ALMANYA’NIN BEYAZ TÜRKLERİ

ABONE OL
18:51 - 01/10/2020 18:51
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Cuma gününe bir protestan kilisesinde dostum rahip Breit ile birlikte, Bavyera Radyosu’nda yayınlanacak ”Müslümanların sağlık sektöründeki sorunları” konulu bir proğram için yöneltilen soruları yanıtlamakla başladım. Röportajda hep, bugün hastahane ve huzurevlerini dolduran birinci neslin en büyük sorununun dil sorunu olduğunu vurguladım durdum.

Cuma namazını tıklım tıklım dolan bir Türk camisinde kıldım. Burada, dil sorunu konusunda endişe duyduğum yaşlılarla birlikte din görevlisinin Arapça kelimelerle süslediği bozuk Türkçeli vaazı dinledim. Camideki gençlerin bu vaazın ne kadarını anlayabildiği konusundaki endişem, içinde bulunduğum mistik havayı bozdu.

Namaz sonrası bir dosttumuzla buluşup, önümüzdeki ay Türkiye’den gelecek üst düzey bir devlet görevlisine verilecek sorunlar dosyasının içeriğini konuştuk. Burada da mutlaka birinci nesil için Türkçe konuşulan bir Türk huzurevi açılmasıyla ilgili olarak devlet desteği konusunun dosyaya alınmasını savundum.

Ve akşam üzeri…

Münih’in göbeğinde ”Literaturhaus” adlı kültür merkezinin beşinci katında benim için Dünya’nın en güzel kentinin mavi-beyaz gökyüzü altındaki damlarını seyrediyorum.

İşadamı dostumuz Mehmet Alper Teğmen’in kız kardeşi Serap Teğmen ”… ve gittik” adlı kitabından İstanbul Türkçesi ile pasajlar okuyor. Bir yandan Münih’i seyrederken, öte yandan Türkçe’nin ne kadar güzel bir dil olduğunu hissediyorum. Ve salonu dolduranlar…

Bir tanıdığın deyimiyle ”unsichtbare Türken” (Görünmez Türkler).

Yazar, 12 bayan arkadaşıyla birlikte yaptığı dört haftalık Hindistan gezisinin içsel geziye dönüşümünü anlatan duygu dolu harika kitabından Türkçe olarak pasajlar okurken, etkenliğin moderatörlüğünü üstlenen yayınevi sahibi ve reklamcı Bülent Tulay Türkçe ve Almanca olarak yazar ve konuklarla kitabın işlediği duyguları tartışıyordu.

Hiçbir şey duymayan sağır bir Alman olarak o etkenliğe katılmış o salondakilerin Türk oldukları kesinlikle inanmazdım, çünkü onlar ön yargıların da katkılarıyla oluşturulan Almanya’daki Türk şaplonuna kesinlikle uymuyorlardı.

Bunlar ”öteki Türkler” di…

Bunlar Türkiye’deki güncel deyimle ”Beyaz Türkler”di…

Bunlar ”unsichtbare Türken” görünmeyen Türkler’di…

Ama Almancayı ve Türkçe’yi aynı güzellikte konuşabilen bu Beyaz Türkler kesinlikle camide veya diğer mekanlarda gördüğüm Türkler’den daha az Türk değildiler…

Aksine hemen hemen hepsi üniversitede okuyan veya mezun olmuş çocuklarına da Türkçe’yi ”İstanbul lehçesi” yle verebilecek kadar Türktüler…

Münih göbeğindeki bu etkenlikte ”Nego Trio” grubunun ”ney” ağırlıklı olarak yaptıkları Türkçe nostaljik parçaları gözleri nemlenerek dinleyecek kadar Türktüler…

Bu elit etkenlikteki bu elit topluluğu, Almanya’nın ”Beyaz Türkleri”ni izlerken,

demek ki benliğini yitirmeden de uyum sağlanabiliyor,

demek ki ana dilinin güzel konuşan Almanca’yı da çok güzel konuşabiliyor,

uzmanlar haklı çıktı diye düşündüm…

Ahmet İNCEL

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.