GENEL SEÇİM SEYRİ

ABONE OL
01:52 - 15/10/2022 01:52
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Sovyetler Birliği ve Arnavutluk’ta başlayan sosyalist devrimin yaşatılamaması, diğer ülkelerde karşı devrimin eline geçti. Amerika ‘dan AB’ye, Afrika’dan Asya’ya kadar hezimete uğradı.

Bu yenilgiler sonrası kapitalist sistem tüm dünya ülkelerinde güçlendi. Kendi ideolojisine uygun kültür, sanat, eğitim…, yaşam şekli belirledi. Bencil, bireyci, duyarsız, duygusuz…, örgütlükler oluşturdu. Daha çok kar hırsı ile doğayı talan, çevreyi tahrip ederek kirletti. Sosyal siyasal hak ve özgürlükleri budadı, tam teslim aldığı ülkelerde ortadan kaldırıldı. Küresel güçler kendi dokuları gereği pazar paylaşımında birbirini yok ederek büyüyorlar. Biraz duyarlılığınız var ise; dünyanın en zengin 10 ailenin sermayesine bakıldığında milyarlarca dünya insanının neden yoksul olduğunu anlayabilirsiniz?  Küresel sermaye kendi ülke halkları üzerinde emek sömürüsüne devam ederken, işbirlikçileri aracılığı ile yoksul ülkeleri ekonomik ve askeri güçleri ile ilhak ettiler.

Ülkeleri, din, mezhep, ulus, milliyet, dil, renk olarak ayrıştırdılar. Bu yöntemler ile, ülkelerde yürüttükleri insanlık dışı uygulamalara karşı olası toplumsal kalkışmanın önlemini aldılar.

 Emperyalist kuşatma

Türkiye’nin NATO’ya girme hevesi ile başlayan ekonomik ve siyasal kuşatma sürüyor.  Emperyalist kuşatmaya karşı yürütülen toplumsal mücadele “1970’li yıllarda CIA’nin Türkiye Şefi olan Paul Henze, ABD Başkanı Jimmy Carter’a “bizim çocuklar başardı.” Diyerek duyurduğu 12 Eylül 1980 zulmü ile yılgınlığa uğrayanların bazıları kendi karanlıklarını ışık olarak görüyorlar. Geçmişlerine övgüler yağdırarak, bugün duyarsızca yaşam sürenler var. Kendileri çalıp kendilerini oynayarak, başka seslere kulak tıkıyorlar. Kafalarını 12 Eylül 1980 karanlığına gömerek, 68-78’anti emperyalist-kapitalist mücadeleyi referans gösterip “biz sıramızı savdık.” Diyenler, ülke gündemi dışında seferi oldular.

İşçi ve emekçileri iyi anlamak!

Mesele: Geçmiş yaşamda kalmak değil.

Asıl mesele: Bugünde haksızlığa karşı duyarlı, hak ve özgürlükleri ile yaşayan insan olmak.

Atatürk mirasını taşıyamama

Atatürk sonrası, Laik Demokratik Cumhuriyet yönetiminin sürdürülmesi için ekonomik, politik, sosyal çalışmalar üretemeyenler varlıklarını sürdürmek için Atatürk ilkelerini “sopa olarak kullanarak kullandılar.” Farklı görüşlere yasalar üzerinden, yasal dayanak bulamadıklarında mobbing ve fiziki baskılar uyguladılar.

Var olan bir fabrika ikiye çıkarma yerine, Cumhuriyetin kurumlarına işçi, yönetici yığarak hantallaştırdılar.

Sonra kurumlar, kuruluşlar “devlete yük oluyor” denilerek özelleştirme tartışmalarına açıldı. Sonunda özelleştirildiler. Özelleştirilmeyi yapanları suçlarken, özelleştirme safhasına kimlerin getirdiğini de sorgulamak gerekmez mi? Keser döner sap döner söylemi gerçekleşir. Keserin sapı başkasına geçince doğal olarak kendini yontmaya başlayacak.

İktidarların el değiştirmesi

Yıllardır kendi düşüncesini iktidara taşımak için çaba harcayan patiler iktidara geldiklerinde elbette yeni yasalar, kanunlar çıkaracaklar. Elbette, kendi yönetim sistemi üzerinden, ideolojilerinin sürekli iktidarda kalması için çalışmalar yürütecekler. Bunlar partilerin iktidara geliş nedenleridir.

Sol sosyalist mücadelenin 12 Eylül 1980 yenilgisi sonrası ülke enkazı Özal’a haval edilerek özelleştirmenin önü açıldı. İdeolojik kalıcı gücün bir tarafı, Atatürk’ün kazanımları üzerinden 302 Mercedesler ile seçim turu atarak sefa sürenler, diğer tarafta sefalet içinde açık kasa kamyonlar ile köy köy dolaşarak iktidarı hedefleyenler görüntü ortaya çıktı.

2000’li yılın başında konforu kaybedenler, Atatürk’e laik siyaset yürüttüler mi? Cumhuriyet dönemine uygun parti tüzüğü, parti programı, seçim beyannamesi, parti çalışması…, yürütüldü mü? Bunların sorgulamasını yapmadan Anıtkabir’e Ata’ya şikâyete gittiler.

Saflar belirlendi.

·         Cumhur ittifakı

·         Millet ittifakı

·         Emek ve Özgürlük ittifakı

Hal böyleyken; Başörtünün yasal güvence altına alınması “orta oyuna” Alevilik çekilerek seçim gündemi yaratıldı.  Bilinen kanallar, yorumcular, kalemler…, Nicelik, nitelik bakımından Aleviler ile devlet bağı kurma yolları arıyorlar.

Oysa gündem ortada

Sabahtan akşama fındık toplayan işçi, bir günlük çalışmasının karşılığı olarak bir kilo fındık içini ederi ücreti alamıyorken Türkiye’nin seçim gündemini Alevilik veya başörtüsü tartışması ekseninde tutmak reva mı?

Sonuç olarak:

Seçmenin karşısına çıkarak timsah gözyaşları dökme zamanı değil. Dünya ülkelerinde iktidara gelen partiler doğal olarak iktidar gücünü kullanırlar. İşçilerin, emekçilerin, yoksulların, aydınların sosyalist partisi de tereddütsüz işçilerden, emekçilerden yana iktidar gücünü kullanır, kullanmalıdır.

İki yol

Bir: Ya! Geçmişe ağıt yakıp, gelecek inancını yitirerek, kaderciliğe, umutsuzluğa teslim olup, seçim yarışından kopacaksın.

İki: Ya da! Farklılıklara hoşgörü, eşit gelir dağılımı, hak ve özgürlükler, barış içinde insanca yaşam, sanayi, tarım, hayvancılığı millileştiren bağımsız Türkiye şiarı ile seçimlere katılıp, iktidar olacaksın

Hadi hayırlısı…

Inal

    En az 10 karakter gerekli
    Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.