ALKOL YASAK

ABONE OL
18:47 - 01/10/2020 18:47
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Ülkemizi yönetenlerin ortaçağ karanlığından kalma zihniyetleri, yıllardan beri Recep Tayyip Erdoğan’ın söyledikleriyle çok açık şekilde görülmektedir. İşte örnekleri;

· Ata’ya saygı duruşunda sap gibi ayakta durmaya gerek yok. (12.5.1994 Hürriyet)

· Bütün okullar İmam Hatip yapılacak. (17.9.1994 Cumhuriyet)

· 10 Kasım’da yaygara kopartıldı. (14.11.1994 Hürriyet)

· Elhamdülillah şeriatçıyız. (21.11.1994 Milliyet)

· Yılbaşına karşıyım. (19.12.1994 Sabah)

· Ben İstanbul’un imamıyım. (8.1.1995 Hürriyet)

· İmamlar da nikâh kıysın. (9.5.1995 Milliyet)

· İçki yasaklansın. (1.5.1996 Hürriyet)

Recep Tayyip Erdoğan’ın 1996 yılında yaptığı bir konuşma, 21 Ağustos 2001 tarihindeki tüm gazetelerde yayımlandı. Şimdi o konuşmadan alıntılara bakalım:

· “Tutturmuşlar laiklik elden gidiyor, diye!.. Yahu bu millet istedikten sonra laiklik tabii elden gidecek!.. Sonra nedir bu laiklik Allah aşkına?.. Bu ne menem şey?.. Çıkıyor İçişleri Bakanı, ‘Devlet dine karışır’ diyor. Eeee.. gerisini niye söylemiyorsun?.. Din devlete karışır demiyorsun!..” ·

“Hem laik ve Müslüman olunmaz.. Ya Müslüman olacaksın ya laik.“

· “Ben Müslümanım, diyenin tekrar yanıma gelip bir de aynı zamanda laikim, demesi mümkün değil. Niye? Çünkü Müslümanın yaratıcısı Allah kesin hâkimiyet sahibidir. ‘Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir’ lafı koskoca bir yalan!.. Egemenlik kayıtsız şartsız Allah’ındır.”

· “Yahu bu milletin bütünlüğü ‘Ne mutlu Türküm diyene’ ifadesiyle sağlanır mı? Osmanlı otuzu aşkın etnik grubu ümmet düşüncesiyle bir arada tuttu. Biz de inanç birliği ile tutacağız.”

· “Bir buçuk milyar nüfuslu İslam âlemi Müslüman-Türk milletinin ayağa kalkmasını bekliyor… Ayağa kalkacağız.. Işıkları göründü, Allah’ın izniyle kıyam başlayacak!..”

· “Doğumevlerinde yalnız kadın doktorlar çalışacak!.. Öğretmenlikte yetişmiş başörtülü kızlarımız var; şimdi işe alınmayan bu başörtülü kızlarımız anaokullarında yavrularımızı yetiştirecek…”

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, geçen hafta TBMM’nde kabul edilen alkol yasakları düzenlemesiyle ilgili olarak şunları söylemiştir: “Din doğ­ru­la­rı em­re­di­yor­sa bu­nun karşı­sın­da mı du­ra­cak­sın? İki tane ayyaşın yaptığı yasa, sizin için muteber oluyor da inancın emrettiği bir gerçek, bir vaka, niçin sizler için reddedilmesi gereken bir olay haline geliyor.”

Başbakanın bu sözü üzerine herkesin aklına “kim bu iki tane ayyaş” sorusu geliyor? “Laiklik eşittir ayyaşlıktır” demeye getiren başbakan Erdoğan, bu iki ismi açıklamak zorundadır. Ulusal Kurtuluş Savaşı döneminde yasak edilen alkollü içecekleri yeniden serbest bırakan yasa, 22 Mart 1926 tarihinde çıkmış. O zaman başbakan İsmet Paşa, cumhurbaşkanı ise Mustafa Kemal Paşa. Emperyalistlere karşı bağımsızlık savaşı vererek, yepyeni bir devlet kuran insanlar için “ayyaş” ifadesi, densizliktir. Atatürk’ün kurduğu vatana ihanet edenlerin, kendilerini aklama çabasıdır ama boşunadır.

