112 ve HASTANE GERÇEĞİ

ABONE OL
11:49 - 23/10/2020 11:49
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

112 ve HASTANE GERÇEĞİ

İstiklal savaşı öncesi belki cahil bırakılmış ama sağlık sorunlarını kendi imkânları il çözen bir nesil vardı.
Hastaneler az,
Trahom ve ince hastalık çoktu.
Buna rağmen insanımız yumruğunu vursa kayayı parçalar,  Anadolu’nun o sert iklim şartlarında çocuklar, köy meydanlarında yağmurda- çamurda, tarlada-yaylada yalınayak- başıkabak büyürlerdi.
Doktorlar;  bu kadar para düşkünü değillerdi.
Hemşireler merhametli ve sevecendi.
Halk fakirdi ama muayeneye gelirken bir sepet yumurtayı veya en besili tavuklarını getirirler, kendilerinden ücret almayan doktora armağan ederlerdi.
Batılıların “Hasta adam” damgasını vurdukları ülkenin insanları, hasta olmadıklarını kurtuluş savaşında göstermişlerdi.  Aç-susuz, canını dişine takarak, “vatan sağ olsun” diyerek şehadet şerbetini içmeyi göze alacak kadar cesur insanlardı.  
Şimdi;
Günümüzün modern ülkesinde, boğazın iki yakasını birbirine bağlayan köprüler yapabiliyoruz ama vatandaşın adeta üst-üste yığıldığı, sıralarında tükendiği hastanelerimizi ve yıllardır talep edilmesine rağmen yoğun bakımlarımızı modernize edemiyoruz.  Çok önemli ameliyatlar gerçekleştiren doktorlarımız var, ama ameliyat sonrası hizmet koskoca bir sıfır.
Her şeyden önemlisi;
Niçin bu kadar insanımızın hastalandığını ya araştırmıyoruz ya da bulguları paylaşmıyoruz.
Bilenler biliyor.
Son dört yıldır eşimin bel kırığından ötürü oluşan ağrılarına, son iki aydır İstanbul hastanelerinde ameliyat sonrası oluşan akciğer ve yara enfeksiyonuna çare bulamıyoruz. 
Tanrı değiliz ama, muhtemelen bu iş biraz daha çaresiz sürerse mücadeleyi kaybedeceğiz.
Böyle bir süreci doktorlar, hastaneler ve 112 ambulansında geçirdiğin için daha rahat değerlendiriyorum.  
112 de olmasa hastalar ortada kalacak. Gece gündüz demeden fedakârca görev yapan ekipler, yol vermeyen şoförler, sarhoşlar, tinerciler, deliler, divaneler hep 112 nin konusu.
Kitap yazmak için konu arayanlar birkaç gün onları izlesinler yeter.
Oradan-oraya sürüklenmiş bir hasta yakını olarak; ne parlamenterlerin, ne de sağlık bakanlığının mevcut sorunlar ile ilgilenmediğine şahit oldum.
Varsa yoksa bir  “Feto”cu avı tutturmuş gidiyorlar.
Bütün Türkiye hasta olmuş. Kimsenin umuru değil. Köprü ve tesis açılışları, yol açılışları, seyahatler, siyasi çekişme söylevleri gırla…
Ne yapalım yani?
Bizde televizyonlara çıkıp, Cumhurun başı gibi;
“Eyyy Cumhurbaşkanı, Eyyy Başbakan, Eyyy Sağlık Bakanı uyanın. İnsanlar hasta, insanlar ölüyor, insanlar yoğun bakımlarda, hastane servislerinde tedavi olmak için yatacak yer bulamıyorlar. Siz şeyinizin keyfinde gezip tozuyorsunuz” Diye bağırsak mı?
 Türkiye’nin ihtisas hastanelerine yığdığınız cihazları kullanacak personel kalmamış. Özel hastaneler pazarlıkla hasta kabulü yapıyorlar.
Devletin yoğun bakıma yeterince ödenek ayırmadığı, bu nedenle resmi veya özel hastanelerde standart müdahalelerin yapıldığı, hastanelerin ticari kuruluşlar olduğu için ödenek miktarını aşacak bir takım ilaç ve gıda takviyelerini kullanmadıkları duyumlarımız arasında…
Bazı özel hastanelerde de,  tedavilerin gereksiz yere uzatıldığı ve yoğun bakım servislerinin geriatri hastanesi gibi dolu tutulmaya çalışıldığı da başka bir söylenti.
Ne desek,
Kime desek,
Nasıl desek?
Bilmiyorum.  
Bir bilene sorsak?
Siz biliyormusunuz?    

Taner Tümerdirim
 

Inal

    En az 10 karakter gerekli
    Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.