BİR FUTBOL YAZISI

ABONE OL
18:52 - 01/10/2020 18:52
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

2011-2012 futbol sezonu, ilk ve son kez bu yıl uygulanan süper final sistemine göre kırk maçlık uzun bir süreç sonunda Galatasaray’ın şampiyonluğu ile noktalandı. Başta Galatasaray topluluğu olmak üzere, bu sıkıntılı sezondaki tüm takımları kutlamak gerekir. Bu sezon futbol liginde süper final oynayan dört takımın teknik direktörlerinin yerli olması, futbolumuz adına sevinilecek tek doğru olaydır.

Özellikle 3 Temmuz 2011 tarihinden sonra büyük bir belirsizliğe ve gerginliğe itilen futbol dünyası, çok zor bir süreçten geçmektedir. Futbol Federasyonu’nun tartışmalı kararları ve uygulamalarının yanında, on aydan fazla bir süredir tutuklu bulunan spor kulübü yöneticileri ile çalışanları gergin bir ortamın hazırlanmasında yem olarak kullanılmaktadırlar. Ergenekon ve Balyoz davalarında olduğu gibi, şike soruşturmasında da gizli belgeler, tutanaklar, resimler, görüntüler, dinlemeler yasa dışı bir şekilde medyaya servis edilmiştir. Yandaş medya yargısız infaz yaparak, Fenerbahçe Spor Kulübünü suçlu olarak göstererek, linç etmektedir. Hukuk dışına çıkartılan soruşturma ile birçok dedikodu işin içine sokularak, dava özünden saptırılmaktadır.

Futbol maçlarındaki artan şiddet olayları herkesin dikkatini çekmektedir. Ancak medyanın kendini bilmez yorumcuları ile bazı kulüplerin yöneticilerinin söylemleri, bu şiddet olaylarını körüklemektedir. Alındığı söylenen tüm tedbirlere karşın bütün bir sezon boyunca şiddet olayları sürekli artış göstermiştir. Süper finaldeki Trabzonspor ile Fenerbahçe arasındaki maç, spordan ziyade savaş görünümüne sokulmuştur. Ardından Fenerbahçe ile Galatasaray’ın şampiyonluk mücadelesinde yaşananlar, gün geçtikçe daha iyi anlaşılmaktadır.

Şampiyonluk mücadelesinde, saha içinde centilmenlik hüküm sürdü; Fenerbahçe, Galatasaray çatışması yaşanmadı. Maç bittikten sonra güvenlik güçlerinin gayretiyle, ortalık tam anlamıyla savaş alanına döndürüldü. Güvenlik güçleri, Fenerbahçeli taraftarların üzerine gaz bombası atarak, olayların büyümesinde etkili olmuşlardır. Açıkça Fenerbahçe seyircisine karşı bir provokasyon yapılmış ve bazı taraftarların da aşırı tepkisiyle çok kötü olaylar yaşanmıştır. Olayların özünde ”cemaat, fenerle başa çıkamaz” yazılı pankartlara duyulan öfke vardır.

Şike soruşturmasında dik duran, hakkını arayan, kulüplerine, başkan ve yöneticilerine sahip çıkan Fenerbahçe taraftarı susturulmak istenmektedir. 3 Temmuz 2011 tarihinden beri her türlü olumsuzluğa karşılık, Fenerbahçe ligi ikinci bitirmiş, Türkiye kupasını kazanmıştır. Fenerbahçe, tüm saldırılara, her türlü siyasi oyunlara ve haksızlıklara karşın üstün bir başarı göstererek, büyük takım olduğunu bir kez daha kanıtlamıştır. Bu sezon katlandığı çok ağır şartlara karşı taraftarıyla, sporcularıyla, teknik kadrosuyla ve yöneticileriyle birlikte dik duruş gösteren Fenerbahçe, kuşkusuz en başarılı takımdır.

Fenerbahçe Teknik Direktörü Aykut Kocaman, 3 Temmuz 2011 tarihinden sonra, asıl görevinden başka, kulübün başkanı, yönetici, futbolcuların ağabeyi, arkadaşı oldu. Silivri’ye, Metris’e, Çağlayan’a giderek duruşmalara katıldı. Sesini yükselterek çıkıp özgürce konuştu. Bu gergin süreçte Aykut Kocaman kendi de dahil olmak üzere herkesin ayakta kalmasını sağlayarak, büyük ve eşsiz bir başarıya imza attı. Cemaatin hedefinde bulunan ve Atatürk’ün takımı olarak adlandırılan Fenerbahçe, bu sıkıntılı günleri de aşarak, spor adına yine büyük başarılara koşmaya devam edecektir.

