı, iyi bir hesap adamı, siyasal yolsuzlukları açığa çıkarmada deneyimli ve tutarlı CHP Grup Başkanvekili Kemal Kılıçdaroğlu’nu partiye genel başkan getirdiler.
Kılıçdaroğlu’nun iyi niyetinden yararlanan çevresi ve danışmanları CHP örgütlenmesini, yine inanç bazında dayatmakla ayıplarına devam ettiler.

Avrupa ve Almanya’da CHP örgütlenmesi eski Avrupa Alevi Dernekleri Federasyonu yöneticilerinin öncülüğünde şimdiye kadar hiçbir demokratik hareketin içinde bulunmayan Alevi örgütlerinden dışlanmış kişileri öne çıkarıp Avrupa’da ve özellikle de Almanya’da ipleri ellerine alarak Türkiye’de söz sahibi olmayı hesapladılar. 
Önce üye olmadan oylama kurnazlığı ile köylerden ve insanları taşıyarak Türkiye’den belirlenmiş kişileri CHP örgütlerinin yönetimine getirdiler.
AABF, ise CHP yerine PKK’nın siyasi organı HDP’nin adayını destekledi.
Son seçimlerde AABF başkanı HDP’den milletvekili, bir gün içerisinde CHP’den aday gösterilen aday Parti Meclisinin kararıyla değiştirilerek başka bir eski AABF başkanı Belediye Başkanı seçildi. Gerekçe ise ö bölgede Alevi inançlı seçmenlerin çoğunlukta olduğu için aday değişikliğine gidildiğini duyurarak ayıp ettiler…

Bu ilkesizliklerin bedelini CHP Mersin’de Belediye Başkanlığına Fikri Sağlar’a söz verildiği halde aday gösterilmediği için, Üsküdar’da, Adana’da, Ankara’da yanlış adaylar gösterildiği için Antalya’da Baykal’ın Mustafa Akaydın’a tavır koyduğu için kaybedildi.
Avrupa’da, özellikle Almanya’da MHP’nin gerisine düşmesinin nedenlerini halkın cehaletine, dinci propagandaya bağlarsanız daha ülkeye ve insanlığa çok zarar verir konuma düşersiniz.
Elbette o etkenler de önemli, ama asıl sorun o örgütlenmelerdeki kişisel ve kurumsal yanlışlardır.
Bu yanlışların bir kısmı siyaset bilgisine sahip olmayan kadroların karar verici konuma getirilmeleri yanında kişisel çıkarları ideolojinin ve siyasi bilincin önüne çıkaran kadroların daha güçlenmesi, kollanması yadsınamayacak etkenlerdir.

İnsanlar hangi inançtan olursa olsun, inançlarının gereğini yasalara uygun olma koşuluyla özgürce yerine getirmelidir.
Ülkemizde Alevi inancındaki yurttaşlar birçok kez kıyıma, haksızlığa uğramıştır.
Bu inançtaki yurttaşlarımızın her zaman yanında olduk ve yanında olacağız.
Bizim karşı çıkışımız insanların inancına değil, inancını siyasetin aracı yapılmasınadır.
Her türlü etnik bazda ve inanç bazında siyaset yapmak gericiliktir.
Siyaset ekmeğin bölüşümü savaşıdır.
Biz elbette taraflıyız.
Emekten, barıştan, özgürlükten, dayanışmadan ve demokrasiden yanayız.
Demokrasi kazanılmadan özgürlükler elde edilemez.
Önce demokrasi…

Yıldız AKALIN

Not: 28 Ekim akşamı Frankfurt Başkonsolosluğunun Cumhuriyet Bayramı resepsiyonuna çağrısı nedeniyle bize bağımsız bir ülke bırakan, çağdaş uygarlığın onurlu bir üyesi yapan Mustafa Kemal Atatürk ve dava arkadaşlarına minnet borcumuzu yerine getirmek için gittiğimiz salona girdiğimizde, yıllardır gittikçe sönükleşen, devleti yönetenlerin ve temsilcilerinin bir angarya olarak gördükleri Ulusal Bayramları hele yurtdışında cumhuriyet kutlamamaya istekli olmaları devletin AKP devleti olarak diplomatlarca da kabul edilmiş olmasına onlar adına utandım, içim acıdı.
Eskiden Başkonsoloslar konukları kapıda eşiyle karşılardı, Laik Cumhuriyetin erdemleri üzerine vurgu yaparlardı.
Bu kez öyle olmadı. Sadece cumhurbaşkanının 15 Temmuz öfkesi okundu.
Salonda bir kürsü, birde bayrak vardı.
Atatürk’ün resmi yoktu.
Protestoların yabancı konukların gözü önünde yapılması üzerine sonradan bir Atatürk resmi getirerek olayı geçiştirmek istediler.
Ama Frankfurt’ta diplomatlar
Atatürk’e ayıp ettiler.

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.