Dr. Clara Ervedosa: Alman polisi anayasanın temel ilkelerini ihlal ediyor

Dr. Clara Ervedosa: Alman polisi anayasanın temel ilkelerini ihlal ediyor

ABONE OL
17:21 - 10/01/2024 17:21
Dr. Clara Ervedosa: Alman polisi anayasanın temel ilkelerini ihlal ediyor
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Alman polisi şüpheliler için “güneyli” kategorisini kullanarak anayasanın temel ilkelerini ihlal ediyor.

“(Polis raporlarında kullanılan) Güneyli kategorisi temel olarak nerede doğduklarına, aslen nereli olduklarına ve hangi dine mensup olduklarına bakılmaksızın insanları beyaz olmayan ve dolayısıyla Alman olmayan olarak damgalıyor”

Alman polisi tarafından suçluları ya da şüphelileri nitelemek için kullanılan “Südlander” (Güneyli) ve “Südlandisches Aussehen” (Güneyli Görünüm) kategorilerinin, ülke anayasasının temel ilkelerinden olan kişilerin “ırk ayrımcılığına uğramama” hakkına aykırı olduğu belirtiliyor.

Portekiz’deki Coimbra Üniversitesi Sosyal Çalışmalar Merkezi araştırmacısı Doktor Clara Ervedosa, AA muhabirine, Alman polis raporlarında yer alan “güneyli” kavramını ve bu kavramın yaygın kullanımının göçmenlerin suçlu olduğuna dair halihazırda var olan ön yargıyı nasıl beslediğine ilişkin değerlendirmede bulundu.

Ervedosa, söz konusu kategorinin faillerin dış görünüşünü karakterize etmek amacıyla bir tür ırksal profilleme biçimi olarak kullandığını belirterek, “Güneyli kategorisi temel olarak nerede doğduklarına, aslen nereli olduklarına ve hangi dine mensup olduklarına bakılmaksızın insanları beyaz olmayan ve dolayısıyla Alman olmayan olarak damgalıyor.” dedi.

Güneyli teminin, ilk kez 1950’lerde Güney Avrupa ülkelerinden Almanya’ya göçlerin artmasıyla kullanılmaya başlandığını kaydeden Ervedosa, dönemin dinamiklerine göre bu kategoriye giren etnik grupların değiştiğini söyledi.

Ervedosa, “Bu kategoriye kimlerin dahil olacağı siyasetin ve basının odağındaki gruplara bağlı olarak değişiyor. 1950’li yıllarda İtalyanlar, 70’li yıllardan itibaren Türkler, 11 Eylül ve 2015’ten bu yana ise ağırlıklı olarak Arapça konuşan nüfus bu kategoride yer alıyor.” ifadesini kullandı.

Güneyli kategorisinde yer alan kişilerin siyah saç ve sakal, koyu ten ve kahverengi göz gibi ortak görünüme sahip olduğuna dikkati çeken Ervedosa, “İnsanları dış görünüşleri, ten renkleri temelinde ayırmak, onlara doğuştan gelen özellikler atfetmek, ırkçı düşünce ve davranışın en geniş ve en yaygın biçimlerinden biri.” diye konuştu.

“Hanau ve NSU olaylarındaki gibi güneyli oldukları düşünülen kişiler ırkçılığın hedefi oluyor”

Clara Ervedosa, güneyli kavramının toplumda özellikle göçmenlere karşı var olan ön yargıyı körükleyerek ırkçı saldırıları tetikleyebildiğine işaret ederek, Almanya’da 2000-2007 yılları arasında terör örgütü Nasyonal Sosyalist Yeraltı (NSU) tarafından gerçekleştirilen ırkçı cinayetleri anımsattı. Ervedosa, şöyle devam etti:

“Birçok araştırma Almanya’da güneyli oldukları düşünülen kişilerin ırkçılığın hedefi olduğuna işaret ediyor. Solingen’de yaşananlar, NSU skandalı ya da Hanau’da yaşananlara baktığımızda, son yıllardaki en önemli ırkçı saldırıların kurbanları Alman bakış açısına göre güneyliydi. Özellikle Hanau saldırısında, saldırganın kendisi bu terimi kullandı, hatta ırkçı manifestosunda bile bu terim geçti.”

Almanya’da aşırı sağcı Almanya için Alternatif (AfD) partisinin 2017’den sonra yükselişe geçtiğinden bahseden Ervedosa, “Bu yükselişe büyük ölçüde katkıda bulunan, 2015’te ağırlıklı olarak Suriye, Afganistan ve Irak’tan gelen bir milyon mülteciye yönelik medya algısıydı. Bu mülteciler Almanların gözünde ‘Südlander’di.” diye konuştu.

Ervedosa, medyanın göçmenleri ele alış şeklinin, polisin güneyli nitelendirmesiyle benzer olduğunun altını çizerek, “Çok sayıda çalışmanın da kanıtladığı gibi güneyli olarak algılanan göçmenler Almanya’da suçla güçlü şekilde ilişkilendiriliyor çünkü medya, siyasetçilerle birlikte göç konusunu neredeyse tamamen olumsuz bir bağlamda ele alıyor. Göçmenlerin topluma olumlu katkıları bastırılıyor ve görmezden geliniyor.” ifadesini kullandı.

“Alman polisinin güneyli kategorisini kullanması anayasaya aykırı”

Alman anayasasına göre Almanya vatandaşı olan herkesin ırk veya ten rengine bakılmaksızın Alman olduğunu vurgulayan Ervedosa, Alman polisinin güneyli kategorisini kullanarak anayasanın temel ilkelerine aykırı davrandığını söyledi.

Ervedosa, polisin güneyli kategorisini kullanırken iyi niyetli olduğunu ve bu uygulamanın suçluların tespitini kolaylaştırdığını iddia ettiğini aktararak, “Polisin kasıtlı olarak ayrımcılık yapma niyetinin olup olmadığı ikincil öneme sahip. Önemli olan kategoriyi kullanmanın etkisi. Polis, (Fransız filozof Michel) Foucault’nun ifadesiyle açıklamada bulunma ve eyleme geçme olanağı ile sahip olduğu yüksek itibar sayesinde, yalnızca ırkçılığı teşvik edip kurumsal olarak meşrulaştırmakla kalmıyor, aynı zamanda anayasaya aykırı da davranıyor.” ifadelerini kullandı.

Alman yetkililerin güneyli kavramını kullanmaya devam ederek, toplumu birbirine yabancılaştırdığına vurgu yapan Ervedosa, sözlerini şöyle tamamladı:

“‘Südlander’ ve ‘südlandisches Aussehen’ ifadesinin polis raporlarında kullanımının sonlandırılması, bir hayırseverlik eylemi değil, daha ziyade Nazizm felaketinden sonra Almanya’nın demokratik bir ülke olarak 23 Mayıs 1949’da Temel Yasayı yürürlüğe koyduğunda taahhüt ettiği anayasal ve insan haklarına saygı gösterme eylemi olur. Bir devlet kurumu olarak polisin ve onu denetleyen bakanlığın dilini ve terminolojisini Alman anayasasına uyarlaması gerekiyor. ‘Südlander’ gibi kategorilerin polis raporlarında kullanılması yasaklanmalı, Avrupa ve Birleşmiş Milletler düzeyinde ayrımcılığın önlenmesi çalışmalarında kınanmalı.”

 

Inal

En az 10 karakter gerekli
Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.