DÖRTYÜZ

ABONE OL
18:13 - 01/10/2020 18:13
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

DÖRTYÜZ



7 Haziran seçimleri ardından başlatılan terör saldırıları, son günlerde büyük boyutlara ulaştı. 6 ve 8 Eylül tarihlerindeki Dağlıca ve Iğdır saldırılarında resmi kaynaklara göre 33 şehit verildi. Ülkemiz iç karışıklığa sürüklenirken, Tayyip Erdoğan’ın; “eğer dörtyüz milletvekilini alacak ve anayasayı değiştirecek sayıyı bir parti almış olsaydı, bugün bunlar olmazdı” sözleri, toplumda büyük öfke ve kaygı yarattı.

Tayyip Erdoğan dörtyüz söylemi üzerine, akıllara hemen Egemen Bağış, Erdoğan Bayraktar, Zafer Çağlayan, Muammer Güler gibi dört yüz geliyor. Ülkede yolsuzlukta sınır tanımayan, ayakkabı kutularıyla bütünleşen ve terör örgütüne kucak açan bu dört yüzün, ihanetin odağında olduğu bilinmektedir. Aslında Tayyip Erdoğan’ın istediği dörtyüzün de, bu dört yüzden hiç farkı olmayacaktır.

Arka arkaya gelen şehit haberleri toplumu derinden yaralamış, büyük acı vermiş ve çok üzmüştür. Vatandaşlar birçok kentte PKK terör örgütüne karşı protesto gösterileri düzenlemektedir. Ancak araya giren bazı kışkırtıcı ajanların sayesinde dükkanlar yakılmakta, parti örgütleri basılmakta ve bazı vatandaşlarımıza karşı yaralayıcı eylemler yapılmaktadır. 

Yapılan eylemlerin bazılarına MHP gençliği katılsa bile, asıl yakıp yıkma olaylarının ardında Osmanlı Ocakları adı verilen AKP’nin gençlik örgütü ile kışkırtıcı ajanların olduğu anlaşılmaktadır. Hatta Dağlıca saldırısından sonra bazı yörelerde güneydoğu kentlerine sefer yapan yolcu otobüslerinin taşlandığı görülmektedir.

PKK terör örgütünün önemli bir amacı da ülke içindeki nefret ve dışlama dürtüsünü açığa çıkartarak, harekete geçirmektir. Yaşanan gelişmeler bu girişimin başarı kazanmakta olduğunu doğrular durumdadır. Son derece haklı olan öfke ve tepkilerinde, Türk Milleti’nin sağduyulu olması gerekmektedir.

Türk Milleti, kederde, tasada, kıvançta, sevinçte, coşkuda ve vatan kavramında ortak olanların adıdır. Tanımı büyük önder Atatürk tarafından yapılan “Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türkiye Halkına, Türk Milleti denir” kavramının ne etnik kökene, ne milliyete, ne de dine dayanmadığını bugüne kadar kavrayamayanlar, ülkemizi parçalamak için emperyalizmin taşeronluğunu yapan sahte aydınlardır, bölücülerdir, hainlerdir. Daha önce de denenerek, başarıya ulaşmayan bu emperyalist senaryonun, yine ve bir kez daha boşa çıkartılması gerekmektedir. Birbirimize saldıracağımıza, ortak düşmanımız olan emperyalizme saldırmalıyız.

PKK terör örgütünün bugün çok büyük kanlı eylemler yapabilmesinin en önemli nedeni, siyasi iktidarın  terörle mücadeleyi bırakıp, müzakere dönemine başlamasıdır. Bu dönemde PKK terör örgütünün güçlenmesine izin verilmiş, silahlanmasına ve kentlerin kontrol altına alınarak egemenlik sınırlarının gelişmesine göz yumulmuştur. Gelinen bu sürecin en önemli sorumlularından biri AKP iktidarıdır. 31 Ağustos 2015 tarihinde PKK terör örgütünün öncülerinden Cemil Bayık’ın, Foreign Policy dergisinde yayımlanan röportajında; “iki yıllık çözüm süreci boyunca savaşa hazırlandık, bölgede sivil görünümlü silahlı milis yapı kurduk” demesini henüz anlayamayanlar, ülkemizin bugün getirildiği durumun baş sorumlularıdır. Bu sorumluların vatana ihanetten yargılanmaları gerekmektedir ve mutlaka yargılanacaktırlar. 
Barış güvercini olarak adlandırılan Selahattin Demirtaş, HDP Genel Merkezi’nin yakılması sonrasında yaptığı açıklama ile terörün üzerine benzin dökmektedir; “sizin evinizi, işyerinizi, partinizi yakmaya yıkmaya çalışanlara karşılık vermeniz hakkınızdır, onları anasından doğduğuna pişman edin. Orantılı bir şekilde herkes meşru müdafaasını yapmalıdır.” PKK terör örgütünün öldürülen bir üyesinin tabutunu HDP Van milletvekili Tuğba Hezer’in omuzlaması ve HDP Kars milletvekili Şafak Özanlı’nın PKK terör örgütüne yardım götürürken yakalanması, terörü tırmandıracak niteliktedir. HDP’nin uzantılarından Demokratik Bölgeler Partisi’ne bağlı Cizre Belediye Başkanı Leyla İmret‘in İngiliz basınına yaptığı “iç savaş Cizre’den başlayacak” açıklaması da, terörün artarak süreceğini kanıtlamaktadır.
Bugün PKK terör örgütü, Türkiye’nin iç barışını doğrudan tehdit etmektedir. PKK terör örgütünün doğrudan Türk Milleti’nin varlığına ve birliğine yönelen saldırılarına karşı, Türkiye Cumhuriyeti’nin meşru müdafaa hakkını kullanması doğaldır ve bu durumun uluslararası hukuka da uygun olduğu çok açıktır. Kararlı olarak ve dik durarak, bu emperyalist senaryolara gereken dersi vereceğimizden hiç kimsenin şüphesi olmasın. Terörü önlemenin dörtyüz vekille ilgisi yoktur; bir olmak, birlik olmak, vatanı sevmek ve savunmak yeterlidir.


Suay Karaman

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.