KISSADAN HİSSE

ABONE OL
18:23 - 01/10/2020 18:23
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

KISSADAN HİSSE

Of’un Kazançlı köyünde Fatma Berber ve eşi Hasan Berber’in mutlu birliktelikleri Hasan Berber’in elli iki yaşında erken ölümüyle noktalanır.
Fatma Berber çok sevdiği eşini aradan yıllar geçmesine rağmen unutamaz. Önce onun emaneti çocuklarına sarılır.
Okuma yazma bilmemesine rağmen eşinden Atatürk’ü, İsmet Paşayı öğrenir onları sever, sayar.
Hatta oğluna Erdal adını verir.
Yıllar geçer çocukları büyür, evlenir, torunları olur. Kimi İstanbul’a, kimi başka yerlere göçerler.
Fatma kadın köyünü terk etmez. Çünkü eşinin mezarı Kazançlı Köyündedir.
Her seçim döneminde sabah kalkar, eşinin sevdirdiği altı oklu parti CHP’ye oyunu verir, eşine karşı vefa borcunu ödemenin huzuru ile evine döner.
Her seçimde bu görevini mutlaka yerine getirir.
Aradan yıllar geçer, 2011 genel seçimlerinde seksen beş yaşını aşmış, gözleri eskisi kadar ferli olmadığı için seçimde oyunu yine eşinin ruhunu rahatlatmak için CHP’ye vermek için sandığa gider. Sandık görevlisinden yardım ister.
Sandık görevlisi tanıdığı Fatma Berber’e CHP’nin sembolünü değiştirdiğini ve artık ampul sembolünü aldığını söyler.
Fatma Berber, mühürü ampul olan bölüme basar, borcunu ödemiş bir eş olarak huzurla evine döner.
Evde ağabeyine CHP’nin ampul sembolünü aldığını söyleyince sahtekârlık ortaya çıkar.
Fatma Berber, hem kandırılmanın öfkesi hem de eşine olan vefa borcunu ödeyememenin üzüntüsüyle oyunu verdiği okula gider, sahtekârlığın düzeltilmesini ister. 
Sandık görevlileri bunun olanaklı olmadığını söyleyince Fatma Berber öfkeyle dışarı fırlar.
Elene geçirdiği taşlarla seçimin yapıldığı okulun camlarını kırar.
Araya girenlere rağmen sakinleşmez.
Karakol, ifade derken bir zaman sonra yargıç karşısına çıkar.
Yargıç; ”Okulun camlarını kırmanın suç olduğunu” Söyler.
Ama yaşlı kadına acır, ona camı kendisinin kırmadığını söylemesini ister.
Ama Fatma Kadın bu öneriyi kabul etmez; ”Ben yalan söyleyemem, camları ben kırdım. Çünkü beni kandırdılar.” Diyerek duruşunda direnir.
Fatma Berber, bugün seksen sekiz yaşında ve Alzhaymer (Alzheimer) başlangıcını yaşamakta.
Televizyonda gördüğü insanları evinde konuk olarak görür ve onlarla konuşur.
Kimse bu duruma ses çıkarmaz, onu kırmak istemezler.
Televizyonda haberleri izlerken Kılıçdaroğlu konuşurken yerinden kalkıyor, bir tabağa fındık doldurup ona ikram etmek istiyor, onunla konuşuyor:
”Al bu fındıkları afiyetle ye. Bunları kendi bahçemden topladım, helaldir. Bilirim sen haram yemezsin.”
Televizyona RTE çıktığında öfkeleniyor:
”Ben sana bize gelme demiyor muyum? Ben seninle konuşmuyorum.” Diyerek sırtını dönüyor.
Sırf eşine olan sevgisi mi onu Atatürk, İnönü, CHP bağlılığı? Sorusuna somut ve kısa yanıtı şöyle Fatma Kadın’ın:
”Siz hiç onların, çocuklarının hırsızlık, yolsuzluk yaptıklarına dair bir söylenti dahi duydunuz mu?”
Bu yaşanan masalımsı öykü sorumluluğun yaşla, okul bitirmekle doğrudan ilişkisi olmadığına çarpıcı bir örnek değil mi?
Okuma-yazma bile bilmeyen kadının dik duruşunu, kaç üniversiteler bitirmiş, hukukçu, gazeteci, politikacı gösterebiliyor?
Kaç kendini dindar sayan hacı-hoca adı gibi gerçekliğini bildiği, hırsızlığa, yolsuzluğa, rüşvete içinde duyacağı Allah korkusu ile karşı çıkabiliyor? 
17 Aralıkta bakanların görevlerinden el çektirilmesi yolsuzluğun, rüşvetin resmen onaylanması değil midir?
Diyanetin başındaki adam, din adamı gömleğinin üzerine geçirdiği Siyasal İslam militanı gömleğiyle, aylar önce planlanmış; Rüşvet ve Yolsuzluk üzerine camilerde yapılacak Hutbe’yi hangi vicdan ve dürüstlük adına kaldırabiliyor?
Artık Allah korkusunun yerini Tayyip korkusunun alan bir kesimin gittikçe artması, yüzde doksan dokusu Müslüman Türkiye dayatmasının hedefini mi belirliyor?
Tüm bu hukuksuzluk, kuralsızlık, hırsızlık düzeninin oylandığı bir seçimi boykot etmenin, olumsuz tavır almanın bedelinin ağırlığını hiçbir gerekçe ortadan kaldıramaz.
AKP’nin en zayıf anında CHP’yi yıpratmanın zamanlaması bile ilkeden çok hizipçiliktir.
Ulusalcılık, sosyal demokratlık ayrıştırması çabaları iyi niyetli bir yaklaşım değildir.
Yurtseverliği reddeden bir sosyal demokrat parti gösterilebilir mi?
CHP’yi yönetenlerin, danışmanların elbette yanlışları olmuştur. 
Parti içerisinde bir Tunceli grubu oluştuğu, Kılıçdaroğlu’nu yanlış yönlendirdiği, Baykal grubu ile çatışmalar sonucu yerel seçimlerde Ankara, Mersin, Antalya, İstanbul belediye başkanlıklarının kaybedildiği gerçeği elbette ortaya çıkarılmalı, zararlı unsurların temizlenmesi gerektirmektedir.
Bunlar zamanı geldiğinde elbette tartışılmalı, düzeltilmesi için mücadele edilmelidir.
Ama ülke işgal altındayken hedef saptırmak, Çerkez Ethem rolüne soyunmak tehlikeli ve sorumsuzluktur.
İnsanları sandığa göndermeyerek Tayyip Erdoğan’a zafer kazandırılmasına katkıda bulunmak ne ulusalcılıktır ne de solculuktur.
Biz bunları önceden de yaşadık.
Bu ayrışmalardan hep CHP yıpranmıştır. 
Hizipçiliği ilke edinenlerden ortak mücadele istemek safdillik olur.
Ama gelecek tehlikeyi göremeyenlerin okuma yazma bilmeyen Fatma Berber kadar ilkeli olmaları gerekir.
Unutmamak gerekir ki:
Keskin sirke küpüne zarar verir!

YILDIZ AKALIN




Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.