Cemaat hesaplaşması sonucunda, büyük önderimiz Atatürk’e ve kurduğu kurumlara savaş açılmıştır. ”Ben sporcunun zeki, çevik ve aynı zamanda ahlaklısını severim” diyen Mustafa Kemal’in, Ulusal Kurtuluş Savaşı’nı başlattığı Samsun’a çıktığı gün olan 19 Mayıs, unutturulmak istenmektedir. Siyasi iktidar, ulusal bayramlarla ilgili tören yönetmeliğinde yaptığı değişikliklerle, 19 Mayıs Atatürk’ü Anma ve Gençlik ve Spor Bayramı törenlerini kaldırdı, resmi geçitleri yasakladı, stadyumlardaki sportif gösterilere son verdi. Atatürk’le hesaplaşmak için küçük adımlar atan siyasi iktidar, muhalefet partilerinin ve demokratik kitle örgütlerinin suskunluğundan faydalanarak, büyük adımlar atmaya başlamıştır.

15 Mayıs 1919 tarihinde İzmir’i işgal eden emperyalist güçlere ilk kurşunu atan Hasan Tahsin bile, bu yıl anılmamıştır. Ulusal kahramanlar dışlanırken, unutturulmaya çalışılırken, vatan hainleri baş tacı edilmeye başlanmıştır.

Hiç bir gereği ve fiziksel anlamı yokken, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan beri kullandığı saat ayarını da değiştirmeye çalışan siyasi iktidar, ülkemizin zamanını Suudi Arabistan’a doğru çevirmektedir. Saat hesaplamasında İzmit’in üzerinden geçen 30. boylam (GMT+2) yerine, Iğdır’dan geçen 45. (GMT+3) boylam esas alınarak, 60 dakikalık saat farkı meydana gelecektir. Bu durumda Avrupa ile aramızdaki saat farkı bir saat daha artacak, belki ticari ve ekonomik ilişkiler zedelenecektir. Bu değişiklikteki asıl amaç Suudi Arabistan saat dilimini kullanarak, namaz saatlerini Mekke ve Medine’ye göre ayarlamaktır. Yani ülkeyi tekkeye dönüştürenler, Mekke’ye göre namaza duracaklardır. Siyasi iktidar, bundan sonra resmi tatil gününün, pazar yerine Cuma gününe alınması için çalışmalar yapacaktır.

Toplumu derinden yaralayan şehit haberleri gelirken, ”Orduevleri, Askeri Gazinolar ve Sosyal Tesisler Yönetmeliği” değiştirilerek, orduevleri, askeri gazinolar ve sosyal tesislerde gerçekleştirilecek düğünlere katılan misafirlere yönelik türban, sarık, cübbe ve takke yasağı kaldırıldı. Bunlar olurken Genelkurmay Başkanlığı, gazeteci Bekir Coşkun’un ”Paşa” adlı yazısı için, TSK personelinin şeref ve haysiyetini rencide ettiğini düşünerek, Türk Ceza Yasası’nın 125. maddesine göre kamu görevlisine hakaret suçundan soruşturma açılmasını istedi. TSK personelinin şeref ve haysiyetini korumada duyarlılık gösterenlerin, Türkiye Cumhuriyeti bitirilmeye çalışılırken ve Mustafa Kemal Atatürk yok sayılmaya çalışılırken sessiz kalmaları düşündürücüdür.

Futbol takımları şampiyon olunca sokaklara dökülenlerin, sabahlara kadar bağırıp, şampiyonluk turu atanların, ulusal bayramlarımız için, büyük önderimiz Atatürk’ü anmak için, vatanımızın bölünmesine karşı durmak için, laik cumhuriyetimize sahip çıkmak için meydanları doldurmaları gerekir. Futbol konusunda gösterilen duyarlılığı, ulusal sorunlarımıza da gösterdiğimiz zaman, aydınlığa doğru ilk adım atılmış olacaktır..

Suay Karaman
Tüm Öğretim Elemanları Derneği (TÜMÖD) Genel Sekreteri

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.