Atatürk’e ve ilkelerine karşı olduğu bilinen başbakanın bu sözlerinde laik devletin sona ermesi, TBMM’nin varlığının ortadan kalkması ve ülkeyi Kuran ile yönetmek mantığı bulunmaktadır. Bütün bu sözlere karşın, halen başbakanın değiştiğini söyleyenler, “yetmez ama evetçiler”, sürekli destekleyenler ne yapacaklardır?

Gerçekten dinin emirlerine uygun bir tavır sergilemek isteyenlerin “görevi ihmal, zimmet, kamu taşıma biletlerinde kalpazanlık, resmi evrakta ve kayıtlarında sahtecilik ile cürüm işlemek için teşekkül oluşturmak” eylemlerinde bulunmamaları gerekirdi. Üstelik başbakanın bu eylemleri, dokunulmazlık zırhıyla örtülmektedir. Bunlar, demokrasiyle gelerek, diktaya dönüşen bir anlayışın göstergeleridir.

Bu anlayış, kendilerine muhalefet eden yurtseverleri, sahte belgelerle Silivri’de zulüm altında tutmaktadır. Bu anlayış, hukuku siyasallaştırmıştır. Bu anlayış, kendi ordusunu düşman olarak görmektedir. Bu anlayış, emperyalistlerin çıkarları için ülkemizi savaşa sokmaktan çekinmemektedir. Bu anlayış, laik eğitim yerine medrese eğitimini savunmaktadır. Bu anlayış, aydınlanma devrimi yerine ortaçağ karanlığına dönüşü istemektedir. Bu anlayış ormanlık alanları talan ederek, yapılaşmaya açmaktadır. Bu anlayış, hazırladığı yasa tasarısıyla devletin sanat kurumlarını, Devlet Tiyatroları, Devlet Opera ve Balesi ve Güzel Sanatlar Genel Müdürlüğü’ne bağlı sanat kurumlarını ortadan kaldırmaktadır. Bu anlayış, Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı’nı, diğer ulusal kuruluşlarımız gibi, yabancılara peşkeş çekmektedir. Bu anlayış, ülkemizde sivil darbe yapmıştır…

Dünyanın 17. büyük ekonomisi olmakla övünen siyasi iktidar, Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü’nün (OECD) 36 ülkede yaptırdığı “daha iyi yaşam endeksi” araştırmasında Türkiye’nin, sonuncu sırada yer alması karşısında seslerini çıkaramamaktadır. İleri demokrasi ile yönetilen ülkemizde alkol yasak ama hırsızlık, soygun, vurgun, talan serbesttir. Ortaçağ karanlığına dönmek serbesttir. Sivil darbe yapmak serbesttir. Ve vatana ihanet serbesttir.

Taksim Gezi Parkı’na sahip çıkmak için başlayan protesto, “ileri demokrasi” rejimine karşı isyanın tohumlarını atmıştır. Artık haklın sabrı tükenmiştir, siyasi iktidarın on yılı aşkın sürdürdüğü zulüm, hukuksuzluk, laik ve demokratik cumhuriyete yönelik saldırılarına ve faşist baskılarına karşın direnmektedir. Atatürk’ün gençleri, büyük kurtarıcılarına layık olarak, gerekeni yapmaktadırlar. Tüm kentlerde sokaklara dökülen insanlar, tam bağımsız Türkiye özlemiyle emperyalist güçlere ve siyasi iktidara gereken dersleri verecektir. Hükümetin önünde, istifa etmekten başka bir yol bulunmamaktadır..

Suay Karaman
Tüm Öğretim Elemanları Derneği (TÜMÖD) Genel Sekreteri

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.